kuzey komşumuz ruslardan önce hem rusların hem beyaz rusların hem de ukraynalıların atası olan doğu slavları vardı. ve rusyadan önce de kiev rus, altınordu, moskof ve ivanlar vardı. ivanların biri great diğeri ise terrible olan.
kiev rus...
doğu slavlarının ilk devletiydi. 9 uncu yy. da kiev merkez olarak ortaya çıktı ve 200 yıl varlığını sürdürdü. bunun en önemli sebebi kiev ve konstantinapol arasındaki verimli ticaret yolunu kontrol ediyor olmasıydı...
bu şehrin kurulmasında yerel halk tarafından "varangians" ya da rus olarak adlandırılan iskandinav vikinglerinin payı büyüktü. tarihçiler slavların mı yoksa vikinglerin mi devletin yükselişinde daha etkin oldukları konusunda tartışa dursunlar. devlet 11 yy. da kendi zirvesine ulaştı.
988 yılında prens vladimir ortodoksluğu seçti ve devletin resmi dini olarak da ortodoks hristiyanlığı benimsetti. vladimir'in takipçisi yaroslav ise kültürel anlamda büyük bir atılımın önderliğini yaptı.
altınordunun yükselişi...
yaroslav ("zeki") (ki ne kadar zeki olduğu tartışılır) öleceği zaman devleti veliahtları arasında paylaştırdı. eh ortalıkta bu kadar çok prens ve prenslik olunca boş durmayıp savaştılar. sonuçta devlet gitgide daha da zayıfladı. zayıflayınca da 13. yy.da doğu avrupayı silip süpüren moğollara çerez olup gittiler.
1240 yılında cengiz kağan'ın torunu batu kağan kiev'i darma duman etti. kendi başkentini hazar denizine daha yakın kiev e ise yüzlerce kilometre mesafede olan sarai ye kurdu. altınordu devleti rusya yı iki yüz yıl boyunca yerel prensler ve mültezimler eliyle yönetti. aslında moğol hakimiyeti altında geçen yıllar çok da kötü yıllar sayılmazdı. bu süre zarfında rusya da yeni şehirler ortaya çıkmaya başladı. hoş gerçi kiev rus devleti yeniden ortaya çıkamadı, doğu slavları beyaz ruslar (belarus), küçük ruslar (ukraynalılar), ve büyük ruslar (bildiğimiz rus) olarak üçe ayrıldılar falan fıstık ama moskova gibi gelecege yon verecek şehirler bu dönemde ortaya çıktı.
moğollar geldiklerinde moskova kendi halinde küçük bir ticaret postasından ibaretti. bir kaç yy. boyunca ard arda gelen yetenekli prensler moskova'yı bölgenin en güçlü devletinin merkezi haline getirdiler. bu prenslerin ilki moskova prensliğini 1301 yılında kuran, yerel bir prens ve bir savaş kahramanının oğlu olan daniel aleksandroviçti. daniel babasının önderliğinde moğolların tebaası olarak prensliğini geliştirdi. danielin oğlu ivan da moğollarla iyi geçindi aynı zamanda etraftaki rus kabilelerini toplayarak moskovayı bölgesel bir güç haline getirdi. bununla da yetinmeyip ortodoks kilisesini merkezini moskovaya taşımaya ikna etti. yıl 1327.
sonraki 150 yıl boyunca altınordunun gücü azalırken moskova prensliği gücünü artırdı. nihayetinde 1480 yılında ııı. ivan (ivan the great) moğollara vergi ödemeyeceğini söyleyerek etnik olarak rus olan topraklarda bağımsızlığını ilan etti. bu bağımsızlıktan sonra rusçada çar diye bir ünvan olmamasına rağmen ııı. ivan'dan sonra bu ünvanı kullanmaya başladılar. bizansta kayser olarak geçen bu ünvan doğu roma'nın 1453 te tarihe karışması ve moskova prensliğini dünyadaki tek ortodoks ve bağımsız devlet olarak bırakmasından sonra bu devletin yöneticilerine kaldı.
bilmem bu ünvanla rusların kendilerini tüm ortodoksların hamisi olarak gördüklerini belirtmeme gerek var mı?
15. yy.a kadar rusya bölgesinde kölelik diye bir olaydan hiç kimsenin haberi yoktu. insanlar köleler ve efendiler diye ayrılmadan kardeş kardeş yaşayıp gidiyorlardı. amma ve de lakin ııı. ivandan sonra kayser (çar) ünvanını kullanmaya başlayan moskof prensleri daha fazla güç, daha fazla para ve köleler istediler. 17. yy a gelindiğinde "boyars" deyu adlandırılan moskof köylü ve asillerinin büyük kısmı köle sınıfına düşey geçiş yapmışlardı bile. toprakla birlikte alınıp satılabiliyorlardı. bir çoğu dağıldılar. güneye inenler kazaklarla birlikte bağımsız topluluklar halinde yaşamlarını sürdürdüler. bu arada moskof prensleri bir çeşit timar sistemiyle güçlü ordular oluşturmakla meşguldüler. ıv. ivan (korkunç) ın saltanatı sırasında bu ordular en parlak dönemlerini yaşadılar.
1564 yılında 4.ivan ülke topraklarını ikiye böldü ve en verimli kısımları has (oprichnia) olarak zimmetine geçirdi. buna direnen toprak sahiplerini ise oprichnik diye çağırılan kara giysili katillerle sindirdi. toprak sahiplerinin neredeyse onda biri bu katiller tarafından öldürülürken geriye kalanlar toplu halde yaya olarak yurtlarından çıkarıldılar.
korkunç ivan 1584 yılında öldüğünde moskovanın kökünü hemen hemen kazmıştı.
ivan'ın yerine zihinsel engelli oğlu fyodor geçti. ama babasının aldığı ahları çeken zavallı fyodor 1598 de hayata gözlerini kapattı. öldüğünde bir varisi olmadığından taht üvey kardeşi boris godunov'a kaldı.
godunov da kendisinin çar olarak çağrılmasını istedi, hukuki düzeni sil baştan tekrar düzenledi. yaptığı bu kadar iyilik de elbette karşılıksız kalmadı. yükselişi aristokratları kıskandırdı, aldığı vergiler köylülerin nefretini kazanmasına yetmişti. bütün bunların üstüne tahtın öncelikli varisi olan fyodor'un küçük kardeşini öldürdüğüne dair söylentiler yayıldı. yetti mi yetmedi. 1601 yılında gelen öldürücü kıtlık bütün bunların tuzu biberi oldu.
bu kadar terslik üst üste gelince bir devlet yerinde kalabilir mi? zor. devletin zayıf düşmesini pusuda bekleyenler harekete geçmekte gecikmediler.
1604 yılında sahte bir dimitry ivanovich köylülerin, kazakların ve polonyalıların desteğini alarak moskoflara karşı başarılı bir isyan çıkardı. kısa süren bir barıştan sonra rus soyluları sahte dimitrye karşı ayaklandılar ve tahta vasily shuyskyi çıkardılar. ama bu köylüleri ve kazakları vaz geçirmedi. ikinci bir çakma dimitry bularak tekrar moskova üzerine yürüdüler. götü kurtarma derdine düşen shusky polonyalıların düşmanı olan isveçlilere yılıştı ve götü kurtardı. bu gel gitli devirler, rus asilzadeleri ıv. ivan ın eşinin büyük yeğeni michael romanov'u 1613 yılında çar seçene kadar devam etti. romanov sülalesi rusya'yı 300 yıl boyunca yönetecek ve ne zaman istibdada ihtiyaç duysa ruslara bu sıkıntılı dönemi hatırlatmaktan çekinmeyeceklerdi.
michael romanov oğlu alexis 1645 te tahta çıkana kadar hüküm sürdü. alexis zamanında moskoflar ukraynada polonyalılarla savaşan kazakları destekledi. bu da polonyalılarla savaşa neden oldu. bu savaş sonucunda ukrayna ikiye bölündü (1667) doğusunu moskoflar batısını da polonyalılar aldı. bu sayede rusya doğu avrupaya yaklaşmasına rağmen avrupanın güçlü devletleri için hala suların ötesindeki bir ülkeden ibaretti. ancak bu durum peter the greyt (peter ı) sayesinde değişmeye başladı. greyt peter ki boyu 2 metrenin biraz üstündeydi halkını acımasızca süper güç olmaya yönlendirdi. orduyu elden geçirdi, kurumları yeniden düzenledi, bir donanma kurdu, bürokraside liyakata dayalı bir sistem geliştirdi. bununla da kalmayıp rus sanat ve bilimler akademisini kurdu.
bu peter denen zatı muhterem saltanatının çoğunu savaş meydanlarında geçirdi. bu savaşlardan en önemlisi estonya ve baltıkları zaptettiği ve isveçlilere karşı kazandığı kuzeyliler savaşıydı (1721). bu savaştan sonra çar ünvanını uhdesinde bulunduran rus kralları bu ünvana ilaveten imparator sıfatını da taşımaya başladılar. haliyle moskof prensliği artık rusya imparatorluğu'na dönüşmüş oldu. peter bundan sonra imparatorluğun başkentini avrupaya daha yakın olan st. petersburg'a taşıdı. elbette peter'in rusya'yı batılılaştırmaya yönelik reformlarını sevmeyenler de vardı. bunların başında peter'in oğlu alexis geliyordu. ki bu oğlan 1718 yılında vatana ihanetten tutulduğu ceza evinde öldü. bunun üzerine peter çarların hayattayken veliahtlarını belirlemeleri yönünde bir kanun çıkardı ama kaderin cilvesine bakın ki kendi veliahtını belirtemeden 1725 yılında son nefesini verdi. ölümünün arkasından, veliahtını belirlemeye de fırsat bulamadığı için 15 yıl süren bir fetret devri yaşandı. bu devir peter'in kızı elizabeth'in olaylara el koyması ve tahta oturmasıyla son buldu.
elizabeth 1762'de öldüğünde peter (dı greyt) in torunu üçüncü peter tahta geçti. yalnız bu küçük peter'in devlet işleri pek umrunda değildi. küçük peter'in bu ipimle kuşağım sikimle taşağım tarzındaki devlet yönetimi kendi kıçının derdine düşen catherine i rahatsız etti. aslen alman olan catherine ( rus çarı olup alman kızı almak da ne demek oluyorsa) ipleri eline alarak kocasını sonraları aşığının gelip onu öldüreceği saraya hapsetti. küçük peter'in ölümünden sonra bu aşifte, catherine ıı olarak rus çariçesi oldu. catherine zamanında rusya büyümeye devam etti. kırım ve polonya topraklarının büyük kısmı imparatorluğa katıldı. ama katerina nın asıl ünü uzuuuun bi listeyi işgal eden sevgililerinden geliyordu. hatta ve hatta aydınlanma filozoflarının en sevdikleri yönetici haline gelmişti. artık bu filozoflara nasıl bir hediye veriyordu ben işin içinden çıkamadım. yalnız aydınlanmaya en büyük kaktısını! 1790 yılında serflik ve otokrasi üzerine bir makale yazan rus yazar alexander radishchev'i sibirya'ya sürgüne göndererek yaptı.
katerina 1796 da sevgililerini gözü yaşlı bırakıp dünyadan göçtüğünde rusya zamanının süper güçlerinden biri olmuştu. ekonomik olarak avrupalı büyük devletlerin ardında kalmasına rağmen askeri ve siyasi olarak onlarla boy ölçüşecek hale gelmişti. yalnız serflerin yaptığı tarıma dayanan rusya ekonomisi ve sanayileşmeye başlamış avrupa ekonomisi arasındaki makas çok yakın zamanda açılmaya başlayacaktı. ve gelecek katerina nın yalaka sevgililerinin değil radischev'in sözünü sakınmayan torunlarının olacaktı.
katerina öldükten sonra taht 1801 de suikaste kurban gidecek olan oğlu paul'e kaldı. aslında katerina'ya sorsalar tahta oğlu paul'ün değil torunu alexander'ın geçmesini isterdi. neyse ki bu çok uzun sürmedi paul tahta çıktıktan beş yıl sonra öldürüldü ve tahta oğlu aleksandır geçti. aleksandır'ın babasına düzenlenen suikastte parmağı olduğu söylenir ama biz görmediğimizden bir şey diyemiyoruz. yaptıysa günahı boynuna. aleksandır rusya'da pek fazla reforma imza atamadı ama en azından napolyon'u yendi.
önce napolyon'a karşı britanya ve avusturya ile ittifak yaptı. başlarda, napolyon'un karşısında olan herkese olduğu gibi, rusların işleri pek iyi gitmedi. 1807'de napolyon rusları barış yapmaya ve kendisinin müttefikleri olmaya zorladı.
1812'de nasıl olduysa bu ittifak bozuldu ve napolyon 600 bin (rusların iki katı) kişilik bir orduyla rusya'yı işgal etti. ama ruslar bu işgale direndiler. rusların direnciyle rusya'nın öldürücü kışı bir araya gelince napolyon'un ordusundan sadece 30 bin kişi paris'e dönebildi. aleksandır da avrupanın yeni hamisi sıfatını aldı.
bu çar açısından bakıldığında işin iyi tarafıydı lakin kazın ayağı pek de göründüğü gibi çıkmadı. bir şekilde paris'e gidip orada yaşayan rus subayları memleketlerine geri döndüklerinde romantik hatıralarının yanında, katılımcı demokrasiden, insan haklarından bahseden devrimci fikirleri de getirdiler. aleksandır 1825 te öldüğünde bu subayların büyük kısmı yeni çar nicholas yerine rus anayasasına bağlılık yemini ettiler. "decembrist" (aralıkçı, bkz: götünden sallamanın en güzel örneği) diye adlandırılan bu arkadaşların karıştırdıkları haltların duyulması pek fazla zaman almadı. nikılıs da gizli bir polis teşkilatı kurup yaptıkları her hareketi takip ettirdi. sansürü yoğunlaştırdı, açık açığa bir otokrasi, ortodoksluk ve milliyetçilik politikası izledi. bu sayede 1848'de avrupa'da devrimler olurken çarın ordusu rus devrimcileri rahatlıkla bastırabilecekti.
nikılıs'ın veliahtı aleksandır ıı serfliği kaldırdı ve sansürü hafifletti. bu reformları da karşılıksız kalmadı ve 1866 da kendisine bir suikast düzenlendi. aleksandır bunun üzerine tekrar işleri sıkı tutmaya ve baskıcı bir yönetim izlemeye başladı ama bu 1881'de öldürülmesini engelleyemedi. varisi aleksandır ııı babasının reformlarına kaldığı yerden devam etti. ve son çar nikılıs ıı (1894) zamanında devrimci partiler ortaya çıkmaya başladı. bunlardan biri de vladimir lenin'in liderlik ettiği rusya sosyal demokrat işçi partisiydi.
1905 yılında "kanlı bir pazar" günü çarın askerleri st. petersburgta gösteri yapan işçilerin üzerine ateş açarak yüzlercesini öldürdüler. 1905 devrminin kıvılcımı da aynı gün tutuşmuş oldu. terörist saldırılar, ordudaki isyanlar orantısız güç kullanımları imparatorluğu sarsmaya başladı. çar sukuneti sağlamak umuduyla, bir anayasanın sözünü verdiği, insan haklarından bahsettiği ve temsili bir hükümetten bahsettiği ekim manifestosunu yayımladı. ordu tekrar sukuneti sağladı. ama nikılıs'ın çilesi henüz bitmemişti.
1906 yılında çarın başbakanı pyotr stolypin dumayı feshetti ve yeni seçimleri ilan etti ancak yeni seçilen parlemento eskisinden daha da beterdi. bunun üzerine stolypin toplumun alt tabakalarındaki insanların oy kullanma hakkını kısıtlayan yeni bir yasa vaz etti. bütün bunların faydası olmadığından sonraki seçimler daha beter parlementolar oluşturdu. ama insanlar çar'ın katılımcı monarşisinin bir aldatmacadan ibaret olduğunu anlamış oldular.
diğer taraftan rusya'nın ekonomisi modernleşiyordu. misal birinci dünya savaşının başladığı 1914 yılında rusya fransa veya avusturya - macaristan kadar çelik üretmişti. ama çarlık rusyası savaşın gerginliği ve ülkedeki siyasi gerilimi kaldırabilecek durumda değildi.
birinci dünya savaşında rusya modern bir savaşta modern olmayan bir ordu ve modern olmayan ekonomik ve siyasi bir sistemle yer aldı. bunun sonucunda radikalleşen kitleler 1917 de bolşevik devrimine sebep oldu. devrimin meydana getirdiği boşluğu doldurmak ta lenin idaresindeki bolşeviklere düştü. 1918 yılına gelindiğinde lenin'in "bütün güç sovyetlere" doktrini siyasal bir gerçek olmaya yüz tutmuştu, ne var ki sovyetler bu güce hazır değildi. bunun sonucunda iç savaş patlak verdi.
1918 nisan'ında anti komunist olan "beyazlar" leon trotsky tarafından kurulan kızıl orduyla savaşmaya başladı. beyazlar çok doğal olarak britanya, fransa ve birleşik devletlerin desteklerini arkasına aldı. ancak bu yeterli olmayacaktı. 1920'nin sonlarına doğru beyazların bütün müttefikleri evlerine dönmüştü. beyazlar da kızıllarla başbala kalınca yenilgi mukadderat oluverdi.
aynı zamanlarda komunistler sovyet sosyalist cumhuriyetler birliğini kurmakla meşguldüler. bu cumhuriyetlerin başında belarus, ermenistan, azerbaycan, ukrayna ve gürcistan geliyordu. nihayet aralık 1922'de sovyet sosyalist cumhuriyetler birliği resmi olarak kuruldu.
kızıl ordunun zaferleri ve savaş komunizmi ulusallaşan endüstri ve merkezileşen kontrolü örtbas etmeye yetmedi. bunu farkeden lenin yeni ekonomik program dediği ve kısmen kapitalist öğeler içeren ekonomik doktrinini hayata geçirdi.(1921) bu doktrinler savaş sonrası refahın artmasına ve üretim düzeyinin savaş öncesi döneme yaklaşmasına katkıda bulundu ancak bu defa da lenin'in sağlığı bozuldu. bu fırsatı da stalin önderliğindeki üç silahşörler kaçırmadı. joseph stalin, lev kamenev, ve grigory zinovyev'den oluşan bu üçlü leon trotsky'i safdışı ederek komunist partinin yönetimini ele geçirdi. stalin daha sonra beraber hareket ettiği tavarişlerini de punduna getirip saf dışı edecek ve diktatörlüğünü kuracaktı.
1930'lu yıllarda stalin ülkenin bütün kaynaklarını sıkı bir endüstrileşmeye yönlendirdi. aynı zamanda kollektivist tarımı da ihmal etmedi. lakin rus köylüleri serf olarak yaşayan atalarından daha iyi durumda değillerdi. aşşağı yukarı 10 milyonu açlık ve hastalıktan hayatını kaybetti. stalin aynı zamanda kendisine rakip olabilecek siyasi veya askeri şahsiyetleri de safdışı etmekten hiç gocunmadı. stalin zamanında milyonlarca insan ya hapsedildi ya da idam edildi.
aynı zamanlarda batı büyük bir savaşa hazırlanıyordu. stalin başlangıçta hitler'e karşı bir ittifak arayışına girdi ancak elle tutulur bir sonuca ulaşamayınca hitler'le birsaldırmazlık anlaşmasına oturdu. bu antlaşmadan batıda hitler dışında hiç kimsenin haberi yoktu. aynı anlaşmayla hitler polonya'nın üçte ikisini sovyetlere vermeyi taahhüt ediyordu. (23 agustos 1939). sekiz gün sonra naziler polonya'yı işgal etti. bir kaç gün sonra da sovyet ordusu da polonya'ya girdi.
nazi'lerle sovyetlerin hesabı henüz bitmemişti. kasım 1941'de naziler leningrad (bir zamanların st. petersburg'u)a ulaştılar ve moskova'yı tehdit etmeye başladı. ama sovyet kumandanları tarih dersine iyi çalışmış olacaklar ki ordularını rusya'nın geniş derinliklerine çektiler. aralık 1941'de öldürücü soğukla birlikte nazileri püskürttüler.
almanlar 1942'de yeniden palazlandılar ancak bu defa stalingrad'ta çok önemli bir muharebeyi kaybettiler.(1943). sovyetler 1945 baharında nazileri berlin'e geri göndermeyi başarabildiler. ancak bu zafer çok pahalıya mal olmuştu. yaklaşık 27 milyon asker ve sivil( ki 2. dünya savaşında hiç bir ülke bu kadar insan kaybetmedi) hayatını kaybetti. bütün bunların sonucunda sovyetler dünyadaki tek komunist rejim olarak hayatlarını devam ettirme hakkını kazandılar. çörçil'in deyimiyle demir perde sahnedeydi ve soğuk savaş yılları başlamak üzereydi.
1950 yılında sscb çin'le çoklu bir savunma antlaşması imzaladı. aynı yıl sovyetler güney kore'yi istila eden kuzey kore ordularını donattı. 1953'te stalin öldü. güç sovyetlerin komunist partisinin karar organı olan politburo'ya geçti. stalin'in yerine geçmek için öne çıkan isim nikita Khrushchev oldu ancak hiçbir rus stalin kadar güç sahibi olamayacaktı. Khrushchev küba'ya nükleer silahlar yerleştirmeye çalışması ve birleşik devletlere "sizi gömeceğiz" demesiyle akıllarda kaldı. ama rusların aklında daha çok 1956 daki konuşması takılı kaldı. söz konusu konuşmasında stalin'i terörü devlet politikası olarak kullanmakla suçladı. nihayetinde (1964) ekonomik politikaları duvara toslayınca tavarişleri tarafından görevden alındı.
khrushchev'in yerine geçecek olan Leonid Brezhnev khrushchev'in korumasında yetişmiş bir siyasetçiydi. Brezhnev kısa vadede yenilikçi fikirleri uzun vadede yöneticilik yetenekleriyle sovyetlerin ufkunu açarak gelişmekte olan dünyada söz sahibi yaptı. orduyu yeniden düzenledi ve Brezhnev doktrini olarak açıkladığı politikayı hayata geçirdi. bu doktrin sscb'nin, herhangi bir sosyalist ülkede rejim karşıtı bir gelişmeye karşı, o ülke ve diğer sosyalist ülkelerdeki düzeni korumak amacıyla 'büyük ağabey' olarak müdahalesini öngörüyordu. brezhnev 1982'de öldüğünde askeri harcamaların belini büktüğü sovyet ekonomisi neredeyse çökmek üzereydi.
mihail gorbachev 1985 te yönetimi eline aldı. komunist partinin etkinliğini azalttı. peresteroyka( yeniden yapılanma), glasnost (şeffaflık), demokratizatsiya (demokratikleşme ) şeklindeki eylem planını açıkladı. bu planda başarılı olamadı ama gorbaçoc'un eylem planı demir perdenin yumusamasına katkıda bulundu. kasım 89'da berlin duvarı yıkılırken demir perde de altında kalıyordu. aralık ayında gorbaçov ve buş soğuk savaşın bittiğini ilan ettiler. bu neredeyse sscb'nin yıkılmak üzere olduğunun ilanıydı. 1991 yılının sonuna kadar birliği oluşturan devletlerin hemen tamamı bağımsızlıklarını ilan ettiler ve sscb tarihteki yerini aldı.