yaptığı kumsal benzetmesini gerçek anlamda anlayarak, haksız çıkarmak için eline kovasını küreğini tırmığını alanların fotoğraf çektirmek için karadeniz sahillerine akın edenlerin bulunduğu yazar. kaliteli yazar. çok pis bozar.
(bkz: boşver)
(bkz: değmez)
"karadeniz'i kumsallarıyla meşhur değil" demiş olmamı eleştiren zavallıya açık cevap: karadeniz kumsallarıyla meşhur değil manasına gelen yazımın neresinde kumsal yok yazıyor acaba. karadeniz de de kumsallar var ve oralarda da hayır oyları yüksek manasına gelen yazımı okuyamamışsınız.
şimdi biraz beyninizi zorlayalım ve cümleyi çözmeye çalışalım. karadeniz için ne diyorum: kumsallarıyla meşhur değil ve hayır oylarının çok çıktığı yerler var. bunu mantıklı biri şöyle okur bu adam diyor ki; karadeniz kumsallarıyla meşhur değilse bile kumsal yerleri vardır ki oralarda anadoluya göre hayır oyu çok çıkıyor. bunu kime diyorum? karadeniz'de kumsal ama oralarda hep evet çıkıyor diyen birine diyorum. yazdığınız linkler gibisiniz.
tamamıyla kumsal değildir, plaj azdır. hayır oyu verenler de diğer iç bölgelerden, karadenizde kumsal olmayan yerlerden fazladır dememin neresi karmaşık geldi. 40 kere daha yazsam anlamazsın herhalde. uzun cümleleri anlamak için biraz kurgu yeteneği lazım.
kulsalda kum bol olur devekuşları akla geliyor dememi bile anlayamamışsınız. kulsalda deve kuşu yaşıyor demiyorum. kuma gömen deve kuşlarını çağrışım yapıyor dedim. bu arada sizin dediğiniz gibi olsa dahi sizin cahilliğiniz. google çocuğu olduğunuz belli. sadece çöl hayvanı zannediyorsunuz. biraz araştırsanız bir çok kıyı şeridi olan yerde bol deve kuşu yaşadığını, yetiştirildiğini bilirdiniz. deve kuşu neden aklıma geliyor diye düşündünüz mü? bir dönem deve kuşu yetiştirmiştim. insanlar rahatsız etmezse kıyılarda da yaşıyorlar. bazı insanlara göre baya akıllı hayvanlar aslında. bir şey söyleyince doğru anlıyorlar.
yıllarca sahil yolu yapılmasın burada protestolar oldu. kumsallar, sahiller yok oluyor diye ama 1987'den beri kimse dinlemedi.
"542.5 kilometrelik karadeniz sahil yolu, 19 yıllık zorlu bir sürecin sonunda başbakan erdoğan ve 7 bakanın katıldığı bir törenle hizmete açıldı."
evet sahil ya da kumsallarıyla da ünlü olamaz artık.
hiç kumsala gitmediğini düşündüğüm yazar. zira kumsalda deve kuşu yaşadığını sanıyor.
deve kuşu da kumsalda yaşamaz. bu da senin ev ödevin olsun.
kolaylık: google kullan bulursun bir kaç şey.
(bkz: #9355340) artık sevmeye başladım bu yazarı... en azından türünün en komik yazarlarından birisi olduğunu kabul etmeli. anayasa değişikliği için kimi çevrelerde hasıl olan "yetmez ama evet" ile ilgili "kanlı-canlı-örnekli" bir yazısına bakınızdan ulaşabilirsiniz.
yazıda üç örnek veriyor yazarımız.
ilki: bir işe başlayacak ama tam olarak istediği iş bu değil. o şartlar içerisinde "yetmez ama evet" diyor ve işi kabul ediyor.
ikincisi: çölde bir kadın buluyor(ve sanırım ki pişti oynamayacak. neyse özel hayat orası, girmeyelim.) ve kadına da aşık olmuyor. gene de çölde olduğundandır belki bilinmez "yetmez ama evet" diyor.
üçüncüsü: işe girdi, karıyı aldı,... ne kaldı? tabi ki ev... üçüncü örnekte de bir eve bakıyor ama o da tam istediği gibi değil. ve fakat o an sahip olacağının en iyisi o ev. ona da "yetmez ama evet" diyor ve evi de kabul ediyor öylece. kendi deyimi ile "ihtiyaçtan" olsa gerek o da.
ne anladık? referanduma "yetmez ama evet" dedikten sonra işi kaptı, karıyı aldı, eve girdi... gerisi mi? özel hayat derim kendi payıma.*
samimi tarikatçi arkadaşımız. bu yazdığı entry ile şahsımızı içten bir şekilde gülümsetmiştir. başka entrylerde başka zamanlarda yine bu nick altlarında görüşmek üzere... *
daha önce de yazmıştım. yine eminim bu adamın moderasyondan çok sıkı arkadaşları var. birbilerinde kalan cinsden aralarında ne var onu bilemem. ama bu kadar da belli etmeyeydiniz!..
bir gün elbet cemaatçiler izmir'i ele geçirmiş gavurlardan geri alıp o gavurları denize dökecektir. daha çok bağ bıçağımız var. cebimizden hiç eksik olmaz.
burada alenen laik türkiye cumhuriyeti'nin ilk yıllarında yaşadığı "menemen olayına" gönderme yapmıştır bu akıl küpü.
ben hem sözlükpad'a hem de bunun nickaltına kopyaladım yazdığını. yarın bir gün "götümüze girebilir" tadında bir kovuşturma yaşayacağı kesin...
bu tip entryler girerken düşünmesi gereken kişidir.
hakkında akp'ci diye yazdığım tek cümlelik, hakaret içeren herhangi bir argo kelimeyi geçtim dolaylı yoldan bile hakaret olarak algılanamayacak nitelikteki entry'm "hakaret içerdiği" gerekçesiyle silinmiştir. entry'min silinme gerekçesine bakarsak ve bu durumu genellersek eğer, bu şahsın benim nick altıma girdiği entry'lerde ağzı dolusu hakaretler ettiği, saygısızlıkta çığır açtığı gibi bir sonuç ortaya çıkar. ama ne var ki yazdıkları silinmez, çünki anlaşılacağı üzere kendisi mod tarafından koruma altındadır.
kendisi, benim hakkımda satır satır yorumlarda bulunurken en azından kendimi savunma gibi bir hakkım olmalı, ya da yazdıklarımız karşılıklı olarak mod tarafından silinmeli.
nick altımda "formata aykırı kaç silinmiş entrym var" diye kendisine methiyelerde de bulunmuş bu yazar. eğer silinmiş entry'si yoksa veya bu sayı oldukça azsa, bu durumun formata kelimesi kelimesine uyan kusursuz entry'lerinden değil, başka sebeplerden kaynaklandığı açıkça ortada.
bana fetoçcu diyene yeni yetme demişim. fetoşçuysam gel beni, değilsem ben seni demişim. çok mu demişim?
çakma demokratlığıma gelince "hükümet" dediğiniz şey halkın çoğunluğunun iktidarından oluşan bir organ. demokrasilerde sınırlandırılmamış güç olmaz. her kurum bir şekilde halkın denetimine sunulur. halk adına denetim ve yönetim işini hükümetler yapar. hükümetler ve meclis yetkisini halktan alır. bu yetkisini kullanmıyor diye türkiye cumhuriyetine demokratik değil diyorduk. şimdi referandum için yargı hükümetin denetimi altına girecekse evet diyoruz. fakat bu referandumda değişen sistem bile bence yeterli değil. gerçekten demokratik ülkelere bakarsanız yüksek yargıyı denetim altına tutmak için meclis tarafından seçilmiş yargı mensubları da görürüz. bu referandum daki değişiklik bile hükümet denetimi için yeterli değil.
önce demokrasilerin halkın çoğunluğunun yönetimi olduğunu öğrenin. halk adına görev yaptığı söylenen türk yargısı bu yetkiyi kimden alıyor. o yargıçların seçiminde bu halkın ne gibi bir etkisi var? hiç yok. bu referandum da bunu getiremiyor. hükümet veya meclis bir tek üye atayamadığı halde hükümet yargıyı denetleyecek deniyor. keşke denetleyebilse... sadece seçim yapacak kitleyi biraz artırıyor, hukukçuların oylarına dayandırılıyor ve cıngar kopartıyorlar.
avrupa ve dünyanın diğer yerlerinde yüksek yargıyı ya meclisler ya başkanlar, başbakanlar üye atayarak etkiler. halkından kopuk olmayan bir yargı olur. demokratik sistemler hakkında biraz bilginiz olsaydı "sınırlandırılmamış güç demokrasilerde olmaz, öyle bir güç varsa buna dikta denir" diyen demokrasilerin teolojisini hazırlayan montesque'den haberiniz olurdu. bu hükümetlerden çok diğer kurumlar için söylenir, çünkü her seçimde halk hükümeti ve meclisi denetliyor ve sınırlandırıyor, isterse alaşağı ediyor.
edit: bu referandum türk yargısı ile milletinin arasındaki uçurumu gösterecek bir referandumdu. fakat muhalefet öyle bir durum gösterdi ki sanki partiler oylanıyor. asıl oylanan türk yargısıdır. insanların, sadece %20'si evet verse bile her 5 insandan 1 tanesinin yüksek yargıya güvenmediğini gösterir ki bu çok vahimdir. türk yargısı halk ile arasına uçurum kazarken bu günlerin geleceğini hiç düşünmedi. bağımsızım deyip sikinin keyfine kanunları çarpıtarak uygulamakda zarar görmedi. allah'dan bunu üzerine alacak don kişot kılıklı muhalefet partileri var da hedef saptırdılar. onlar da evet deseydi türk yargısına olan güvensizliğin ne ölçüde olduğunu herkes gün gibi görecekti.
muhalefet ne derse desin bu referanduım da oylanan akp veya muhalefet değil türk yargısının halkın gözündeki yeridir. bu referandum da hayır oyu verilmesini destekleyerek yargıya arka çıkan chp ve mhp bir noktada kendilerini feda ettiler. gelecek seçimlerde oylarını azalttılar. zaten çektikleri hep bu çarpık sistemi savunmaktan. biraz halkı savunsalar arasıra iktidara gelirlerdi...