türk edebiyatı kürt edebiyatından ne kadar üstünse fransız edebiyatı da rus edebiyatından o kadar üstündür . rus edebiyatı sadece roman alanında fransız edebiyatıyla yarışabilir . şiir , eleştiri , edebiyat kuramı gibi alanlarda fransız edebiyatı ezer geçer . fransız edebiyatı tüm dünya tarafından taklit edilecek kadar sevilirken rus edebiyatını taklit eden falan yoktur . rusların en büyük romancısı sayılan tolstoy en önemli kabul edilen eserini (bkz: arthur schopenhauer)' ın fikirleriyle doldurmuştur .(#22681108).
ruslar 19. yüzyılda sosyal evrimlerini bile tamamlayamamışlardı ( ünlü ediplerinin tamamına yakını bu yüzyılın adamı ) . bu yüzden fransız edebiyatının yanına bile yaklaşamazlar . sosyal evrimlerini tamamlayamadıkları için estetik , zevk gibi unsurlar fransız edebiyatına göre eksiktir . boğucu bir gerçekçilik vardır .
20. yüzyıl türk edebiyatının yarısı fransız edebiyatından intihal . rus edebiyatını kimse umursamamış .
hayatımız boyunca sadece bir kez dahi olsa bir katili sonuna kadar haklı bulabildiğimiz için kendimize şaştığımız an dostoyevski okuduğumuz andır. rus edebiyatının açık ara fark attığına inanırım.
rus edebiyatı ;hayatta yaşayabileceğimiz karşılaşabileceğimiz olayları ,durumları anlatır. olay en sonda kopar.
fransız edebiyatı ;olmasını istediğimiz olaylar her an n'olacak acaba dedirten bir heyecanla okuru içine çeker.
rus edebiyatı biraz daha kişilik analizi üzerinde durur. karakterleri daha derinlemesine tahlil eder. uzun uzun insanı deşer, düşüncelerini hissettirir okura. ancak fransız eedebiyatı rus edebiyatına göre biraz daha "glorius" takılır. kişilik analizleri daha yüzeysel olmakla beraber olaylar ve tabii ki dönemin koşulları, sosyal konular ele alınır. olaylar genellikle kadın ve kadınlarla alakalıdır, ancak rus edebiyatında konular daha çeşitlidir.
mahlasını rus edebiyatından almış biri olarak fransız edebiyatı diyorum.
yani ne biliyim bu ruslar'da hep bir karamsarlık var. hep bunalım takılıyorlar. kahramanların yaşadıkları iç savaşlar, psikolojik bunalımlar falan filan. insan okuduktan sonra intihar etmek istiyor. tolstoy bir nebze kabul edilebilir olsa da merhum dostoyevski tam jiletlik kitaplar yazmış. yani kitapları oku sonra bilekleri kesmeye başla.
rus edebiyatına kötü mü diyorum? haşa. valla öyle diyen adamı allah çarpar, bir daha da doğrulmaz. ama fransız edebiyatı ne hikmetse daha sıcak geliyor. aşk meşk var, madamlar mösyöler var. ne biliyim işte balzac var, zola var, v.hugo var. bunları seçtim ben.
ama tolstoy dediğin adam milletler üstüdür, kimse onun üstüne çıkamaz, bunu da hamiş niyetine yazıyım dedim.
rus edebiyatını tanıyan biri bu kıyaslamaya ancak fransız kalacaktır. karşılaştırmaya gerek bile yok. tabiki öncelikle rus edebiyatı...
romanlardaki kahramanların bolluğu ve aynı şahsa ait isimlerinin değişik şekillerde söylenmesi (katerina, katyuşa, katerin... diriliş- tolstoy) bile insanın zekasını geliştirmeye yeter. eserin planı ve derinliği, sürükleyiciliği, yazarlarının uslubu da ayrı bir zeka gerektirdiğinin en büyük kanıtıdır; hem yazarın hem okurun zeki olduğunu kanıtlama açısından.