ruhuyla sevmek

    2.
  1. delikanlı babasını boğulmak üzere olduğu derin düşüncelerden, uzattığı bir soru cümlesiyle kurtardı:

    - baba, sence bir adam bir kadını neresiyle sever? aklıyla mı, kalbiyle mi, mantığıyla mı?

    oğlunun uzattığı soruya tutunarak yüzeye çıkan baba, tuttuğu nefesini bir cevap olarak bıraktı odanın sigara dumanından ve mutsuzluktan ağırlaşmış havasına.

    - hiçbiriyle sevemez oğul. aklıyla sevemez insan. öyle olsaydı deliler sevemezdi, oysa en büyük aşıklar deliler değil mi? kalbiyle de sevemez insan. eğer kalple sevilebilseydi, kalp nakillerinde sevgi nakledilen kalbe geçerdi. mantığıyla da sevemez insan. aşkta mantık olur mu hiç. değil mi?

    babasının haklı ama tatmin edici olmayan cevabına cesaretini toplayarak tekrar bir soruyla karşılık verdi genç adam:

    -peki o zaman, bir adam bir kadını neresiyle sever baba?

    yaşlı adam, gözlerini karşı duvardaki yıllar önce kaybettiği karısının resmine dikti. sigarasından derin bir nefes daha çekti. çektiği sadece bir nefes değil, sanki bütün bir hayattı. gözyazşıbezlerine yıllardır esir ettiği asi bir gözyaşı damlası firar etti gözlerinden. asi damlanın kaçışı yaşlı adamın dudaklarının kenarında son buldu.
    - tuzluymuş.
    dedi.ve anladı her sabah neden bu kadar çok su içtiğini. yıllardır hapsettiği , içine akıttığı gözyaşları içini yakmıştı. aldığı nefesi can verirmiş gibi yine bir cevap olarak saldı odanın kasvetinin ortasına.

    -ruhuyla sever evlat ruhuyla. akıl uçar, kalp çürür,mantık tükenir. ama ruh hep nefes alır. eğer ruhuyla sevebilirse bir erkek; sevgisi de sevdiği de mahşere kadar onunla kalır.
    99 ...
  2. 8.
  3. aşk acısı diş çektirmek gibidir. önce çok korkarsın terkedilmekten. bir daha ağzında ve yüreğinde aynı tadı alamamaktan. çok alışmışsındır geceleri sıcak bir nefes eşliğinde uyumaya. soğuk yatak mezar gibi gelir ruhuna. terkedildiğinde önce çok canın yanar. kanarsın. sonra kanaman geçer sızı başlar. onu unuttun sanırsın. ama dilin her değdiğinde terkedilen yerine, anlarsın o artık hiç dolmayacak büyük bir boşluktur. hayatının azı dişi gitmiş, yirmi yaş dişi çıkmıştır . artık büyüyorsundur.
    38 ...
  4. 15.
  5. unutma hakiki erkek, yuzlerce erkekten meydana gelir. zaten bir zaman
    sonra, yuzlerce erkegin sana verdigini, bir erkekten beklemeyecek kadar
    olgunlasmis olacaksin sen de... bir kadinin aradigi o bir tek
    erkek, her zaman icin hayali bir varliktir. hic olmamistir.... her
    erkekte, aradigin erkegin yanlizca bir parcasini bulursun.
    gercek bir kadin icin, gercek bir erkek, allah gibidir, her yerdedir ve hicbir
    yerdedir. ask da budur zaten! baska bir sey degil. aramaktan
    vazgec demiyorum, bulmaktan vazgeç!
    21 ...
  6. 38.
  7. Bir insani unutmak, bir insandan vazgeçmek, bir insani hayatindan sonsuza kadar çikartmak zorunda kaldin mi hiç? Hani ölmüs gibi, hani uzatsan da elini tutamayacagini bilmek gibi, her an kapindan içeri gülümseyerek girecegini bekleyip ama aslinda hiç gelemeyecegini de bilmen gibi. Ne zor sey degil mi ölmedigini bilmek, ama ölmüs gibi ulasilmaz olmasi artik o insanin sana, ne kadar katlanilmaz bir gerçek degil mi sen hala bu kadar sevgili iken? Özlemek, bu kadar özlemek, etini kemigini yakarcasina özlemek... çok kötü degil mi? Bu kadar özleyip onu görememek, ona dokunamamak, onu isitememek, artik sonunun 'Pi' hali degil mi? Biliyorsun degil mi? Ne kadar umutsuz bir arayistir o, kalabalik caddede geçen binlerce yüze bakmak belki bir kez daha görebilmek için o yüzü, belki biraz önce geçti bu kaldirimdan diye düsünmek, belki su an arkamda yürüyen insanlarin içinde bir yerde demek, belki su an üzerimdedir gözleri diye paranoyalar yasamak ne zordur degil mi? Ne kadar eritir insani farketmeden. Sende biliyorsun degil mi bunlari.? Bir sinema koltugunda sende iki kisi gibi oturdun mu hiç? Hiç iki kisi gibi zevk aldin mi bir konserden yalniz basina. Güzel bir kafe kesfettiginde, güzel bir film seyrettiginde, güzel bir sarki dinlediginde güzellikleri oraninda eksik kaldiklarini hissettin mi paylasamadigin için onunla. Bir barin kalabaliginda hiç yarim vücudunla sallandin mi ortada? Hiç iki kisilik beyninle yarim insan olabildin mi? Baktiginda aynana sadece yüzünün bir yarisini gördügün oldu mu hiç? Sana hayatindaki en büyük yoksunlugu yasatandan nefret edemedigin zamanlar oldu mu hiç? Gözünün içine baka baka kolunu bacagini kesen bir insanin yüzüne sevgi dolu bir gülümseme ile bakabildigin zamanlar oldu mu hiç? Hayatta inandigin bütün degerlerini altüst eden birisine ask siirleri yazabildin mi? Onu içinde korumanin seni yok etmek oldugu zamanlara feda oldun mu hiç? içinde aglayan çocuga umut sarkilari söyleyemedigin, özlemini, susuzlugunu, açligini gideremedigin zamanlar oldu mu hiç? Kanayan yarasini gördügün ama merhem olamadigin zamanlar. Gücünün, hani o tanrisal gücünün bir çocugun aglamasini susturamayacak kadar oldugunu gördügün zamanlar oldu mu hiç? Hiiiiiiiç.... Hiiç... hiç... bir hiç
    7 ...
  8. 16.
  9. 25.
  10. siz aşkı kahpe bir gülüşün gamzelerinde aradınız
    aldandınız
    o gülüş bir tokat olup yanağınıza indi
    canınız yandı
    ağlayamadınız...
    4 ...
  11. 28.
  12. sonu hüsran olan sevme biçimi.
    2 ...
  13. 47.
  14. yalansız, çıkarsız, beklentisiz ve her şeye rağmen sevmektir. ama en büyük acıyı ruhuyla sevenler yaşar.
    2 ...
  15. 21.
  16. ruh olmayınca beden nasıl kılıftan ibaret kalırsa,
    ruh olmayınca sevgi de 'miş' den ibaret kalır.
    ruhunuzu katmadığınız sevgi, sevgi değildir, ortaya çıkan da güzel ve mutluluk verici değildir.
    2 ...
  17. 1.
  18. en çok yalnızlık üşütür isimli, imkansız aşkı işleyen romanın (bkz: zargana) arka kapağında yeralan küçük öykünün adıdır.
    5 ...
© 2025 uludağ sözlük