başlangıcında bulunan, mezarın üztündeki çiçeğin ,mezarın içine doğru çekilme sahnesinden ötürü insanı fena halde tırstıran başrollerini hande ataizi ve cem davranın paylaştığı ,çekirdek kıvamındaki dizidir.
günümüz selenasını andırır, ,çekimleri ve ses efektleri itibariyle tıpkı selenadır ,zart bir ışık oyunuyla gelmeler ,zart diye dumanlarla gitmeler filan dizi çekim teknolojilerinin yıllara meydan okuduğunu ve teknolojide en ufak bir gelişme sağlanmadığını görüyoruz üzgünmüyüz peki hiç sanmıyorum.
Eşyaları uçurma ekolünü başlatan dizi. bu dizide ve sonrasında çekilen dizilerde hep bir klişe vardır, bir parmak şıklar yemekler hazır olur fakat yemeklerin masaya gelmek için uçması gerekir ya da bir parmak döner gömlekler yıkanır ama gömlekler kendi kendine çalışan bi ütüyle ütülenmesi gerekir. e madem sihirli güçlerin var ne diye yarım saat uçan tabaklar, kendi kendine çalışan ütülerle vakit çalıyorsun. Bak sinirlendim yine ruhospu!
eğlenmekten başka bi beklentim olmadan izlediğim dizidir. eğlenmek derken reyhan karakterinden bahsetiyorum elbette. şimdiki elveda rumelide nevreste gibidir. ve bi diziyi izlemek için yeterli iki karakterdir...
başta tok sesli bir adam şu hikayeyi anlatırdı:
'mazharla ruhsar ortalama bir aşka birbirlerini severek ve belediyenin nikah memurlarına verdiği yetkiden faydalanarak dünya evine girmişlerdi. bu evlilik başta mahzarla ruhsar olmak üzere bir çok kişiyi mutlu etmişti 35 yıllık annesi menkibe hanım ile 19 yıllık kız kardeşi firdevs hariç elbet. girdikleri bu dünya evi klasik türk dünya eviydi zavallı mahzar iki arada bir derede kalmıştı. buna birde ruhsarın aşırı kıskanç karakteri eklenince mahzar için bu dünya evi bir işkence evine dönüşmüştü. fakat trikotajla hiçbir ilgisi olmadığı halde sürekli ağ ören kader yine ağlarını örmüştü. zalim kader ruhsarı bu dünyadan alır ve tüm fanilerin gitmek zorunda kaldıkları ahiret evine çok erken gönderir. ama bu göç hikayemizde bir sona değil aksine komik olayların başlamasına neden olacaktır. '
viiiçuu mezar gülü yutar şarkı girer. mezar taşında da 1973 - sen hiç ölmedinki yazıyordu.
vay be duygulandım.
şimdi dizilerle karşılaştırınca aslında orjinal bir seneryosu vardı ayrıca oyuncularda iyiydi, eğlendiriyordu en azından. 97de başlamış 2001e kadar sürmüştü. o zamanlar ben ilkokuldaydım cumartesi günleri izlerdim. yani takip ettiğim ilk dizidir.
çoğu sözlük yazarı gibi benim de çocukluğumun dizisiydi. bu dizide bi' kadın vardı, adı da güzin abla mıydı neydi tam hatırlamıyorum, ahirette bilgisayarla ölenlerin kaydını falan yapardı. dizinin aklımda kalan tek ayrıntısı bu.