ruha dokunan şiirler

entry31 galeri0
    6.
  1. bu bir türkü:-
    toprak çanaklarda
    güneşi içenlerin türküsü!
    bu bir örgü:-
    alev bir saç örgüsü!
    kıvranıyor;
    kanlı; kızıl bir meş'ale gibi yanıyor
    esmer alınlarında
    bakır ayakları çıplak kahramanların!
    ben de gördüm o kahramanları,
    ben de sardım o örgüyü,
    ben de onlarla
    güneşe giden
    köprüden
    geçtim!
    ben de içtim toprak çanaklarda güneşi.
    ben de söyledim o türküyü!

    yüreğimiz topraktan aldı hızını;
    altın yeleli aslanların ağzını
    yırtarak
    gerindik!
    sıçradık;
    şimşekli rüzgâra bindik!.
    kayalardan
    kayalarla kopan kartallar
    çırpıyor ışıkta yaldızlanan kanatlarını.
    alev bilekli süvariler kamçılıyor
    şaha kalkan atlarını!

    akın var
    güneşe akın!
    güneşi zaptedeceğiz
    güneşin zaptı yakın!

    düşmesin bizimle yola:
    evinde ağlayanların
    göz yaşlarını
    boynunda ağır bir
    zincir
    gibi taşıyanlar!
    bıraksın peşimizi
    kendi yüreğinin kabuğunda yaşayanlar!

    işte:
    şu güneşten
    düşen
    ateşte
    milyonlarla kırmızı yürek yanıyor!

    sen de çıkar
    göğsünün kafesinden yüreğini;
    şu güneşten
    düşen
    ateşe fırlat;
    yüreğini yüreklerimizin yanına at!

    akın var
    güneşe akın!
    güneşi zaaptedeceğiz
    güneşin zaptı yakın!

    biz topraktan, ateşten, sudan, demirden doğduk!
    güneşi emziriyor çocuklarımıza karımız,
    toprak kokuyor bakır sakallarımız!
    neş'emiz sıcak!
    kan kadar sıcak,
    delikanlıların rüyalarında yanan
    o «an»
    kadar sıcak!
    merdivenlerimizin çengelini yıldızlara asarak,
    ölülerimizin başlarına basarak
    yükseliyoruz
    güneşe doğru!

    ölenler
    döğüşerek öldüler;
    güneşe gömüldüler.
    vaktimiz yok onların matemini tutmaya!

    akın var
    güneşe akın!
    güneşi zaaaptedeceğiz
    güneşin zaptı yakın!

    üzümleri kan damlalı kırmızı bağlar tütüyor!
    kalın tuğla bacalar
    kıvranarak
    ötüyor!
    haykırdı en önde giden,
    emreden!
    bu ses!
    bu sesin kuvveti,
    bu kuvvet
    yaralı aç kurtların gözlerine perde
    vuran,
    onları oldukları yerde
    durduran
    kuvvet!
    emret ki ölelim
    emret!
    güneşi içiyoruz sesinde!
    coşuyoruz,
    coşuyor!..
    yangınlı ufukların dumanlı perdesinde
    mızrakları göğü yırtan atlılar koşuyor!

    akın var
    güneşe akın!
    güneşi zaaaaptedeceğiz
    güneşin zaptı yakın!

    toprak bakır
    gök bakır.
    haykır güneşi içenlerin türküsünü,
    hay-kır
    haykıralım!

    nazım hikmet ran
    2 ...
  2. 5.
  3. Terketmedi sevdan beni,
    Aç kaldım, susuz kaldım,
    Hayın, karanlıktı gece,
    Can garip, can suskun,
    Can paramparça...
    Ve ellerim, kelepçede,
    Tütünsüz uykusuz kaldım,
    Terketmedi sevdan beni...

    Ahmed arif
    0 ...
  4. 4.
  5. Geliyormuşum;
    pencerelerde yaz
    ve bileklerimde bayat bir intihar

    Oysa ölünecek bir şey yokmuş,
    gidince sen,
    yaşanacak bir şey olmadığı kadar

    Yanıyormuşum;
    vardığım yere bırakıp kendimi.
    Atlasında yeryüzünün
    çılgın
    ve çirkin
    ve hüzünle oyalanan.
    Yüreğimde kül tadı nice yangından kalan...

    Ölüyormuşum;
    senin saçların uzuyormuş üstelik.
    Ölünce ben, cıgarayı da bırakıp taksit ödüyormuşsun.
    Bedenin tecritmiş geçliğinden,
    ikisi de yalnızmış,
    geceler öpüyormuş memelerinden...

    Bense geçliğimi pazarlıksız
    ve hızla geçtiğimden;
    bugünler saçlarımla birlikte şiir yazmayı da kısa
    kestiğimden,
    piç kalmış aşklarla avutup kendimi,
    bileklerimde bayat bir intiharın dikiş izleri,
    gelip geçmiş yılların diş izleri ömrümde,
    neşter ve gülmüş hayat.
    Gülüyor...Gülüyor...Gülüyormuşum...

    yılmaz odabaşı
    2 ...
  6. 3.
  7. Yarın, yarından sonra bir yarın, bir yarın daha
    Sürüp gidiyor günden güne küçük adımlarla;
    Geçmiş günlerimiz ise nice sersemlere ışık tutmuş
    Ölüm yolunda, toz toprak olmazdan önce.
    Sön, cılız kandil, sön! Hayat dediğin ne ki:
    Yürüyen bir gölge, bir zavallı kukla bu sahnede:
    Bir saat boy gösterip, boyun kırıp gidecek!
    Bir daha da duyulmayacak artık sesi.
    Bir aptalın anlattığı bir masal bu:
    Kuru gürültüler, deli saçmalarıyla dolu.

    Macbeth sayfa -149
    William Shakespeare
    Çeviri: Sabahattin Eyuboğlu
    Türkiye iş Bankası Kültür Yayınları
    1 ...
  8. 2.
  9. ben garip
    sen güzel
    dünya mutlu
    ahmed arif

    bırakın ruhu her yere dokunur sayfalarca yazsanız sevgiliye özeti hemen hemen bu cümleler olur.
    0 ...
  10. 1.
  11. Özdemir Asaf
    Korku

    Aldanacaksan sevgilerinde, saf sevgilerinde
    insanların yalancı gurularına..
    Kalacaksan parlak sözlerin etkisinde,
    Kelimelerinle onlara kapılacaksan,
    Yaşama!

    Oyun yapıp oynarlar seni
    Geceleri aralarında.
    Şarkı yapıp söylerler dostlarına,
    Roman gibi okurlar boş zamanlarında.

    Aldanacaksan gecelerinde, kara gecelerinde
    Aydınlık dünyaların sen insanlarına.
    Yanılıp içini açacaksan,
    Derdini gizlemeden durmayacaksan,
    Yaşama!

    Saklarlar dinlediklerini
    En zayıf zamanında vurular seni.
    Uyduramazsan fikirlerine
    Başıboş hareketlerini
    Defe koyup çalarlar seni.

    ***

    Friedrich Nietzsche
    Ariadne'nin Yakınması

    kim ısıtır, kim sever beni daha?
    sıcak eller uzatın bana!
    yürek mangalları uzatın bana!
    vurulup düşürülmüş çırpına çırpına,
    can çekişenler gibi, ayakları ovuşturulan,
    sarsılmışım, ah! bilinmeyen ateşlerle yana yana,
    sen peşimdesin, ey düşünce!
    adlandırılamaz! açıklanamaz! iğrenç!
    sen, ey bulutların ardındaki avcı!
    yerle bir olmuşum senin şimşeklerinle,
    sen alaycı göz, dikmişin gözünü bana karanlıklardan!
    yatıyorum öyle,
    kıvrılarak, çırpınarak, işkencesiyle
    bütün sonsuz ezaların,
    vurdun beni
    sen ey zalim avcı,
    sen ey tanınmaz - t a n r ı...
    vur, daha derine vur!
    bir kez daha, haydi vur!
    kopar, parçala bu yüreği!
    niye bu işkence
    körelmiş oklarla?
    neye göz koydun böyle,
    usanmadın mı bu insan işkencesinden,
    acı vermekten haz duyan tanrı şimşeği gözlerle?
    öldürmek değil istediğin,
    yalnızca eziyet, eziyet etmek mi?
    bana - niye eziyet ediyorsun,
    sen, ey acı vermekten haz duyan tanınmaz tanrı?

    ha ha!
    usul usul sokuluyorsun
    böylesi gece yarısında? ...
    ne istiyorsun?
    konuş!
    üstüme geliyorsun, sıkıştırıyorsun beni,
    ha! çok yaklaştın yanıma!
    soluğumu duyuyorsun,
    yüreğimi dinliyorsun,
    kıskanç seni!
    - neden kıskanıyorsun beni?
    git! defol!
    o merdiven de niye?
    içeri mi girmek istiyorsun,
    yüreğime tırmanmak,
    en mahrem
    düşüncelerime tırmanmak?
    utanmaz! tanınmaz! hırsız!
    ne çalmak istiyorsun?
    ne gözetlemek istiyorsun?
    ne işkencesi etmek istiyorsun?
    sen ey işkenceci!
    sen - cellat - tanrı!
    yoksa köpek gibi,
    taklalar mı ataydım karşında?
    teslim mi olaydım, kendimden geçerek
    sevginle - sırnaşarak?

    boşuna!
    sürdür batırmanı!
    zalim diken!
    köpek değilim - avınım yalnızca senin,
    zalim avcı!
    en gururlu esirinim,
    en ey bulutların ardındaki haydut...
    konuş artık!
    ey şimşeklerin ardına gizlenen! tanınmaz! konuş!
    ne istiyorsun, ey eşkiya... b e n d e n?

    nasıl?
    fidye mi?
    ne istiyorsun fidye diye?
    çok iste - böylesi yaraşır gururuma!
    ve az konuş - böylesi yaraşır öteki gururuma!

    ha ha!
    beni - istiyorsun ha? beni?
    herşeyimle beni? ...
    ha ha!
    ve işkence ediyorsun bana, delisin ya işte,
    gururumu kırıyorsun işkencenle?
    s e v g i ver bana - kim ısıtır ki beni daha?
    kim sever ki beni daha?
    sıcak eller uzat bana,
    yürek mangalları uzat bana,
    bana, yalnızların en yalnızına,
    buzunu ver ah! yedi kat donmuş buz,
    düşmanları bile
    düşmanları özlemeyi öğreten,
    ver, evet, teslim et,
    ey zalim düşman
    bana - k e n d i n i!

    kaçıyor!
    bu kez o kaçıyor,
    tek yoldaşım,
    en büyük düşmanım, tanınmazım benim,
    cellat-tanrım benim! ...

    hayır!
    gel geri!
    bütün işkencelerinle birlikte geri gel!
    bütün gözyaşlarım
    sana akıyor,
    yüreğimin son alevi
    seni aydınlatıyor.
    gel, geri gel,
    tanınmaz tanrım! a c ı m benim!

    son mutluluğum benim! ...
    2 ...
© 2025 uludağ sözlük