"aslinda herkes ne yaparsa, ben de onu yapiyorum.
hayatin ikircikli hikayelerinde zorlu roller aliyorum.
ellerimle bir ruh yordami ariyorum.
uzun bir imtihan veriyorum."
gökhan özcanın 1997 yılında vadi yayınlarından çıkmış kitabı.
yanyanayız.
yalnız...
ve dünyanın ortasında...
kalabalıktan örülmüş bir dairedeyiz. el yordamımız, kıpırdayan herşeyi çeperlerinden tanımakla dolduruyor vaktini.
körlüğü tutkulu bir gayretle bütün vadilere yayıyoruz.
bütün mutena serinlikleri tek tek kaybediyoruz.
bu fasit yürüyüşü engellemeye ne niyetimiz yetiyor, ne de gücümüz. tutsağız; kendi dipsiz kuyularımızda debeleniyoruz.
tutsağız; kalabalık bir dairede hiçbir şey görmeden dönüyoruz.
yanyanayız.
yakında.
ve en uzaktayız.
hangi seçenek, kireç beyazı duvarlara sinen genç kız bakışlarından merak pırıltılarını silebilir?
hangi seçenek, doruklarda konaklayan münzevi hikmet kırıntılarını şehir merkezlerine çıkarabilir?
hangi seçenek, viran olmuş konaklardan o insani çınlamayı eksiltebilir?
hangi seçenek, yapı ustalarına ruhlara bir kat daha ekleme becerisini bağışlayabilir?
öyle güzel öyküleri var ki bir an durup/dünyayı durdurup/tüm sesleri kesip/yüksek sesle bu kitaptan öyküleri okumak istiyor insan. herkese/her şeye/hepsine. belki birşeylere çare olur diye tüm seslerin üstüne çıkası geliyor insanın inanın. okudukça.
aslında nereye gittiğimizi anlatıyor bize. bir yol haritası aslında bu. korkularımız/beklentilerimiz hepsi satır aralarında. okudukça. inanın.
yanyanayız
burada...
ve hiçbir yerde
...
doğduğumuzda milyonlarca dakika veriliyor elimize.
yaşadıkça kayganlaşan milyonlarca dakika ile başbaşa kalıyoruz.
dakikalar eksildikçe biz biraz daha çaresizleşiyoruz.
ne kadar ayak diresek bu çılgın yokoluşu durduramıyoruz.
korkuyoruz.
ve yanyanayız.
şimdi...
ve hiçbir zaman.
çok lezzetli ve yıllar geçse de tadı dimağdan silenmeyen bir kitap,
ve her okuyuşta perçinlenen kuvvetli bir yordam..
ne güzel demişti;
"Allah ım, yüreğimizi kinin katran kuyularından birine düşen çarpıntılardan ibaret bırakma yarabbi."
amin..
--spoiler--
önce kendimizle yalansız ve dosdoğru konuşmayı öğrenmeliyiz.
sonra aynalara bakıp yüzümüze yansıyan çirkinliği tesbit ve teşhir etmeliyiz.
daha sonra da yıkılmayıp, kendimizi hücre hücre yeniden kurmanın yollarını aramalıyız.
içimizde bir medeniyet hayat buluncaya kadar.
--spoiler--
--spoiler--
içi boş sloganlarla kendimize karşı güvenlik alanları oluşturuyoruz. kendimiz dışında heryere kem gözlerle bakıp, eleştirinin zehirli oklarını yeryüzüne gönderiyoruz.ateşler yakıyor ve kendimizi dışında tutuyoruz. bize dokunmayan yılanlar besliyoruz. kendimizi sorgulamadığımız savaşlar kışkırtıyoruz.
--spoiler--
--spoiler--
paranın krallığına karşı hiçbir silahımız yok...
kul hakkı medeniyetiyle köprülerimizi atmakta bir beis görmüyoruz. kirli ticarethanelerimizde maddeye saltanatlar türetiyoruz. paranın kurallarına boyun eğiyor, göz boyadığımız tezgahlarla allah'ın dininden mübarek kelimeler devşiriyoruz.
--spoiler--
--spoiler--
her kadın sever; biri aşkla, biri şefkatle, biri ihtirasla ve biri de sadakatle.
--spoiler--