aynaya bakıp, yansımasına ''sen kimsin'' diye soran kişinin ruh ve beden çatışmasıdır ki çok kişi karşılaşmıştır bu durumla. öyle bir ruh hali içerisindesinizdir ki, dakikalarca aynaya bakar ve gördüğünüz yüzün kendinize ait olmadığını hissedersiniz ama bir açıklama da getiremezsiniz bu durum için, sonra kendinizi o yüzün size ait olduğuna inandırmaya çalışır ve aynaya bakmaktan vazgeçersiniz ama korku yüreğinize hapsolur ya da en azından benim hapsoldu...
ruhun yaşı, cinsiyeti ve sınırı olmaması ama yaşı, cinsiyeti ve sınırı olan bir maddeye, bir bedene hapsolmasından kaynaklanan çatışmadır. insanın yaşadığı mutsuzlukların çoğunun kaynağı da budur: yapmak istediklerini yapamaması. bir şeyi yapabilmek için ya biraz daha büyük olmalısın ya da biraz daha genç. yoksa "yaşın küçük" derler sana veya "bu yaşta olur mu hiç, ayıp" derler. aşık olmak da yalnız karşı cinsler arasındaysa kabul görür ve yaşlar yakınsa ve elbette âşıklar aynı inanca mensupsa. şeker yemek çocuk işidir, pembe giymek genç işi... kalabalığın içinde bağırarak konuşmak, kavga etmek erkek işidir; ağlamak, gülmek kadın işi... oysa ruhun yaşı ve cinsiyeti yoktur, yaşamaktır onun işi...