yüzünde sanki bir hastalığın sıkıntısının yarattığı durgun bir ifae vardı. ancak bu hali basit bir gündelik durgunluğun da ötesinde hayata dair derinlikli bir anlayıştan izler taşıyor olabilirdi. örneğin şu sıralar hayatın çok monoton olduğunu düşünüyor olabilirdi. çevreye bakışı ve bazı vücut hareketleri iyi niyetli biri olduğunu sezinletecek cinstendi. belli ki herhangi bir insan hakında kötü bir düşünceye sahip olmaktan hoşnut olmuyordu. bilakis insanları genelde ‘iyi’ olarak algılamış ancak bazı deneyimler de bunun tam zıttı yönündeki anlayışı kaçınılmaz kılmış olabilirdi. bakışlarının ardındaki sönük ışıltı böyle bir şey hissettiriyordu.
gelecekle ilgili hayalleri ise oldukça bulanık bir yapıda gibiydi. ruhunun bir kısmı şimdki zamanın kargaşasında iken diğer kısmı ise geçmiş ve gelecek arasındaki köprüde öylece geziniyor ve bu üstüne gizemli bir tedirginlik çökmesine neden oluyordu. hayatında oldukça dengesiz bağlar vardı. ve o da bunun üstünkörü bir şekilde farkına varsa da onu tatmin edecek bir anlam düzeyinde değildi.
çevresine öylece bakarken bu öyleceliğin arkasına saklanmış duygu kıpırtıcığının izleri gözlemlenebilirdi. bir şeylerden memnuniyetsizlik duyduğu her halinden belliydi. ama o şeyleri düzeltmek için yeterli inancı kendinde görmüyordu sanırım şu aralar sanki bir boşlukta gibiydi. bir insan onunla samimi bir şekilde iletişim kurmaya çalışsa muhtemelen önce ürker, fakat sonrasında onunla uzun yıllardır tanıyormuşçasına eğlenceli bir muhabbete girişebilirdi. yeter ki o insan onun üzerinde iyi bir intibah bıraksın. ama herhangi bir iliski ne kadar ilerlerse ilerlesin zihninin derinliklerinde bir tür içten pazarlıklı düşünce kırıntısı hep dolaşıyor olacaktı. çünkü ruhunun yasaları böyleydi. ama iyi bir insandı o, evet iyi bir insan..