Kaldırımda koşuyordu. Şimdi ise karşı kaldırıma geçmesi gerekiyordu. Arabaların çok hızlı kullanıldığı bu caddede, karşıdan karşıya geçmek için önce sola baktı, sağa bakmasına gerek kalmadı. Çünkü soldan gelen araç, beklemesi gerektiğinin göstergesiydi. Durursa kalp krizi geçirecekti, koşarsa trafik kazası! iki seçeneği vardı ve bir sonuç: Ölüm!
Trafik kazasını seçti, sonucunu düşünmeden. Koşmaya devam ederken, korna sesleriyle dans ettiğini düşündü. Baş ağrıtıcı bir müzikle, eğlence mekanındaki kızları tavlamak için salakça hareketler yapıp, bunlara dans diyen erkeklerden nefret ettiği için, dans etmek O'na sadece nefreti anımsatırdı. O an kendindende nefret etti.
Kendisine bakan insanların, iki katı kadar göze, O'nun üzerindeydi.Arabalardan gelen korna seslerine, fren yapan araçların lastik sesleri ve sürücülerin bağrışmalarıda eklenmişti.
Karşı kaldırıma geçmişti. Ofsayt pozisyonundayken, yan hakemin bayrak kaldırmasıyla birlikte utanarak diğer futbolcuların arasına karışan bir futbolcu gibi insanların arasına karışmıştı. Artık koşmuyor, yavaşça yürüyordu. Yavaşlaması, düşünmesini engellemeye başlamıştı. Yüreği sızlamaya başlamıştı. Sanki biraz önce trafiği keşmekeş eden kişi o değildi. Hatta trafiğin keşmekeş olduğundan haberi dahi yokmuş gibi yürümeye devam ediyordu. Çünkü artık koşmuyor ve kendine yasakladığı şeyleri düşünmeye başlamıştı. Değil trafik, ne dünya umrundaydıi ne de hayat...
''Şimdi kalp krizi geçirebilirim. Yoruldum, artık koşamam. Hem burada çok insan var, bana da yardımcı olurlar. En azından ambulans çağırırlar.''
Kaldırımda yürüyen insanlara baktı. Hemen hemen hepsi yardımsever insanlara benziyorlardı. Her hangi bir krizde yardım edecek bir sürü insan vardı ama, kendi işini kendisi görmeliydi.
''Ambulansı ben bile çağırabilirim ama öncesinde son bir kez sigara içmeliyim.''
Bir sigara yaktı. Belki de hayatında içeceği son sigaraydı. Zaten bırakmayı düşünüyordu ve yaşayacağı kriz, O'nun sigarayı bırakmasına bir neden olacaktı. Ölüm ile sigarayı bırakma yöntemi!
Beyni durmuştu. Ayaklarıyla beyninin, aynı çarka bağlı olduğunu düşündü. Biri durunca, diğeride duruyordu. Koşmazsa, düşünemez ve başkalarının düşünceleri beyninde yer ederdi. Ama şu anda bu olmamalıydı. Daha ambülansı bile aramamıştı.
Artık beyni karıncalanmaya başlamıştı. Durumun ciddiyetinin farkındaydı. Kalbi sıkışıyordu. Göğsündeki acı, kalbinin pompaladığı kanla, bütün damarlarından geçip, bütün bedenini sarmıştı.
Telefonunu cebinden çıkarıp, ilk yardım servisini aradı.
''ilk yardım servisi, buyurun.''
''Yardım edin. Kalbimin sahibi, kalbimi azad etti. Kalbim bunu kaldıramıyor. Kalbim sahibini istiyor. Eğer yirmi dört saat içerisinde, sahibi geri gelmezse, kalbim grev yapacağını açıkladı. Ve yirmi dört saat geçti aradan... Kalbim acıyor. Kalp krizi geçiriyorum!''
Telefondaki ses biraz alaycıydı:
''Beyefendi, siz ruh krizi geçiriyorsunuz, kalp krizi değil!''