son ucube tartışmasında, maalesef, istemeyerek de olsa, nasıl olduğu anlaşılamayan bir şekilde rte'nin haklı olduğunun düşünülmesi sonucu ortaya çıkan duygudur.
o heykel mi ney, harbiden çirkindir be kardeşim...sanat manat tamam da hiç mi estetik kaygısı güdülmez bir heykelde...
ha sana göre estetik değil diyenlerin estetik buldukları başka şeyleri de görmek isterim yani.
rte'ye hak vermenin imkansızlığını bana hatırlatması sebebiyle asla yaşayamayacağım suçluluktur. zira heykel konusunda daha bitmemiş bir heykel için ucube demek bir başbakana yakışır mı onu sormak lazım. beğenmeyebilirsin lakin saygısızlık yapamazsın orda bir emek vardır ve birak buna orda yaşayanlar karar versin diyebilecegim durumdur.
bu aslında bakış açısıyla alakalı bir durum. bu bizzat doğrunun kendisiyle değil doğrunun nasıl geldiğiyle alakalı. biz millet olarak, parmak bir şeyi işaret ettiğinde ilk olarak refleksimizi parmağın sahibine bakmak yönünde kullanıyoruz. tabii parmak sahibi zat sevmediğimiz bir kişi ya da bir şeyse doğrunun lezzeti kaçabiliyor. hatta doğru, doğru da olsa burun kıvırabiliyoruz. bunun aksi de mümkün. doğruyu bazen sevdiğimiz de söyleyebiliyor. bu sefer doğruya haddinden fazla ilgi gösterebiliyoruz. hatta o kişiyle olan bağımızın boyutu doğruyla yanlışın yerini çok kolay değiştirebiliyor.
halbuki doğru şahsi bir şey değildir. insan doğrunun sahibi olamaz. doğru insanın uydurduğu bir şey değil, bulduğu bir şeydir. doğruyu söyleyen kişi doğrunun değerini belirleyemez. çünkü doğrunun buna ihtiyacı yoktur. insan doğruyu sadece taşıyabilir diğer insanlara. bunu yaptığı için de diğer insanların teveccühünü kazanabilir. bunda abes bir şey yok.
derdi sadece mutlak doğru olan insan, zaten bu ve benzeri duygulardan çok uzaktadır.
başbaka'nın dedesi şehit düşmüştür ve şehitlerimize verdiğimiz değer bir şeye benzemeyen ''ucube'' kılıklı bir eserdirden ibarettir kim hak vermez' yürübe tayyip.