öncelikle %99'u müslüman olan bir milletin dini duygularını sömürün. sonra da normal yoldan duygularını sömürün; ev verin, aş verin, beyaz eşya dağıtın, yol yapın. ancak bu iyilikleri yaparken zamanlamayı iyi yapın, planlı olsun. eğer bu aşamayı da başarıyla geçtiyseniz milli duyguları sömürün, zavallı filistinlileri öldürenlere ayar verin. bakın bunun da zamanlaması müthiş olmalı. yoksa ticari değer taşımaz. en önemlisi de akşamları televizyon izlerken o gün aşağıladığınız vatandaşlarınıza bakarak alaycı bir gülümseme sergileyin. jipe binip türban takanları destekleme ve yaşatma derneğinin onursal başkanı olun. düzeni değiştirin, düzülen değişmesin. işte hepsi bu.
bir örnek, iktidara geldiği 2002 seçimleri öncesinde yaptığı bir konuşmadan:
"istanbul büyükşehir belediyesi'ni sosyal demokratlardan iki milyar dolar borçla devraldık. o zihniyet yağmur yağdırmak için bulutları bombaladı ve bu iş için de 4.5 milyon dolar para harcadı. şu anda dokunulmazlık kapsamında olmayan tek lider benim. çünkü milletvekili adayı değilim. onlar ise dokunulmazlık zırhının kapısındalar. biz kürsü dokunulmazlığı dışında dokunulmazlığın kaldırılmasından yanayız".
dokunulmazlıkların kaldırılmasından yana olduğunu çok iyi(!) biliyoruz, o ayrı da... bu iki konuyu nasıl birleştirdin şimdi sen?
kendini bir padişah, bir imparator ve hatta bir diktatör olarak görmek ve ülkeyi baskı ve korku tabanlı demokratik süsü verilmiş ajitasyonik metodlarla yönetmek ve bunlarda kendini haklı gördüğünden bu haklılığı kasımpaşa ağzı ve davranışarıyla aktarmaktan ibarettir.