zamanın birinde, sinirli mi sinirli bir adam varmış. un yapmak için hergün değirmene gidermiş. herkesin sırasına kaynak yapar insanlara bağırır, küfreder, dövermiş.
zaman böyle akıp geçerken, annesi çocuğu yanına çağırmış. bak oğlum demiş. sen herkese kafa tutuyorsun. bi gün taşşağı kıllı bi adama denk gelirsin öldürür seni demiş.
yine eşeğine yüklemiş buğdayı değirmenin yolunu tutmuş.
tam sıralara kaynak yapacakken şalvarı yırtık bir adamın taşaklarını görmüş, bakmış ki her yer kıl.
aaa demiş annemin dediği adam bu. ben bunun sırasını kapmadan güzelce sıramda bekleyeyim.
belki de zamanı gelir daha sinirli, cesur bir adam karşısına çıkar.
ne demişler;
bir ülke de namuslular en az namussuzlar kadar cesur olmalıdır.
toplumu da sinir hastası yapan bi durumdur. toplu terapi isterken tam da, sahil şeridinden gelen güzel oylar yüreklerde bir bahar güzelliği yaşatmıştır. kafasını kaşıyan adamların uyanışıdır bu durum.
kendisini dev aynasında görmesine yol açan zayıf bir muhalefetimiz olmasındandır. öfkeli karakteri bu ortamda daha rahat ortaya çıkmaktadır. öfkesiyle kişisel tatmin bulurken, aynı zamanda, "bununla başa çıkılmaz" anlayışının toplumda yer etmesini sağlayarak, siyasi hedeflerine ulaşmasına zemin hazırlamaktadır.
güçlü karşısında hiç sinirli davranmadığı ise, geçmiş yıllar pratiğinden gayet iyi bilinir.