Gerçek anlamda hakaret, küfür, aşağılayıcı bir ibare varsa şayet; en doğal hakkıdır. Ama yok eğer eleştiri hudutları dahilinde, üslubuyla gediğine oturtulmuş taşlardan örülü bir fikir beyanı ise, vay halimize derim ben.
başbakanımızı destekleyen yorumları okuyunca; anlaşılan sözlük yeni yetme kaynıyor denilesi yorumlar var.
askeri iktidarlar-darbeler hariç hiç bir iktidar bu kadar hoş görülü eleştiri ve yaklaşım almamış tır.
bunun nedenini olarak dillendirilen vergi afları, basının patronlarına yapılan bazı kıyak enerji anlaşmaları ( örn; çevrim satralleri-petrol ofisi ihalesi?) iş adamlarına özelleştirmelerden ballı şirket-işletme-arazi parçalari, ucuz krediler, geri dönüşümü sorulmayan teşvikler, vergi afları,
hele, ayrı bir başlık olarak işlenebilecek iş hukuku-taşeronlaşma ile çalışanların, işverenlerin insafına terk edilmesi, grev hakkı verdik diye ortaya çıkanlar, sendikalı olan işçiyi işten çıkaran patronun önünü açması ve işsizlik maaşını adeta patronun izinine bağlayan yasal düzenlemelerin olması vs. vs. vs. savlar var.
sizler, avrupa basınını okuyormusunuz? fransanın azınlıklar konusunda, danimarka-avusturya-hollanda'nın vatandaşlık konusunda, ispanya-abd-ingiltere'nin körfez savaşında ki tutumuna karşı basında yönetime-siyasi iktidara yaptığı eleştiriyi-yazıları ve karikatürleri biliyormusunuz?
geçmiş iktidarları ve siyasi kadroların maruz kaldığı eleştiriyi biliyormusunuz? eminim ne demek istediğimi ve nelerden bahsettiğimi bile bilmiyorsunuz. balık hafızalılar sizi. yensende yenilsende tarzı taraftarvari siyasi görüşünüz, kendinizi geliştirmediniz ve dünyayı izlemediğiniz için, biraz da gözlerinizi yeni açtığınızdan olacak.
aynı zamanda başbakanımızı eleştirdiğini sanarak insanlığa sığmayan tanımlamalar ile hakaret eden insanlar da buna dahil dir.
insanların beyinlerini uyuşturmayı amaçlayan bir örgütlenmenin özgürce düşünebilmenin ve düşüncelerini ifade edebilmenin platformu olan internetin sanal sokaklarına sızdığının kanıtıdır.
bu sokaklarda da korka korka yürüyeceğiz.
düşünemeyecek, düşündüklerimizi ifade edemeyeceğiz.
bizim, biz olma çabamızın sınırı olmadığı gibi, bizi, biz olmaktan alıkoymanın da sınırı yok anlaşılan.
bekleyiniz.
başkanlık sistemine geçilir ise o zaman göreceğiz, anyayı-konyayı. demokratik özgürlük ve haklar açısından toplum olarak hangi bakış açısında olduğumuzu görün. liderlerde bu toplum içinden çıktığına göre normal bir yaklaşım.
küfür ve hakaret içermeyen eleştirileri seçmeliyiz ve seviyeli olmalıyız. sözlükte toplumun dini inanışına hakaret eden yazılar yok mu?
toplum barışına ve insanları etnik kökene iterek faşizm yapanlar yokmu?
oto kontrol olmayan ve özgürlükleri ve denetimsizliği seviyesizlik olarak algılayan cahil ve sorumsuz insanlar, bu sözlükte yazdığı paylaşımları bir insana söylese cinayet sebebi sayılacak ifadeler kullanmıyor mu?
başbakan'ı eleştireceğiz, yaptığı anti-demokratik yaklaşımları kınayacağız, türkiyede tek kendisinin yaşamadığını hatırlatacağız, hitlerin iktidara gelmek için yaptığı ayak oyunları tarzı yaklaşımları, başkanlık sistemi yolunda kullanmasını eleştireceğiz.
lakin, içimizde otokontrol mekanizmalarını kurarak, 3-5 cahil (okuduğunu anlamayan-kendini geliştiremeyen) yeni yetme ergen insanın, fikir beyan ediyorum diyerek, düşünen varlık olarak insanlığa sığmayan yaklaşımlarını da engellemeliyiz.
çünkü; empati yapacak olursak, bazı yaklaşımlar en sağduyulu ve mülayim insana yapılsa katil olur cinsten. örn: özgürlük isteyen bir insan gidip yemek yiyen insanın masasına sıçsa ve bunu özgürlük adına yapıyorum dese, birileride özgürlüğü yasaklasa, yasakçı zihniyet haklı olur.
kendimizi geliştirmeli ve alternatif çözüm önerileri ve bakış açıları ile bu despotizme kayan demokratik yapılanmayı engellemeliyiz. ama dava konusu olacak seviyesizlikler ile bu despotizmi yapan insanları haklı çıkarmamalıyız.
kılıçdaroğlu'nun avukatlığını yapan adam kendi avukatlığını da gayet güzel becerir.
suçu yoksa ceza da almaz.
bunlar işin boş tarafı. dolu olan kısmıysa haberin cumhuriyet gazetesinin postal yalayıcılarından birinin kaleminden çıkmış olması. emin olun mesele "abdullah öcalan'la ruh ikizi" demiş olması değildir. emin olun. dikkate alınacak bir hakaret yoksa sözlüğü bırakırım.
siz ne kadar samanyolu tv'nin haberlerine yalan diyorsanız ben de cumhuriyet gazetesin hiçbir lafına inanmam.
şimdi mevzu nedir? "erdoğan la öcalan ile ruh ikizi oldu" eee ne var bunda? padişahımız rte'de zamanında kemal kılıçdaroğlu için "ssk'da çalışırken işe hep pkk'lıları aldı" demedi mi? adama aleni bir şekilde pkk'lı dedi. şimdi bir başkasıda ona diyince mi gücüne gidiyor? sikeyim böyle işi.