ara sıra benim de aklıma geliyor bu soru ama fazla üzerinde durmuyorum. söyleyip yazdıklarımız laf-ı güzaf; toplum dişlisi anlamında hiç kimse üzerinde hiçbir etkisi yok. sadece şiraze kaçarsa bizim başı ağrıtabilir.
bizi ilgilendirmediğini düşündüğümüz, üstümüze vazife olmayan o kadar çok işte horozlandık ki dünyaya, artık bazılarını hatırlamıyoruz.
Kudüs'ü Filistin'in başkenti ilan ettik.
bir vatandaş olarak, ne Kudüs'le ne Filistin'le ilgilenmiyorum. Suriye'de olanlarla da ilgilenmiyorum. bu, şu demek; elbette zulme uğrayanlara yardım edelim, mantıklı çerçevede sahip çıkalım. bunun tartışılacak yanı yok. ama benim daha büyük sorunlarım var. yarınım karanlık. üretim yok, kucakta devasa bir cari açık var, ülkenin tüm kaynakları satışta, borsanın, bankaların, en güzel kıyıların sahibi türk halkı değil. bir datça kalmıştı, bakın mesleğim ama mesleğim batsın, ne kıyı bırakıldı, ne doğa, ne erdem, ne ahlak. bir büyüme açıkladılar evlere şenlik. içeriğine, matematiğine girmeye gerek yok. ben şunu bilirim, geçen sene 15 liraya doyuyordum; bu sene 30 liraya doyuyorum. ama 16 lira kazanıyorum.
"bizimle olan, kazanır".
öyle oldu, öyle oluyor gerçekten.
bize ne abi, kudüsten filistinden. haydi Müslümanlık ayağına sahip çıktık, destek olduk; bu hıyarım tuzlu diyene önden koşmak neyin nesi? neyin bayraktarlığını yapıyoruz, ne için, kimin için? kim var arkamızda?
türk milletinin başka sorunları var. gözündeki perde kalkarsa bir ihtimal kurtulabilir. çomarlardan, sırtlanlardan ve aptallıktan sıyrılması lazım. aynı ahmaklıkta devam edersek, şu anda zaten batış sürecini yaşıyoruz. kimse kendini kandırmasın.