rosemary s baby

    12.
  1. kesinlikle bir başyapıt. korku sinemasının en iyi örneklerinden biri.

    sanılanın aksine roman polanski nin eşinin ölümünden önce çektiği film. hatta rosemary'nin evde verdiği partide ki kadınlardan biri polanski nin karısıdır.
    ayrıca filmin müziğini yeniden yorumlayan fantomas ın the director s cut albümünün film izlendikten sonra dinlenmesi tavsiye edilir.
    8 ...
  2. 28.
  3. aşırı (bkz: overrated) bir film.nerdeyse birkaç sahne haricinde hiç gerilmediğim roman polanski filmi.
    8 ...
  4. 19.
  5. gerilim ile korku farkını ortaya koyan, hem dönemsel hemde tema anlamında yer yer dario argento klasiği suspiria' yı anımsatan fakat finali ile fena dumur eden filmdir. roman polanski denilince zaten şöyle bir durmak gerekir. film boyunca rosemary' e inanmakla inanmamak arasında kalırsınız. giderek artan gerilimle birlikte filmin temposunda da hafif bir ivmelenme olur. fakat sonu ile klasik mantıkta film bekleyen avanaklara çok güzel el sallamıştır polanski. tabi kendi eşinin de benzer bir akıbeti yaşaması üzücü olmuş, herhalde bu yüzden bu konulardan biraz olsun uzaklaşmıştır.

    bu arada belirtmeden geçemeyeceğim ki minnie castevet karakteri daha önce penguen de yayınlanan kenan yarar işi paranoyak teyze ile angut hanım' daki angut olan karaktere ilham olmuş gibi. yada büyük tesadüf var.

    velhasıl (bkz: karga bile yavrusunu pamuğum diye severmiş)
    3 ...
  6. 17.
  7. bazı arkadaşlar vakit kaybı diye nitelesede korku, gerilim sinemasının kilometre taşlarındandır. o beğenmeyenler bilmezler ki bu filmde kullanılan çoğu sahne günümüz sinemasına öncü olmuştur. sırf saygı duymak adına bile olsa izlenmeli, bilinmeli.
    2 ...
  8. 18.
  9. izlerken bol bol küfürler ettiğim bir başkaraktere sahip film. kitap için de geçerli aynısı.

    yalnız çok sonradan ikinci kitabını okudum bunun, son of rosemary' i. onu okuduğunuzda rosemary' nin film boyunca neden gerizekalı gibi davrandığını anlayabilirsiniz. neyse konumuz son of rosemary değil.

    efekt olmadan, müzik kullanmadan gerilim filmi nasıl çekilire kanıt olarak addedilebilecek bir filmdir. bir noktadan sonra kendinizi rosemary gibi hissetmeye başlıyorsunuz zaten. telefon kulubesi sahnesindeki kadar hiçbir film sahnesinde gerilmedim. tüm boyunca beni sinir eden tek detay gülmeryem ablamızın katıksız angut gibi davranmasıydı, şahsen son of rosemary ile bu kızgınlığım da geçti.

    evet, film biraz klişe gibi geliyor ilk izlerken. ama bunun sebebi aradan geçen kırk sene içinde bu filmin neredeyse her sahnesinin hollywood tarafından tepe tepe kullanılması. sonuç olarak, evet bugün için belki yavan; ama kırk sene öncesi için tam anlamıyla bir devrim. ha, filmi ilelebet muhteşem kılacak faktör ise: mia farrow.
    2 ...
  10. 30.
  11. Hemen hemen herkes filmden bahsetmiş ama iddia ediyorum ki başyapıt olan kitap.O dönemde öyle bir kitap yazmak cesaret ve deha işi. Okurken kitap sizi gerim gerim gerer ama elinizden de bırakamazsınız. Çünkü bir o kadar da gizemli. Evet filmin müzikleri de var olana bir şeyler katmış ama asıl başarı Ira Levinindir.
    2 ...
  12. 23.
  13. roman polanski'nin apartman üçlemesinin ikinci ve en iyi filmi. diğer filmler için:

    (bkz: repulsion)
    (bkz: the tenant)

    filmin naleti*, charles manson'ın çetesi falan oralara hiç girmeyeceğim. seyirciyi sadece germiş ama polanski'nin hayatını sikmiş bir film çoğuna göre.

    filme gelirsek seyirciyi geren detayları o kadar güzel işlemiş ki roman reyiz ince ince. örneğin minnie castevet'in abartılı makyajı, büyük büyük hareketleri, ses tonu falan inanılmaz tedirgin ediyor. eşşek kadar adam oldum, izlerken gerildim yemin ediyorum. çok rahatsız edici bir karakter. ki zaten ruth gordon'a oscar getirmiş.

    roman polanski'nin tarzı gereği karakter endeksli bir film. ana karakter ne biliyorsa sen de onu biliyorsun. ne seyirci rosemary'den fazlasını biliyor ne de rosemary seyirciden fazlasını. o mutfağa gidip geldiğinde salonda kocasının komşularıyla ne konuştuğunu bilmiyor, biz de bilmiyoruz. bu gizemi, merak unsurunu katlıyor, seyirci karakterle özdeşleşiyor. roman polanski bunu müthiş yapıyor. üçlemenin 2.filmi the tenant da bu doğrultuda ilerleyen çok kaliteli bir yapıt. kısacası izlenmesi gereken bir başyapıt.
    1 ...
  14. 20.
  15. Sayfalarca yazı bulacağımı düşündüğüm bu başlıkta bir sayfanın bile dolmadığını görmem içimi burktu. Gerçi adını o kadar fazla duyup da ancak son bir yıl içerisinde izlemiş olmak da bir utanç sebebi midir, onu bilemiyorum.

    Peki nasıl bir film? Ben ilkokul yaşındayken Trt 1 cuma günü korku filmleri kuşağını kaçırmadan izleyen bir nesilden geldiğim için, daha sonra da kendime bir dönem yüksek dozda Stephen King filmi aşıladığım için korku filmleri izlerken derinden etkilenmem ancak korkulacak tırsılacak yerde de tepki veririm.

    işte bu filmi izledikten sonra, çocukluğumdan beri hiç olmayan birşey oldu: Zifiri karanlık evde yaratıklar dolaşıyor korkusuna kapılıp hızlıca yatağıma koştum.

    --spoiler--
    Filmde bir sürü ölüm var mı hayır, kan gövdeyi götürüyor mu hayır, esas kıza korkunç şeyler olup şekil mi değiştiriyor yine hayır. Ama mahvediyor arkadaş, tırım tırım ne olacak diye korkuyorsun. çünkü korkular kent insanı korkuları, yepyeni bir yere taşınıyorsun, çok güzel bir evin, daha iyi finansal imkanların var. iyi huylu komşuların var, herşey yolunda.. Ama ya herşey göründüğü gibi değilse, tüm bu güven çemberi içindeki etkenler senin iyiliğine değil kötülüğüne çalışıyorsa??

    mia farrow inanılmaz bir iş çıkarmış, sanırım bu rolü dünya üzerinde daha iyi oynayacak insan yok. o ninni gibi şeyi de kendi söylüyormuş sanırım, o müziği de kim yaptıysa, Roman Polanski ye bu filmi kim çek dediyse, dövsem mi sevsem mi bilemedim.
    --spoiler--

    Acaba dedim bu filmi tekrar çekerler mi, çünkü sanki günümüzde geçse çok iyi bir iş ortaya çıkar. çıkar da, Rosemary'i kim oynayabilir ya da hangi insan evladı bu filmi Roman Polanski etkisinde çekebilir bilemedim. Hala izlemeyen varsa, benim gözümden en muhteşem korku filmleri sırasının tepesindeki filmdir, bulun buluşturun izleyin.
    1 ...
  16. 5.
  17. güzelliğini, sinir bozuculuğundaan alan fantomas şarkısı!
    1 ...
  18. 11.
  19. --spoiler--
    şimdi uyandım davaya, filmde bir sahne var: rosemary rüyasında o komşu yaşlı adamı görüyor, adam bahriye amirali üniforması içinde hitler selamı yapıyor. işte burda şeytan polanski'ye göre hitlerdir, yahudi yönetmenin bu benzetmesi dönemine göre haklı olsa gerek.
    --spoiler--
    2 ...
© 2025 uludağ sözlük