https://galeri.uludagsozluk.com/r/969647/+
dram turunde oscar alan bir film.cok bilindik bir oyuncu kadrosu yok tek shameless'teki baskarakter var fakat tum oyuncular rolunun hakkini vermis.
joe adli kizimiz bir kopek sahibine yardim ederken kacirilir ve 7 yil sadece bir odada kalmaktadir.bu arada onu kaciran kisi hergun onu ziyaret eder ve bu ziyaretler sonucu jack adinda bir oglu olur.oglu olduktan sonra oglunu korumak artik onun icin tek yasam amacidir.oglu 5 yasina gelinceye kadar o odada kalan joe bir plan yapar ve sonunda kacabilir.fakat kurtulmasi hayatindaki sorunlari bitirmez.5 yasina kadar sadece bir odada kalan oglu jack gercek dunya hakkinda bir sey bilmemektedir ve onun tek dunyasi o odadir .yavas yavas jack'in dunyayi ogrenme sureci ve joe'nin 7 yil bir odada hapis kalmasi sonucu bozulan psikolojisi de en buyuk sorunlardan biri,ayrica joe ailesini biraktigi gibi bulamamistir.beni en cok etkileyen sahne 5 yasina kadar gelen jack'in saclari hic kesilmedigi icin uzundur ve saclarinin da kesilmesini istemez cunku gucunu saclarindan aldigini dusunur.fakat annesi intihar girisiminde bulununca annesi guc bulsun diye sacini kesip yollamasi sanirim benim gibi duygusuzu bile etkiledi.
çok güzel, çok çok güzel, çok çok çok çok güzel bir film. en iyi film ve en iyi uyarlama senaryo dallarında da oscar'a aday. bence her iki dalda da ödülü alabilir. kızıyorum kendime bu tür kitaplardan neden filmi yapılmadan önce haberim olmuyor diye. Emma Donoghue 2010'da yazmış halbuki. bir de bu film hakkında yazılanlarda görülüyor ki izleyenler genellikle ikinci yarısında sıkılmışlar. yani anne ve çocuğu odadan kurtulduktan sonra (merak etmeyin spoiler sayılmaz fragmada bile var bunlar) sıkıcı ilerlediğini söylemişler. şimdi bu film bir tür filmi değil. yani bir panic room değil, cube değil. kısacası filmin amacı baştan sona karakterlerin odadan kurtulma çabasını göstermek, kurtulunca da "aaa kurtuldular, mutlu son" dedirtmek değil. odanın dışında çok daha farklı bir hikaye izletiyor bize. kadının ailesi ile ilişkileri, küçük çocuğun daha önce hiç görmediği şeylere alışma süreci vs. hatta odadan kurtulduklarında öyle şeyler yaşıyorlar ki kimi zaman özgürlüklerini bir kenara bırakıp tutsak oldukları odaya geri dönmek bile istiyorlar. elbette bunu hiç dile getirmiyorlar ama karakterler bu durumu çok güzel bir şekilde izleyiciye geçiriyorlar. özellikle de o küçük çocuğun yaptığı oyunculuk nedir öyle yahu.
Ben bu filmdeki çocuğa hasta oldum. Konu çok iyi anlatılmış. Film çok çok güzel ama yine de tehlikeli bir film. Bu tür sapıklar normal düşünemedikleri için bir de bu tarz filmlerden etkilenip , feyz alıyorlar maalesef.
Dünyada o kadar kayıp insan var ki ve bir çoğu da kadın. ister istemez düşündüm ; bu şekilde bir yerlere kapatılmış kadınlar var mıdır? Diye. Benim için düşünmek bile ürkütücü. Film oscar ' ı sonuna kadar hakketmiş.
izlemeden evvel önyargiyla yaklastigim bir bakima uykumu getirsin diye izlemeye basladigim ve ilk andan itibaren soluksuz izledigim, bunyesinde oscari sonuna kadar hak eden bir oyuncuyu barindiran (bkz. Brie Larson) superotesi film.
Eger ki bu sayfaya yolunuz duserde benim girdimi okursaniz baylar bayanlar; kesinlikle bu filmi izleyin.
--spoiler--
Filmin eksikten ziyade kafama takilan bir kac yonu yok degil.
mesela; odadan cikildiktan sonra yasli nick in bahsi hic gecmedi.
Ayrica; ma nin babasi da bir anda kayboldu gitti, onunda akibetini merak etmedik degil hani.
--spoiler--
Kucuk yildizimizi da boş geçmek istemiyorum. Ufakliği iyi inandirmislar. En iyi cocuk oyuncu oscari diye bir sey olabilir miydi. Cok zor ama olaydi iyiydi. Bu kardesimize nasip olurdu heralde. (Bkz. Jacob tremblay)
guzel filmdir kendileri. yalniz bir nokta dikkatimi cekti ki kimse de bahsetmemis anne cocuga the count of monte cristo kitabini okuyor monte kristo kontu yani dantes kitapta haksiz yere atildigi canli cikilmasi imkansiz hapisaneden olmus arkadasinin sarili oldugu cesediyle kendi bedeninin yerini degistirerek kurtuluyor, filmde de gordugumuz uzere anne okudugu monte kristo kontu kitabindan esinlenerek ayni yontemle cocugu tutsak olarak tutulduklari klubeden cikarmayi basariyor.
Yani diyecegim o dur ki kitaplar guzeldir, gecmisimize, dunumuze ve bu gunumuze isik tutarlar.
Bir çocuğun gözlerinden dünyayı görmemi sağlayan inanılmaz muhteşem dram filmi. Kusursuz bi oyunculuk. Nasıl bu yaşta böyle oyunculuk yapılabilirki? Son zamanlarda izlediğim en iyi film.
2015'in en iyi ikinci filmi. Oyunculuklar, sahneler, akıcılık vs. hep iyiydi fakat filmi olduğu noktaya asıl taşıyan konunun özgünlüğü. Filme kendimi öyle kaptırmışım ki çocuğun erkek olduğunu sonradan anladım, ki bu odaklanılan noktanın istenen nokta olması açısından olumlu bir şey.
son zamanlarda izleyip etkilenmiş olduğum nadir filmlerden biri. ama kesinlikle konusu okunmadan, fragmanı seyredilmeden izlenilmesi gerek. yoksa filmin sırrı kalmıyor.
o çocuğun odadan çıkıp tabiri caizse dünyaya ilk defa dokunması, ara ara ders niteliğinde geçen sözleri enfesti.
en etkilendiklerimden biri; çocuğun, annesine güç vermesi için kendi saçlarını kesip göndermesiydi.
güzel film. yalnız ben başka bir konuya değineceğim. 1.5 saat küçük çocuğu kız sandım ben. hatta bir anne kızının adını neden Jack koyar diye düşünmedim değil.
Mükemmel, izlenmesi zorunlu sayılması gerektiğine inandığım filmdir. Film her detayıyla çok güzeldir. Her şey bittikten sonra odaya dönmek istemeleri ve vedalaşma sahnesi çok acıdır. Filmin ikinci yarısından sonra full salya sümük devam ettim.izleyin izlettirin.
insanlara olan güvensizliği yitirilip, bireyin kendisine olan güvenini artırabileceğini hatırlatan ve kapalı bir odada kalıp, dışarıyı bilmeden nasıl mutlu olunabiliyorsa kötülüğü içimize almadan da iyi olarak yaşama devam edilebilir gibi türevleri ders olarak çıkarabileceğimiz, herşeye rağmen umut barındırmamızı hatırlatan izlenmesi gereken efsane filmdir.
ismi gibi filmin yarısı odada geçiyor. annesi ile aralarındaki bağ çok duygusaldı.
çocuğun hayal dünyasının karışıklığı, tek göz tavandaki pencere ve televizyonla bile kafasındaki tasarı oldukça yaratıcıydı.
en dikkatimi çeken sahne ise annesi intihara kalkışırken ettiği sözler;
"anne de cennete gitmek için acele etti ama beni unuttu. şapşik anne. o yüzden uzaylılar onu aşağı attı tak! ve onu kırdılar."
hafta içi 11 seansında 2 genç insan olarak kuzenimle birlikte izlediğimiz film. salonda 30 yaş altı bir tek ikimiz vardık. işlerimizi bir şekilde denk getirmiştik. film arasında da 60 yaşlarında tonton bir teyzeyle filmin kritiğini yapmıştık. psikologu önermiş izlemelisin diye. ne çeşit bir psikolog bilemiyorum. o saatlerde sinemalar bu teyzelere hizmet veriyor. çok eğlenceliler.
frank'i çok beğenmiştim. yönetmenin kurduğu bambaşka ama bir o kadar reel dünyasını. lenny abrahamson'un daha sonra film çekip çekmediğini nette sorguladığımda bu filmin varlığından haberim oldu. uzun süredir film çekmiyor derken frank'ten hemen bir yıl sonra room'u çekmiş lenny abrahamson.
şurası kesin ki; lenny abrahamson bundan sonra sürekli takip edeceğim bir yönetmen.
film kırılma anı öncesi ve sonrasında o kadar iyi çözülmelerle ilerliyor ki; anne-çocuk, anne-büyük anne, anne-dede, üvey dede-çocuk ilişkilerinin herbirin ayrı ayrı derinlemesine yaşıyorsunuz. bıçaksırtı bi konuyu çok başarılı bi şekilde işlemiş lenny abrahamson.
en iyi kadın oyuncu oscarı kadına değil çocuğa verilmeliydi. çocuk, anneden çok daha iyi oyunculuk sergilemiş.
şimdi ben buraya yazıyorum, bir de ülkenin kaderinin değiştiği bir akşam yazıyorum. neden derseniz filmden öyle çok bahsetmiyorum isterseniz izlemeden de okursunuz ama yine de spoiler diyelim:
düz geçersek filmde gördüğünüz gibi bir anne çocuğunu hayatın bir odadan ibaret olduğuna inandırmış ve böyle yaşamaya devam etmişti. ta ki çocuk büyüyüp biraz aklı başına gelene kadar. sonra bu gerçekliği değiştirmeye başladığında çocuğun bunu kabullenmediğini de gördük. çünkü onun büyüdüğü gerçek o değildi, dışarıda hayat olması imkansızdı.
dümdüz alıp kendi hayatlarımıza uyguluyoruz bunu. daha doğrusu ülkenin geneline öyle bir inanç içindeki insanlar, ya şaşırıyorsun olamaz diyorsun. ama oluyor işte nasıl çocuk hayatın bir odadan ibaret olduğuna inanabiliyorsa, bizim insanımız da şu anki durumunun iyi olduğuna inanıyor.
benim umudum şu yönde: umarım bu referandum gerçekliğin ilk kez görüldüğü bir inkar dönemi olur, ilk kez gerçekle yüzleşmenin verdiği şok rağmen nereden baksanız yarı yarıya bir karar var. tamamen asıl gerçekliğe ve doğruluğa adapte olup gün yüzü göreceğimiz günler de olacak inşallah.