cumhuriyet çöktü, diktatörlük kuruldu, suikastler yaşandı, iç savaşlar çıktı, kıtlık geldi, tokluk gitti*, arap kızı camdan baktı ama tek bir şey değişmedi a benim canım sözlükcüm.
o da meydanda bildiri okuyan tellal'ın ta kendisidir. neler oldu neler ama o görevini her durumda yerine getirdi. kah sizar dedi kah antonyus... ne de güzel gıdısı vardı.
bütün haltı yiyenin titus pullo'nun olduğu ve bütün pisliğini temizleyeninde lucius vorenus'un olduğu sinema tadında şahane dizi. malesef sadece iki sezon olarak çekilmiştir.
roma imparatorluğu'nda ünlü gaius julius sezar dönemini anlatan 100 milyon dolar bütçeli bbchbo ortak yapımı dizi. ikinci sezonu henüz çekilmemiştir, cnbc-e'de oynamıştır. Bu dizide ellerde dolaşan paralar da bu dizi için vatikan darphanesinde özel olarak basılmıştır ve üzerinde dizide sezar'ı canlandıran Ciarán Hinds'in sureti bulunmaktadır.
konu o kadar zor ve ziyadesiyle işlenmiş ki, çok dikkatli olmayı gerektiriyor böyle bir işe kalkışmak. kurgunun dozunu kaçırmamak bu noktada önemli. dizi tarihinin en pahalı 2. prodüksüyonu diye duymuştum, bunun aksine savaş sahneleriyle dolu değil film, milattan önceki roma'yı ve mısır'ı plato haline getirmek kolay bir iş değil gerçekten. bunun yanında milattan önceyi anlatıyorsunuz, yüzeysel bilgiler ışığında 2000 yıl sonraki bir kafayla ayrıntı işlemek güç bir olay. bu noktada da başarılı olduğunu düşünüyorum. özellikle oyuncu seçimini müthiş yapmış. sezar öylesine sıradan bir görüntüye sahip, ve aksine öylesine bir karizma sahibi ki görüntünün herşey olmadığını resmediyor resmen. veronus rolü ancak öylesi tipte bir adama giderdi, ve tabii ki pullo. onun kleopatra olayını asla unutamayacağım. kleopatra da müthiş bir seçimdi bu arada, sanki mumyasını çıkarmışlar da oynuyor. dizi kadınlarıyla, aralarındaki mücadeleler ile de unutulacak gibi değil, atia of the julii i call for justice nasıl unutulabilir ki * son olarak, hbo diyorum, tarihi dizilerin feriştahı diyorum. tamam, feriştah olmadı ama çok iyi diyorum. iyi seyirler.
özellikle spartacus dizi serisini izlediğim şu günlerde, izleyesimin geldiği dizi. adını çokça duydum ama izlememiştim. 2 sezonunu da tamamladım. görüşlerim, izlenimlerimi yazıyım ;
--spoiler--
-spartacus serisi ile karşılaştırırsak çok daha naif bir yapım. işkenceler olsun, kölelere çektirilen eziyet olsun, pornografik sahneler olsun çok daha naif. o kadar sert değil yani.
-dizi daha çok 13.lejyon etrafında dönüyor. sezar, pompey başta olmak üzere egemenlik mücadelesi veren adamların kapışmalarını izliyoruz genelde. diğer birçok karakter de güç vs. için entrika manyağı yapıyor bizi. bu açıdan spartacus serisini aratmıyor.
bunun dışında meşhur ikilimiz var ama fuck buddy de denemez hani! ; vorenus ve pullo. ikilinin arkadaşlığı en güzel şeylerden biriydi.
-o zamanların toplum yapısındaki değişmez olgu olan kölelik aynı spartacus'teki gibi üzüyor ama o dizi'ye göre çok daha yumuşak bir kölelik var. hatta herkesin korktuğu sizır'ın kölesi, sizır ile kanka muhabbet (zaten ezel'i izleyenler bilirler. ramiz dayı hasan sabbah'ın hikayesinde, kölemen korumalar selahhadin'in gözünde en güvenilir kişilerdi) yapmaktaydı. şimdi hatırlayamadım ismini.
zaten diğer köleler de sahipleriyle zaman zaman samimi, arkadaşça ilişkiler kurmakta ama çocuk köleler, fahişeler ve bu türdeki barbarca şeyler içini acıtıyor insanın, "insan insana bunu yapar mı?" diye. gerçi bana göre hala kölelik var. artık birazcık (asgari ücret) para veriyorlar ve öldürme hakları yok. gerçi öldürseler de birkaç yılla ya da tazminatla yırtar bu insan kılıklılar. o yüzden öldürme hakları da var da denilebilir. örnek: Cem Garipoğlu-münevver karabulut!
seks işçilerinden bahsetmeme de gerek yok herhalde.
-en güzel sahneler bence sezar'ın öldürülüş sahnesi, vorenus'un çocuklarının bir kafes içerisinde, güzel bir müzikle (ki bu müziğin içerisinde ezan sesi vardır. dikkatli dinlerseniz farkedeceksiniz) götürüldüğü (2.sezon 2.bölümün son sahnesi) sahne, filmde kapsamlı olarak gösterilen uzun savaş sahnesi, çiçero ile pullo arasındaki konuşma, pullo'nun arena'daki dövüş sahnesi, servillia'nın atia'ya nalet ettiği sahne* ve pompey'in öldürüldüğü sahneydi.
-dizi'nin ilginç yanlarından biri de dizi'De sadece 1 tane iyi karakterin olmasıydı. o da octavia adındaki kız. hatta kardeşi onu bir ara spartacus olarak suçlamıştı* onun dışında kimse iyi değil. herkesin bir kötülüğü bir falsosu var. en iyi, bize yakın karakterler bile barbar, vahşi, kölelere kötü davranan insanlar olabiliyorlar.
-şu köle çocuk (niobe'nin kölesi) üzerine daha çok gitselerdi daha iyi olurdu bence. köleliğe onun üzerinden daha çok bok atılabilirdi. ayrıca aynı kafeste herkes ölmüşken o sağ çıkmıştı. özel bir çocuk gibi! ama ne yazık ki birkaç bölüm hariç görmedik kendisini. zaten vorenus'un çocukları kaçırıldıktan sonra kayıplara karıştı. 2.sezon için niye buhar ettiler kendisini anlayamadım doğrusu.
çocukların bile köle yapılması cidden mide bulandırıcı. ne zamanlarmış aga! gerçi hala savaşlarda ölen ve yetim kalan ya da yetimhanelerde kötü muameleye maruz kalan çocuklar var.
-şu meydanda mütemadiyen basın açıklaması yapan tombul kuş (town crier) dizi'nin ender komik yanlarından. adam taraf destekleme açısından yalama oldu ama elçi'ye zeval olmaz diyelim tabi! yanaklarını ısırdığım ya! çok tatlıydı! ayrıca kendisinde bir operacı havası sezdim.
-zaman zaman müzikler de süperdi. 2.sezon 2.bölüm sonu mesela.
-dizi'nin kötü yanlarından biri savaş sahnesi göstermemeleri. pompey-sizır arasındaki savaşları doğru dürüst göstermediler. galya ile olan savaş da mahalle kavgası gibiydi. sadece brutus ile octavius arasındaki savaş gösterildi.
bu arada galya demişken, kralları diye hitap ettikleri metalci'ye üzüldüm doğrusu. adamı soymalar, berduş edip birçok kimsenin önünde idam etmeler vs. bu da roma'nın diğer birçok imparatorluk gibi emperyal olduklarını gösteriyor. tabi bu roma'nın geleneği herhalde. aynı şey kleopatra ve antonius'a da yapılmıştı kısmi olarak.
-roma bildiğimiz emperyal roma. kölelik sistemiyle ayakta kalıyor. bu da kendisinde hazetmememize neden oluyor. bunun dışında aynı osmanlı imparatorluğundaki gibi kadınların ve genel olarak karşımıza çıkan binbir türlü entrikanın impartorluğu iç kargaşalara sürüklediğini görüyoruz. sürekli olarak bir iç savaş halindeler. sezar ile pompey'in çekişmesi gibi. bir nevi osmanlının aldığı tüm topraklarda hüküm süren bir devlet aynı osmanlı gibi iç sebeplerle yıkılmaya yüz tutuyor. tabi dizi'De bu yıkılmayı görmüyoruz.
-güzel kadınlar var mı diye soracak olursanız spartacus'e göre bu konuda sınıfta kalmış diyebilirim. vorenus'un karısı niobe çok çekici bir kadın. kölesi olan eirene de çok güzel bence. kısa süreli olarak gördüğümüz, küçük filozof octavian'ın götürdüğü rus da çok güzeldi ama sadece bir kere görebildik. bir ara "sen isdiyorr duj.." diyecek sanmıştım.
bir diğer geçici (birkaç bölüm gördük sadece) güzelse kleopatra tabii ki. "cidden bu kadar seksi miydi acep" dedirtti bana. bunların dışında octavia'nın da duru bir güzelliği vardı.
karakterler'e gelirsek ;
octavia : dizi'Deki en iyi, hatta tek iyi karakter olan insan yavrusu. diğer iyi gibi görünenlerin hep bir defosu hep bir barbarlığı, vahşiliği vs. var ama bu kızın hiç kötü yanı yoktu bence. Hatta daha önceden de dediğim gibi bir ara octavian "sen spartacus müsün?" tadında kendisine çıkışmıştı*
accayip de tatlı, şirin bir suratı ve güzel bir vücudu da var. tabi önüne gelen herkesle (hatta kardeşiyle bile) yatmasının bizim mahallede hoş karşılanmadığını gözardı ediyoruz.
titus pullo : favori karakterim. dizi'deki en izlenilesi kişi. zaman zaman çok dangalakça işler yapsa da (eirene'nin arkadaşını öldürmek gibi) diğerlerine göre çok keyifli, eğlendirici, matrak bir karakter. sizır dahil kimseyi tiklemiyor. accayip komik, zeki ve güçlü. zaman zaman diğer tüm romalılar gibi hayvanlaşsa da özünde kedi yavrusu gibi bir insan.
dizi'nin son sahnesinde kleopatra'dan, (çöl'de kutup ayısı tarafından tecavüze uğrayan adamın tam tersi şansa sahip olup arada kleopatrayı götürmüştü hatırlarsanız) yaptığı çocukla ufka doğru esprili bir dille konuşarak yürümesiyle yüzümde anlamsız bir sırıtışa sebep olmuştur.
eirene : çok güzel bir köle kız. sevdiği adam pullo tarafından öldürülünce ben de çok üzülmüştüm ama affettiği pullo ile 1.sezon sonu ufka doğru, elele yürüyünce bayağı bir sevindirik oldum.
kölelikten, sahibeliğe doğru bir yol yürüyüp, bir adet fahişe tarafından öteki tarafa yollandı.
octavian : büyümüş de küçülmüş bir adam. filozof gibi çocuk. daha önceden yazmıştım bu çocuğun büyük adam olacağını. dizi'nin başını izlediğim de öngörüm şahlandı. tahmin ettiğim gibi adam imparator oldu sonra. küçüklüğünden belliydi çok zeki olduğu. işte kendisinin dizi'nin başlarından bir repliği ;
--spoiler--
gaius octavian - ne yaparsam yapayım orta seviyede bir kılıç kullanıcısı olacağım.
pullo - hiç kullanamamaktan iyidir.
gaius octavian - hayır! mezarlar orta seviyede kılıç kullananlarla doludur.
--spoiler--
cleopatra : daş gibi hatun abicim ama erkekleri kukla yapma konusunda ustalaşmış bir insan. marcus antonius'u intihara göndertmesi ve okla adam öldürmesi beni dumura uğratmıştı.
sarayda ve özel yerlerde tam bir hippi gibi olan kendisinin daha saygın yerlerdeki olgunlaşmaya doğru giden karakter değişimi göz yaşartmıştır.
atia : tam bir şeytan. nefret ettirdi kendisinden. ölseydi mutlu olacaktım. ama mutsuz yaşaması da birşeydir.
cicero : dizinin en ilginç karakterlerinden. mimikleriyle ve ölmeden önce titus pullo ile yaptığı konuşma ile takdirimi kazanmıştır.
sezar : oynayan oyuncu süper oynamış. tip olsun duruş olsun cidden kafamdaki sezar gibi görünmüş. karizma var, zeka var.. öldürülüş sahnesi ise dizi'nin en epik sahnelerindendir.
livia : octavian ile evlenmiş bir daş hatun. güzel kızlar arasına yazmayı unutmuşum ama kendisi de güzeldir. ayrıca atia fahişesine ileride kan kusturacağı muhakkaktır.
niobe : vorenus'un karısı. başkasından çocuk yapıp, kocasına söylememiştir. ama sezon sonunda bu ortaya çıkmıştır ve intihar etmiştir.
güzelliği ve çekiciliği ile ön plandadır. tabi diğer her kadın gibi gözü yükseklerde, zenginlikte ve bol bol almaya çalıştığı kölelerdedir. genel olarak iyi bir karakterdir. kölelerine de gayet iyi davranmaktadır. özellikle de o dönemin şartlarına göre. intihar edince üzülmüştüm.
vorenus : roma'ya sıkı sıkıya bağlı olan bir asker. aynı arkadaşı pullo gibi zaman zaman çok öküz bir karakter oluveriyor. ama yine de kendisini sevdiriyor bazen. kölelere davranış biçiminden ve inatçılığından tiskindirse de pullo ile olan arkadaşlığı ve sadakati biraz da olsa ona sempati duymamı sağlıyor.
marcus antonius : dizi'yi çekilir kılan kötü karakterlerden. o da çok iyi bir oyuncu tarafından canlandırılmıştır. karakter de ayrıca çok ilgi çekicidir.
pompey : mısırda öldürülmesine üzüldüğüm karakter. yazık oldu koskoca adama. böyle öldürülmeyi haketmemiştir.
--spoiler--
gelmiş geçmiş en iyi yapımlardan biri olma başarısını göstererek sona eren dizi. kelimelerim kifayetsiz kalır bu şaheseri anlatmaya. 22. bölüm sürdü sadece, en başından beri tek tek çıktığı anda indirdim ve alt yazısını bekledim saatlerce, helal olsun yapanlara parasını ve emeğini bu işi yatıranlara.
lucius vorenus'un erdemi, titus pullo'nun bağlılığı, kleopatra'nın dişiliği üzerinize olsun rome sevenler.