romanya dışişleri bakanı antonescu ile konuşma

entry1 galeri0
    1.
  1. Atatürk'ün 17 mart 1937 günü yaptığı konuşmadır. Ankara Palas‘ta söylenmiŞtir.

    --spoiler--
    "Her gün kudreti daha artan bir Romanya‘yı bütün kalbimizle isteriz. Dostluğumuz o kadar sıkı ve emindir ki, Romanya daha kuvvetli oldukça biz de kendimizi daha kuvvetli addederiz. Müttefikimiz Romanya‘nın bize gönderdiği misafirimizi çok sevdik. Bugünkü görüŞmemizden sonra B. Antonscu hakkında bende kalan intiba, Romanya Hariciye Nazırının milletine karŞı mesuliyetini müdrik derin görüŞlü, hükümlerinde isabetli ve olgun bir devlet adamı olduğudur. Kendisi gösteriŞ sever bir insan değildir. Milletinin, duygularına riayetkardır. Vazifesini yapmakta azmi kuvvetlidir. Sizi tanıdığıma çok memnunum milletleri muahedelerden ziyade hisler bağlar. Romanya, kalbimizde kardeŞçe yer tutmuŞtur. Ruhlarımızın yakınlığı, birleŞikliği için kadehimi kaldırıyorum. Milletler gam ve keder bilmemelidir. Şeflerin vazifesi, hayatı neŞe ve Şevkle karŞılamak hususunda milletlerine yol göstermektir. Vaktile kitaplar karıŞtırdım. Hayat hakkında filozofların ne dediklerini anlamak istedim. Bir kısmı her Şeyi kara görüyordu. ―Mademki hiçiz ve sıfıra varacağız, dünyadaki muvakkat ömür esnasında neŞe ve saadete yer bulunamaz’ diyorlardı, BaŞka kitaplar okudum, bunları daha akıllı adamlar yazmıŞlardı. Diyorlardı ki: ―Mademki sonu nasıl olsa sıfırdır, bari yaŞadığımız müddetçe Şen ve Şatır olalım’. Ben kendi karakterim itibarile ikinci hayat telâkkisini tercih ediyorum, fakat Şu kayıtlar içinde : Bütün insanlığın varlığını kendi Şahıslarında gören adamlar bedbahttırlar. Besbelli ki o adam fert sıfatile mahvolacaktır. Herhangi bir Şahsın, yaŞadıkça memnun ve mesut olması için lâzım gelen Şey, kendisi için değil, kendisinden sonra gelecekler için çalıŞmaktır. Makul bir adam, ancak bu suretle hareket edebilir. Hayatta tam zevk ve saadet, ancak gelecek nesillerin Şerefi, varlığı, saadeti için çalıŞmakta bulunabilir. Bir insan böyle hareket ederken, ―benden sonra gelecekler acaba böyle bir ruhla çalıŞtığımı farkedecekler mi?’ diye bile düŞünmemelidir. Hattâ en mesut olanlar, hizmetlerinin bütün nesillerce meçhul kalmasını tercih edecek karakterde bulunanlardır. Herkesin kendine göre bir zevki var. Kimi bahçe ile meŞgul olmak, güzel çiçekler yetiŞtirmek ister. Bazı insanlar da adam yetiŞtirmekten hoŞlanır. Bahçesinde çiçek yetiŞtiren adam çiçekten bir Şey bekler mi? Adam yetiŞtiren adam da, çiçek yetiŞtirendeki hislerle hareket edebilmelidir. Ancak bu tarzda düŞünen ve çalıŞan adamlardır ki memleketlerine ve milletlerine ve bunların istikbaline faydalı olabilirler. Bir adam ki, memleketin ve milletin saadetini düŞünmekten ziyade kendini düŞünür, o adamın kıymeti ikinci derecededir. Esas kıymeti kendine veren ve mensup olduğu millet ve memleketi ancak Şahsiyeti ile kaim gören adamlar, milletlerinin saadetine hizmet etmiŞ sayılmazlar. Ancak kendilerinden sonrakileri düŞünebilenler, milletlerini yaŞamak ve ilerlemek imkânlarına nail ederler. Kendi gidince terakki ve hareket durur zannetmek bir gaflettir. Şimdiye kadar bahsettiğim noktalar ayrı ayrı cemiyetlere aittir. Fakat bugün bütün dünya milletleri aŞağı yukarı akraba olmuŞlardır ve olmakla meŞguldürler. Bu itibarla insan mensup olduğu milletin varlığını ve saadetini düŞündüğü kadar, bütün cihan milletlerinin huzur ve refahını düŞünmeli ve kendi milletinin saadetine ne kadar kıymet veriyorsa bütün dünya milletlerinin saadetine hadim olmağa elinden geldiği kadar çalıŞmalıdır. Bütün akıllı adamlar takdir ederler ki, bu vadide çalıŞmakla hiçbir Şey kaybedilmez. Çünkü dünya milletlerinin saadetine çalıŞmak, diğer bir yoldan kendi huzur ve saadetini temine çalıŞmak demektir. Dünyada ve dünya milletleri arasında sükûn, vuzuh ve iyi geçim olmazsa, bir millet kendi kendisi için ne yaparsa yapsın huzurdan mahrumdur. Onun için ben sevdiklerime Şunu tavsiye ederim: Milletleri sevk ve idare eden adamlar, tabiî evvelâ ve evvelâ kendi milletinin mevcudiyet ve saadetinin âmili olmak isterler. Fakat aynı zamanda bütün milletler için aynı Şeyi istemek lâzımdır. Bütün dünya hâdiseleri bize bunu açıktan açığa ispat eder. En uzakta zannettiğimiz bir hâdisenin bize bir gün temas etmiyeceğini bilemeyiz. Bunun için beŞeriyetin hepsini bir vücut ve bir milleti bunun bir uzvu addetmek icabeder. Bir vücudun parmağının ucundaki acıdan diğer bütün âza müteessir olur. Türkiye, Romanya ve diğer dostları kuvvetlidirler. Hiçbir taraftan bize gelecek bir Şey beklemem. Beklemeğe de lüzum yoktur, iŞte bu sükûnet içinde bütün dünyayı mütalea etmek fırsatı bizdedir. ―Dünyanın filân yerinde bir rahatsızlık varsa bana ne?’ dememeliyiz. Böyle bir rahatsızlık varsa tıpkı kendi aramızda olmuŞ gibi onunla alâkadar olmalıyız. Hâdise ne kadar uzak olursa olsun bu esastan ŞaŞmamak lâzımdır. iŞte bu düŞünüŞ, insanları, milletleri ve hükümetleri hodbinlikten kurtarır. Hodbinlik Şahsî olsun, millî olsun daima fena telâkki edilmelidir. O halde konuŞtuklarımızdan Şu neticeyi çıkaracağım: Tabiî olarak kendimiz için bütün lâzım gelen Şeyleri düŞüneceğiz ve icabını yapacağız. Fakat bundan sonra bütün dünya ile alâkadar olacağız. Kısa bir misal: Ben askerim. Umumi harbte bir ordunun baŞında idim. Türkiye‘de diğer ordular ve onların kumandanları vardı. Ben yalnız kendi ordumla değil, öteki ordularla da meŞgul oluyordum. Bir gün Erzurum cephesindeki hareketlere ait bir mesele üzerinde durduğum sırada yaverim dedi ki : — Niçin size ait olmıyan meselelerle de uğraŞıyorsunuz? Cevap verdim : — Ben bütün orduların vaziyetini iyice bilmezsem kendi ordumu nasıl sevk ve idare edeceğimi tâyin edemem. Bir devlet ve milleti idare vaziyetinde bulunanların daima gözönünde tutmaları lâzım gelen mesele budur. Bu münasebetle muhterem misafirimize Şunu diyeceğim: Ben düŞündüklerimi sevdiklerime olduğu gibi söylerim. Aynı zamanda lüzumlu olmıyan bir sırrı kalbimde taŞımak iktidarında olmıyan bir adamım. Çünkü ben bir halk adamıyım. Ben düŞündüklerimi daima halkın huzurunda söylemeliyim. YanlıŞım varsa halk beni tekzip eder. Fakat Şimdiye kadar bu açık konuŞmada halkın beni tekzip ettiğini görmedim. "
    Ulus: 20 Mart 1937

    --spoiler--

    Kaynak: Atatürk'ün söylev ve demeçleri I-III
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük