Avrupa nın 1790-1850 yılları arasındaki entelektüel yaşamının kimi temel yönlerini tanımlamak için kullanılan terim.
19. yüzyılın ilk yarısında, biraz da Aydınlanmaya bir tepki olarak gelişen akım ya da hareket olarak romantizm, farklı ülkelerde farklı görünümler almıştır. Örneğin, ingilterede tamamen estetik bir fenomen, bir sanat hareketi olarak ortaya çıkan romantizm Fransda, Rousseau nun etkisiyle, toplumsal uzlaşıma karşı bir protesto olarak gelişmiş, hareketin estetik boyutu daha sonra ortaya çıkmıştır. Buna göre, sanatta romantizm doğaya yönelik temelli bir ilgiyle belirlenen, doğal fenomenleri doğrudan ve aracısız bir biçimde kavramayı temele alan akım ya da tavrı ifade eder. Sanatta klasisizme karşı çıkan romantizm bu nedenle, tüm formları, kuralları ve uzlaşımları yapay oluşumlar ve doğanın gerçek anlamını ve ifadesini kavramadaki engeller olarak görür, içtenliğin, kendiliğindenlik ve tutkunun önemini vurgular. Sanatın, idealleştirme ya da genelleme olmadan, tikel ve somut olana yönelmesi ve doğanın uyandırdığı duyguları gözlemesi ve aktarması gerektiğini belirtir.
Almanyada ise, önceleri bir sanat hareketi olarak ortaya çıkan romantizm, kısa bir süre içinde bir dünya görüşü ya da felsefe hareketi olarak romantizmin doğuşunda 1800lü yıllarda ortaya çıkan endüstrileşme ve kentleşmenin, ve dolayısıyla yaşanan hızlı ve radikal değişimin etkisi büyük olmuştur. işte bu çerçeve içinde, Romantik felsefenin gerisinde, statik bir varlık ya da dünya görüşünden çok, yaratıcı bir sürece işaret eden varlık anlayışı yer alır.
Yine Romantik felsefenin doğuşunda, Aydınlanma projesinin fiilen çöküşü, Aydınlanmanın toplum, ahlâk ve siyaset teorisinin yetersizliğinin farkına varılması büyük bir etki yapmıştır. Bu nedenle, Romantik filozoflar, Aydınlanmanın katı ve kuru bilimciliği yerine estetikçi bir tavır benimsemişlerdir. Başka bir deyişle, yaratıcı sürecin, yapma ve analitik olan akıl tarafından değil de, duygular ve sezgi yoluyla anlaşılabileceğini savunan romantik felsefe, düzenli, rasyonel ve ölçülü olana karşı çıkarken, doğrudan ve aracısız duyumlarla, yoğun duyguların önemini vurgulamışlardır.
Buna göre, romantik felsefe, yanlış ve ikinci dereceden bir güç olarak gördüğü akla şiddetle karşı çıkar, aklın yaptığı tüm ayırımların yapay olup, gerçekliği parçaladığını ve anlaşılmaz hale getirdiğini savunur. Başka bir deyişle, romantizmde rasyonel analiz ya da deneysel araştırmanın yerini sezgiye ve duyguya beslenen güven, bilimin yerini doğa felsefesi alır. Romantikler Aydınlanma çağının kuru akılcılığına şiddetle karşı çıkıp, doğanın gizlerine, bilim adamının matematiko fiziksel yöntemleriyle değil de, yaratıcı coşum yoluyla nüfuz edilebileceğini savunmuş ve sonsuzluğa erişmenin yolları olarak, aşkı, doğaya tapmayı, dini tecrübeyi ve artistik yaratıcı faaliyeti göstermişlerdir.
Aydınlanmanın benler ve şeyler olarak ikiye böldüğü evrenin büyüklüğü ve sınırsızlığından etkilenen romantik düşünürler, evreni canlı, sürekli ve dinamik bir bütün olarak değerlendirmişlerdir. Yine, Aydınlanmanın, doğanın tüm diğer yaratıklarından farklı olarak bir akla sahip olduğu için biricik olduğunu söylediği insan söz konusu olduğunda, Romantizm, aklı küçümsediği için, insanı doğanın bir parçası olarak değerlendirmiştir.
Romantizm, siyaset felsefesinde ise, evrenselciliğin yerine milliyetçiliği öne çıkarmıştır. Onda, Özgür ve eşit bireylerden meydana gelen toplum idealinin yerini, her insanın konumunu bildiği, geleneksel kökleri olan organik bir cemaat ideali alır.
bu akımda din dugusu on plandadır.konularını tarih,milli kültür ve çagdaş edebiyattan alır,gerçek tüm yönüyle verilir.bizdeki temsilcileri Namık kemal,Abdülhak Hamit Tarhan,Ahmet Mithat efendi...ayrıca sefiller ve intibah'ı buna örnek olarak verebiliriz
18. yüzyıl sonundan itibaren ingiltere ve almanya'da, ardından fransa, italya ve ispanya'da, duygunun akıl, hayal gücünün de eleştirel çözümleme karşısında üstünlüğünü savunan düşünce hareketidir.
sefiller kitabıyla zirveye çıkmış, gerçek dünya ile hayal dünyasını birleştirmeyi amaçlayan edebiyat akımı.. victor hugo abimiz başroldeymiş bu konuda..
teorisyeni j.j rousseau olan ingiltere'de doğan,almanya'da gelişen,fransa'da kendini gösteren akımdır.klasisizm'e tepki olarak doğmuş olan romantizm akımının ilk temsilcisi victor hugo kabul edilir.victor hugo'nun hernani adlı oyunu klasisizme karşı verilen en büyük yapıttır,ve hernani adlı oyundan sonra romantizm bir akım olarak kabul edilmeye başlanmıştır.romantizm akımının etkisiyle lirik şiirde de gelişmeler görülmeye başlanmıştır.romantizm akımında sanatın ve sanatçının özgürleşmesi esas alınmıştır,tanzimat dönemi romantiklerinin hayranlık beslediği kişiler genellikle william shakespeare,goethe ve schiller'dir.romantizmle ilgili yapıtlarda hayat her yönüyle ele alınır,şiirlerinde,bireycilik,egzotik ülkelere duyulan hayranlık,doğuya hayranlık *** gibi konular da işlenmiştir.zıtlıkların uyumu ilke olarak benimsenmiştir,sınıf ayrımı yoktur.romantizmde düz yazıda roman,tiyatroda dram öne çıkmıştır.ingiliz temsilcileri;shakespeare,byron,shelley,keats..alman temsilcileri;goethe,schiller..fransız temsilcileri;j.j rousseau,chateaubriand,madam de stael,lamartine,victor hugo,alfred de vigny,alexandre duma pere,george sand,alfred de musset ve voltaire'dir.
sanatta ülküselleştirilmiş doğanın yoğun bir duygusallık ve duyarlılık yansıtacak nitelikte ele alınıp yapıtların bu doğrultuda yapılması anlayışı. genellikle akılla yönlendirildiği varsayılan bütün sanat anlayışının ve matematiksel biçim düzenlerinin karşıtıdır. sanatta romatik eğilimler ilk olarak 18 yüz yılın son çeyreğinde ingiltere de belirlenmeye başlamışlardır. özellikle bahçe tasarımı ve manzara resminde romantizmin etkisi güçlü olmuş, tarihte ilk kez doğal çevre kaygısı ve doğaya saygı anlayışı bu dönemde belirmiştir. yüzyıllar boyunca uygulanagelen doğaya müdahale geleneğini sorgulamayı ilk deneyenler romantikler olmuştur. bu nedenle, romantizm çağı için devrimci bir atılım sayılır.
ufacık boş odada, bir sünger minder üstünde, fersiz yanan tek bir mumun ışığında, kelpeten ve vida ile açılmış, çay bardağından içilmiş en ucuz kırmızı kavakldere'nin; "everthing i do"nun fona girişiyle ağız değiştirmesidir... ilk öpüştür... tüm sıradanlığa meydan okurcasına tutkulu, ilk olmasına karşın cesur... off diyorum...
genellikle erkeklerin b.k ettiği yok öyle bir dünyadır... *
kadın ve erkek göz göze gelirler. bakarlar, bakarlar, bakarlar, bakarlar... artık birinin bir şey söylemesi gerekiyordur yoksa öküz ve tren muhabbetin içine dalacaklardır. ve beklenen hamle erkekten gelir.
-yatalım mı?
-ne?
s.kişek diyom?
-allah belanı versin maamut, allah seni naapmasın mamuuuut... romantizmimi sktin, beni de s.k kurtul mamuuuut... *
''1790'dan yaklaşık 1850'ye kadar Avrupa'da gelişim göstermiş büyük bir akım olan, edebiyatın, müziğin felsefenin görünümünü köklü bir şekilde değiştiren ve resimde bir yenilenmeye yol açan romantizm, belli bir tanıma girmeyen niteliğni korumakla beraber, var olmanın özgür bir ruh halini işaret etmektedir. Romantizm bir edebiyat akımı olmanın ötesinde, 18.yy.sonu ile 19.yy.başlarında Avrupa'da yer etmiş belli bir duyarlılığı belirtir. ingiltere ve Almanya'da doğan bu hareket Fransa ve Güney Avrupa ülkelerine biraz daha geç girmiştir. Klasik edebiyat akımına tepki olarak 18.yüzyılın sonlarında doğan ve Victor Hugo'yla birlikte büyük ün kazanan Romantizm, insanın yaratma özgürlüğü önündeki her şeye karşı durur. 'En iyi kural, kuralsızlıktır' diyen romantikler, insanın duygularını, düş gücünü hayata geçirmesini ve insanı düzeltmenin toplumu düzeltmekle olabileceğini savunurlar.''
değişik ülkelerde değişik biçimlerde ortaya çıkmıştır. ingiliz edebiyatında daha çok şiirde kendini gösterir. ingiliz şiirinde kalın bir çizgide kendini gösteren romantizmin bu çizgideki ilk ismi William Wordsworth'tur. Tabiata karşı kutsal saygı düşüncesini benimser ve şiirlerinde doğayı yapmacıksız bir şekilde anlatır. Ayrıca Samuel Taylor Coleridge, Percy Bysshe Shelley ve John Keats da bu çizgide yer alır. Çizginin en kalın yerinde ise Lord Byron bulunur. Alman edebiyatında 18. yüzyılın ikinci yarısında "coşkuculuk" hareketiyle birlikte gelişir. Bu hareketin öncüleri Klopstock ve Herder romantizmin müjdesini verir. Ancak, Alman edebiyatında romantizme giden kapıyı dünya edebiyatının en büyük isimlerinden biri olan Johann Wofgang Goethe açmıştır."Genç Werther'in Acıları" romanında Goethe döneminin acılarını duygusal bir dille anlatmıştır. "Wilhelm Miester" ve "Wilhelm Miester'in Seyahat Yılları" adlı eserlerinde toplumun yeniden düzenlenmesi sorununa dokunur. Ama onun en büyük eseri "Faust"tur. Goethe'nin açtığı yoldan ilerleyen Schiller ise yapıtlarında özgürlük, isyan, doğa, ihtilal gibi romantiklerin yaslandığı temel kavramları yadsımadan, tarih olgusunu zenginleştirmiştir. Haydutlar, Hile ve Sevgi, Mary Stuart ve Wilhelm Tell gibi yapıtlarında despot yönetime başkaldırma temalarını işleyen Schiller'in bu tarihi yönelimi, daha sonraki Alman romantiklerini de geliştirmiştir. Romantizmin Alman şiirindeki öncüsü ise Heinrich Heine'dir. Romantizm Fransız edebiyatında daha yaygın bir özellik gösterir. François Rene de Chateaubrian,roman, deneme ve gezi yazıları türünde eserler kazandırmıştır Fransız edebiyatına. Fransızların dünya edebiyatına kazandırdığı ve bu akımın öncülerinden olan Victor Hugo'dan başka; Benjamin Constant, Alphonse de Lamartine, Alfred de Vigny, Alfred de Mussed ve Theophile Gautier sayılabilir. italyan edebiyatında romantizm akımı içinde anılması gereken isimler;Alessandro Manzonil ve Giacomo Leopardi'dir. Rus edebiyatında ise Byron ve Schiller'den etkilenen Aleksandr Puşkin, Rus toplumunun renkliliğinden de yararlanarak bu akımı zenginleştirmiştir. Romantizm Türk edebiyatı üzerinde de etkili olmuş, özellikle Tanzimat Dönemi yazarları bu akımı çağrıştıran eserler vermiştir. Victor Hugo'dan etkilenen Namık Kemal bu dönemin en etkili yazarlarındandır.
bu akımın ençok dikkat çeken konusu, duyarlılık kavramıdır. hissetme, empati kurma, anlama. peki anlamanın hissetmenin ardından hangi akımlar geldi dersiniz? insanoğlu romantizm akımından sonra yokedici felsefelere yöneldi ve anladığı hissettiği herşeyi yoketmeye çalıştı.
belirgin özellikleri; akıldışılık, duygusallık, heyecan, içgüdü, öznelcilik, imgelem, yalnızlık, doğa sevgisi, yurt severlik, ütopyaya kaçış gibi özelliklerdir.
sihirli bir kavramdır romantizm. öyle çicekle böcekle olmaz. mumla ay ışığıyla olmaz.
aşkı aşk kılandır romantizm...
ruhu canlandırandır romantizm...
şair olmaktır kelimeleri kullanmadan...
senaryolar yazmaktır başrolleri yansıtmadan...
tutkuyu hissetmektir, hissettirmektir romantizm...