doctor who' ya göre 2000 yıl boyunca sevdiği kızı bekleyen rory' den esinlenerek, 2000 yıl boyunca bir romalı asker kılığında beklediğinden roman dan türeyen sıfat.
bu sana son mektubum. Her günüm seni düşünmekle ve mektubunu beklemekle geçiyor. Anladım artık, hiç gelmeyecek...
Biliyorum seni bırakıp gittiğim için kızgınsın bana ama gitmek zorundaydım..."
gibi bir mektup girişiyle başlayan teoman şarkısı. Alıntı da romantik filminin kendisine ait zaten. Yasemin saf mıydı yollu muydu anlaşılmadı pek o ayrı, yahut benim kafa basmadı. O değil de "inanç perdesi ne kadar kalınsa, akıl güneşi o kadar geç doğar..."
güzel filmdir. türk sinemasında pek uygulanmayan bir teknikle çekilmiştir. çığır açabilecekken beklenen değeri görememiştir. çekim hataları ve oyunculuk performansını bir kenara koyun. sound track bir abartılı ve kasıntılıdır. ya inandığın şey gerçek değilse sürekli işleniyor. kafaya kazınıyor adeta... bana kalırsa bu filmi başarısız görmek yanlıştır.
filmin başında iyi karakterin üzerinden işlenilecek bir konu var gibi gözüküyor. ancak filmin ortası geldiğinde film tamamen kötü karakterin hayatına yöneliyor. iyi karakterin iyi olma durumuyla kötü karakterin kötü olma durumu değiştirilmeksizin, kötü karakterin iyi yönlerine eğilim veriliyor. seyircinin filmin devamında iyi karakterin yolundan gidileceği inancı kırılarak, kötü karakterin gerçek varlığına değiniliyor.
Romantik bir oyun yine seninle diye çığlık attığı o an çoğu sevmese de benim tam not verdiğim solosuyla giden teoman şarkıdıdır. Tek nefeste romantik bir oyun yine seninle.
Teoman'ın geçen ay çıkarmış olduğu otobiyografik/anı kitabı fasa fiso'da "romantik" filminde yer aldığından bahsediyordu. O hâlde izlemeliyim. https://galeri.uludagsozluk.com/r/1686697/+
"Inanç perdesi ne kadar kalınsa, akıl güneşi o kadar geç doğar."
Gülme sahneleri amatörce olsa da film kendine çekti, sebepsizce hoşuma gitti. https://youtu.be/rMTRhd4K26Q
Filmden biraz sapıp kitapta çizdiğim bir yeri bırakayım:
"Ben yaralı yüzleri, iz taşıyan suratları daha çok severim. Baktığım zaman pırıl pırıl, defosuz bir yüz o kadar ilgimi çekmez. Gürbüz gürbüz manken kızlar yerine yüzünde bir defosu olan kadınları beğenirim ben. O yüzden benim istanbul'um da böyle, rimeli akmış ve biraz kilo almış..."