yüzlerce film kategorisinden animasyonlar ile birlikte beni son derece tiksindiren bir film türüdür.
komedi filmleri ile aram olmamasına rağmen adam sandler ve jim carrey'in filmleri son derece izlenebilir filmler ancak işin içine o "romantik" kısmı girince mide bulandıran ve tiksinç bir durum ortaya çıkıyor. izlenilen filmlerde aşk görmek istemiyoruz artık amk.
Genelde genç kızlar bayılır. "adam birşeyler yapıp utansın, komik şeyler olsun sonra aşık olsunlaaaaaaar" tadında insana hiçbirşey katmayan saçma sapalak bir tür.
Şimdi bu tür filmlerin ne farkı var recep ivedikten.
çerezlik bile izlemeye değmeyen film türü. bu tarz filmlerin tercih edilişindeki artış ve insanların günlük hayatlarında, konuşmalarında yer eden öge olması aslında onların hakkında birçok şeyi ele veriyor. insanların rom-com'larda aradığı, tatlı tanışma sonrası insanın içini ısıtan ve özellikle erkeğin kadının peşinden koşması üzerine kurulu olayların iğrenç bir yapaylıkla anlatıldığı şey. şimdi endüstri kültürü ve postmodern özne'ye girmek istemiyorum aslında ama burada seyirci geçici bir mutluluk satın alma peşindedir ve sinemada satın alırken çekinmediği şey onun rom-com'da gördüğü şeyleri doğallıkla kabul etmesi, kendi hayatındaki aşk anlayışını da bu kabul üzerine kurmasına yol açar.
bahsedilen seyirci sinemaya gider ve hepsinin hemen hemen birbirinin kopyası olduğu romantik komedilerden birkaç saatliğine iyi hissettirecek olanını, oyuncunun yakışıklılık ve güzellik kriterlerine göre değerlendirerek seçtikten sonra parasını öder ve sevgilisiyle gerçek hayatta gerçekleşmeyecek olduğunu düşündüğü romantik birkaç olayın anlatıldığı bu filme girer. film boyunca erkeğin kadını elde etmeye çalıştığı, başroldeki kadının seyirciler arasındaki kadınların hepsini "the one" hissettirdiği, kadının ulaşılacak bir hedef ,erkeğin sadece romantik şeyler sunduğu bir obje olarak resmedildiği filmde gördüğü aşk, onun için "ideal" dir. gerçek değildir, gerçek olsa'dır. aşk tasavvuru işte tamamen bundan ibarettir. bunu da zevk nesnesi olarak sinemada izler. kendi hayatında ise, aşkı yaşamak yerine, aşka sürekli gönderme yaparak, onu göğe çıkarır. erkek ve kadın mükemmel olmalıdır, ama olamaz'dır. sinemadaki erkek ve kadın mükemmel/ideal/tam olan aşığın göstergesi olarak zihninde konumlandırılır. o yüzden bu insan kendi hayatında özgün bir ilişki yaşayamaz. evet tecrübeler biriciktir; ancak kadının da erkeğin de ilişkideki rolü, birbirlerine hissettikleri hakiki duygular üzerine kurulu değil; olması gerektiğini düşündükleri bir dizi altı boş söz ve eylemlerle karakterize olur.
sinem kobal vb. oynuyor diye herkesin bok atma girişiminde bulunduğu film. ancak nerenizi yırtarsanız yırtın, eğlencelidir, keyiflidir. kendini baya baya izlettirir. ayrıca oyunculuğunu hiç sevmediğim sinem kobal bile bu filmde oldukça sempatiktir.
Finale yaklaştıkça filmde gördüğünüz tüm karakterlerin hayatı tamamlanmıştır, herkes hayatın anlamını keşfeder, hayatının aşkını bulur, bundan sonra uğraşmak istediği hobiye karar verir filan. Evet evet bunların hepsi aynı anda olur. E hayat sevince güzel.
"Romantik komedi filmlerinin genelinde insanları yalnızca aşk güdüsü ve yaşamak istediği romantizm ile kandırırlar. Ve bu esnada bir çok öneri de bulunurlar aynı dergilerdeki gibi."
Aşk hayatı tam bir muamma, prensini-prensesini bulamamış veya sevgilisinden ayrılan tipler için izlemesi son derece sakıncalı film türü. Aşktan yana yüzü gülmemiş üzgün biriyseniz romantik filmlerin moralinizi daha da bozacağını bilirsiniz ama hayır! Bu filmleri yapanlar sonuna komedi koyarak romantizmi saklamayı başarmışlardır ve yeni kurban sizsiniz. Tamda eski sevgilinizi , yalnızlığınızı unutmuşken melankoli bulutları tekrar sizi karanlığa boğar. izlemeyin. izlettirmeyin.
bildiğin amerikan çakması, özenti bir film. şu zamana kadar hayatımda 2 filmde uyuya kaldım. bu 3. olacaktı neredeyse. arkadaşlar uyandırmasaydı ve 10 küsür lira bayılmamış olsaydım mışıl mışıl uyurdum.
çok popüler oyuncularla çekilmiş geçen şubat (2010) vizyona giren hollywood'dan kopya ama aynı tadı veremeyen alabildiğine yavanlıkla, hayatını değiştimeye karar veren bir hatunun kalas sevgilisini terki ve işindeki cadaloz patroniçeye tek cümlelik duygudan yoksun bir yüzle baş kaldırması ve istifasını kutladığı gece hayatının aşkı ile tanışması konusunu işliyor, romantizm yok komedi dersen "ağlanacak hale gülünecek" türden çok... gene de ahh ulan ahh dedirtmedi mi? evet...
şu saçma filmlerdeki kadar bile ümitvar değil be hayat!