tecavüz ettiği söylenen kız önce banyoda kendi çıplak fotoğraflarını çektirmiş ve sonra isteyerek roman polanski ile yatmıştır. üstelik kız bakire de değildir. ayrıca 13 yaşında olduğu söylenen kız 25 yaşında türk kızından daha olgun ve dolgun göstermektedir. kısacası ben olsam bende yapardım.
bir sinefil olarak pek sevmediğim, hatta direkt sevmediğim yönetmen. neden bu kadar büyütülüyor anlamadım, filmlerinin çoğu fiyasko ayrıca.
tek artısı lodz'da okuması olmuş.
2002 yapımı the pianist filmi ile akılda kalan yönetmendir. çünkü annesi yahudi kökenlidir ve bu filmde de 1940'ların polonyasını ve nazi baskılarını işler. ancak bu dönemi kendi de bildiği için kendi gözlemlerinden de yansıtılışlar vardır. bu da filmin gerçek olayların birebir aktarıldığı yönünde inandırılıcık unsuru oluşturur.
çek cumhuriyeti'nin ostrava kentinde film çekimleri sırasında yanına yaklaşan bir ihtiyarın söyledikelrinden etkilenerek bir daha porno izlememeye karar vermiştir.
italya'nın genoa kentinde film çekimleri sırasında yanına yaklaşan bir ihtiyarın anlattıklarından etkilenip, uzun süre dostluklarını sürdüren, bu dostluk sürecinde hayatında ilk defa bir cami içerisine giren yönetmen.
ihtiyar;
adı, abdullah atıf sancak
görevi, türk mahallesinde bulunan din görevlisi, imam.
13 yaşındaki çocuğa tecavüz ettiği gerekçesiyle tutuklanmış, hapse atılmış, cezasını çekerek bu gün serbest kalmıştır.
kendisine destek oldukları için,
utanmadan karısına ve çocuklarına teşekkür eden sübyancı sapık.
kendisi sanat adına genellikle kabul edilen çok iyi işler çıkarmıştır. ancak karısının katledilmesinin ardından insanlar onun özel yaşantısına da taparcasına saygı duyacak hale gelme eglimindeyken amerikada 13 yaşında bir çocuğa tecavüz ettiği haberi onun hayatında bir çok şeyi değiştirmiştir. örneğin: amerikaya girememek gibi... filmlerini genellikle fransız sineması altında çekmek gibi. son zamanlarda ise isviçrede göz altına alındığı haberleriyle gündeme gelmiştir. en son habere göre ise isviçre yargısı amerikadaki yakalama emrini takmamış ve polanski yi serbest bırakmıştır.
bundan 30 küsür yıl önce 13 yaşındaki bir kıza tecavüz edip daha sonra fransa'ya kaçmış yönetmen. olay sonrası ne yaptığı suçu inkar etmiş ne de gizlenmiştir. sayısız film çevirip sayısız festivale katılıp ödül almıştır. amerika^ya girmemek kaydıyla hayatını hiçbir şey olmamış gibi devam etmiştir.
şimdi aradan neredeyse yarım asır geçtikten sonra sen kalkıp ben bu adamı yakaladım dersen ben de sana al götüne sok derim.
polanski örnegi bize Subyan-friendly kariyerler olan din adamligi, doktorluk gibi saygideger mesleklerin arasinda yönetmenligin de yer aldigini gostermektedir.
Bu konularda yetenekliyseniz, subyanci olmaniz bile sizi basarisizliga ugratmayacaktir.
Polanski bu sucu turkiye'de isleseydi, tepki almamak icin kurbaniyla evlenmesi yeterdi.
sübyancıdır. 13 yaşında bir çocuğa tecavüz ettiği için abd de hakkında aranma emri çıkarılmıştır, kendisi 1977 den beri ülkeye giriş yapamamıştır, fransaya yerleşir, hem fransız hem polonyalı kimliği mevcuttur. iki ülkede nüfuz cüzdanı vardır. 13 yaşında bir çocukla cinsel ilişkiye girmiş bu kişinin filmleri 456684 tane oskar alsa bile 5 kuruş değeri yoktur !! hatta 5 kuruşla bu adi herifi bile alabilirsiniz o derece !!
ulan asıl anlamadığım ünlü yönetmenlerin, hatta ve hatta devlet adamlarının bile bu şerefsiz harekete rağmen bu adi adamın serbest bırakılması, aranma emrinin iptali, davanın düşmesi gibi olaylar için imza toplamalarıdır. allah belanızı versin !!
afferin ulan isviçre, yakaladın bu adamı cezasını çekmeden ya da suçu işlediği ülkeye iade edip suçunu işlediğinden emin olmadan bu işin peşi bırakılmaz umarım.
piyanistmiş, oskarmış, tess miş alayının ta amına koyayim. eğer böyle şerefsizler için imza toplanan bir dünyada yaşıyorsam bu dünyanında amına koyayim!!
sonradan ekleme: eksi veren arkadaş, seninde "vicdan"ın hakkında bir film çekmek lazım anasını satıyım!!
sanatçı olmak veya sanata katkıda bulunan bir insan olmak suç ve cezadan yükümlü olmamak demek değildir. kaldı ki sanat ve sanatçı çoğu kez suç ve ceza ekseninde gezinen hikayeler anlatır, bu eksene yönelik sözler söyler. bazı yönetmen ve oyuncuların bu imza girişimine destek çıkması açıkçası kendilerinin bundan sonraki sanat hayatlarını kuşku duyulacak hale getirmiştir. zira yukarıdaki yönetmenlerin bundan sonra çekeceği suç ve ceza odaklı filmleri şimdiden inandırıcılığını kaybetmiş ve güme gitmiştir.
roman polanski'ye işlediği ve işlediğini kabul ettiği bir suçun cezasını çekmemesi için imza toplayan yukarıdaki isimleri ifşa etmekten dolayı mutluluk duyuyorum açıkçası. zira göklere çıkarılan bazı yönetmen ve oyuncuların bu eylemden sonra yapacağı işleri dört gözle beklemekteyim.
maalesef manson family denen sapkın düşünceye ailesini kurban vermiştir. tarihin görebileceği en hastalıklı ruh charles manson'un fikirleri etrafında toplanan bir grup insan(!) roman polanski'nin evine girerek ailesini katletmişlerdir. ayrıca kurbanların kanlarıyla da duvara "helter skelter" yazmışlardır. beatles'ı nerelerinden anlamışlarsa artık.
2005 Oliver Twist
2002 The Pianist
1999 The Ninth Gate
1994 Death And The Maiden
1992 Bitter Moon
1998 Frantic
1986 Pirates
1979 Tess
1976 Le Locataire / The Tenant
1974 Chinatown
1973 What?
1971 Macbeth
1968 Rosemary's Baby
1967 The Fearless Vampire Killers
1966 Cul-De-Sac
1965 Repulsion
1964 The Beautiful Swindlers
1962 Knife In The Water
1962 Ssaki
1961 The Fat And The Lean
1959 When Angels Fall
1959 Lampa
1958 Two Men And A Wardrobe
1957 A Murderer
1957 Rozbijemy Zabawe
1957 Usmiech Zebiczny
1955 Rower
ifadelerinden anladığımız kadarıyla , böyle gerçekçi , üretken bir film izleyebilmemizin arkasında kendisinin de bizzat o döneme tanıklık etmiş olması yatmaktadır.
klası olam adam. 61. cannes film festivalinde ödül vermek için sahneye geldiğinde lafı hiç uzatmayarak hemen ödülün açıklanmasını istemiş ve işte üstad budur dedirtmiştir. ödülü alan kişi de sadece teşekkürler deyip jeste jestle karşılık vermiştir.