"O günü Sonya da heyecan içinde geçirdi, hatta gece yeniden hastalandı. Ama Öylesine mutluydu ki, nerdeyse korkuyordu mutluluğundan. Yedi yıl, yalnızca yedi yıl!
Mutluluklarının ilk anında, her ikisine de bu yedi yıl bazen yedi gün gibi geliyordu. Hatta Raskolnikov bir yeni hayatın kendisine karşılıksız verilmediğini, buna, gelecekte kendisini
bekleyen büyük Özveriler karşılığı, çok pahalıya sahip olabileceğini de bilmiyordu. Ama burada yeni bir Öykü başlıyor: Bir insanın yavaş yavaş yenilenmesinin, yeni bir hayat
bulmasının, bir dünyadan başka bir dünyaya geçmesinin, hiç bilmediği yepyeni bir gerçekle tanışmasının Öyküsü... ve bu Öykü yeni bir kitabın konusu olabilir. Bizim şimdiki Öykümüzse
burada bitiyor."
kendisiyle arkadaş olmak istediğim roman karakteri. cidden böyle bir arkadaşım olmasını isterdim.
çok keskin fikirleri olan, ateş gibi bakışlarıyla etrafa öfke saçan ama bir o kadar da yufka yürekli biridir raskolnikov. her daim uçlarda yaşar. bir kişiyi çok sever fakat o kişiye sevgisini en son ana kadar belli edemez. kafasında kırk tane tilki koşar. iç hesaplaşmalarıyla nam salmıştır. çocuk yaşta gördüğü bir rüyadan dolayı friedrich nietzsche'yi akıllara getirir.
kendi halinde bir üniversite talebesidir raskolnikov. vahşice işlediği cinayet yüzünden başlarda ön yargı oluştursa da, özellikle hikayenin epilog kısmında göz yaşartacak kadar sempati oluşturur. belki bir napolyon değildir; ama napolyon kadar amaçları doğrultusunda ilerlemekten de vazgeçmemiştir. suç nedir? bir suçun ardından uygulanması gereken kanunlar nedir? ya da inisiyatif nedir?
işte bu karakterin yer aldığı hikayede tüm bu soruların cevabı vardır.
dönüşümü yaşamıştır raskolnikov. bu dönüşüm onun için hiç de kolay olmamıştır. ıstırap dolu günler geçirmiş ama akıl sağlığını yerinde tutmaya çalışmıştır. baltayla biri yaşlı biri genç iki kadını doğrayan bu delikanlı, geçmişte yangından kendi canından olmak pahasına da olsa can kurtarmış, yaralar almıştır. üniversitedeki arkadaşının hasta babasına son rublesine kadar bakmış; vefatına kadar yanında kalmıştır.
bu genç adamı ve sistemi tanımak çok önemlidir. tüyleri diken diken eder. kahramanımızın mimarı dostoyevski'ye rahmet okutur.
raskolnikov'un porfiriy petroviç ile gerçekleştirdiği diyalog, belki de roman tarihinin en gerilimli diyaloğu olabilir. bu anlarda okuyucuyu tir tir titretir. ama benim bu hikayede en çok beğendiğim diyalog, yanlış hatırlamıyorsam razumihin ile gerçekleştirdiği diyalogdur. (bu diyaloğu tam olarak kiminle gerçekleştirdiğini hatırlamıyorum. belki svidrigaylov da olabilir)
razumihin ile raskolnikov, "ağlamak" eylemi üzerine konuşurlar. razumihin coşkuyla ağlamaktan bahseder. insan tabiatında ağlamak gibi bir şeyin olmaması ne kadar güzel olurdu diye düşünür ve bu düşüncesini uzun uzun anlatır. razumihin'i sükunetle dinleyen başı öne eğik raskolnikov, en sonunda "sence raskolnikov, ağlamak olmasaydı nasıl olurdu?" sorusuna karşılık:
- o zaman yaşamak çok kolay olurdu.
cevabını verir. insanın ayağa kalkıp, alkışlayası gelir.
Okuduktan sonra bazı okuyucularda gözlemlenen sendromu bile var.
"Senin önünde değil, acı çeken bütün insanlığın önünde diz çöküyorum".
Gelmis geçmiş en önemli roman karakterlerinden biri.