zevkli ve akıcı bir film. baymıyor. oyunculuklar harika. gerard butler'in bağyanı hoplattığı karelerin ss'ını aldım wallpaper olarak kullanıyorum. oh mis.
guy ritchie'nin deli film akışı ve olay örgüsü konsepti içinde sürprizsiz bir film.. lock stock and two smoking barrels ve snatch tarzı; bir değerli eşyanın peşinde heder olan çeşitli kanunsuz adam ve gruplar, psikopat katiller, derin sayılabilecek bir adet monolog ve her şeyin arkasındaki en çok korkulan, en taşşaklı kötü adam ve bu kötü adamın filmin bir yerinde mutlaka birinin taşşaklarını sıkması gibi guy ritchie klişeleri aynen sıralanıyor.. ha sanılmasın ki beğenmedim filmi, süper film işte.. klasik guy ritcihe filmi lan ne kadar kötü olabilir..
bu sefer biraz daha hafif ve yavaş bir anlatım tercih etmiş yönetmen.. ve olay örgüsü arasındaki ince bazı bağlantıları kaldırmış.. snatch'de olduğu kadar taşlar yerine tam oturmuyor.. ama sadece iki deli rus için bile izlenir..
- piyanonun ucundaki virginia tütünü sigaraları görüyor musun?
+ evet.
- hayat hakkında bilmen gereken her şey bu dört duvar arasında muhafaza edilmiştir.kişiliklerinden birinin, büyüklük yanılsaması tarafından ayartıldığını hissedeceksin. üzerinde kraliyet nişanı olan altın paketli uzun sigara. cazibe ve servetin çekici bir dolaylı anlatımı. sigaranın aslında senin asil ve sadık arkadaşların olduğuna dair kurnazca bir öneri. ve bu pete, bir yalan. diğer kişiliğin senin dikkatini tartışmanın diğer yönüne çekmeye çalışıyor. sıkıcı, kalın, siyah beyaz harflerle yazılmış olan ve ölümün bu mazbut, minik askerlerinin, aslında seni öldürmek istedikleri ifadesi bulunur. ve bu pete, gerçektir. güzellik ölümün aldatıcı bir çağrısıdır ve ben de onun o çığlığının tatlı perdesinin bağımlısıyım. tatlı başlayan şeyler acıyla bitermiş ve acı başlayan şeyler tatlılıkla bitermiş. işte sen de, ben de uyuşturucuları bu yüzden seviyoruz.
yukarıdaki diyaloğun geçtiği ve soundtrack albümüyle aşmış film. sonunda geçen johnny archy and the wild bunch will be back in the real rocknrolla cümlesiyle devam filmini müjdeleyen üçlemenin ilk filmi.
müzikleri ile olsun, karakterleri ile olsun çok eğlenceli bir film. özellikle rusların one two yu kovaladıkları sahne ile yarmıştır.soundtrack listesine de buradan ulaşabilirsiniz: http://www.imdb.com/title/tt1032755/soundtrack
eğlenceli, boş zaman çoksa değerlendirme amaçlı izlenebilecek bir filmdir. ancak ingilizcesine güvenmeyenlerin ya da ağır okuyanların kesinlikle uzak durması gereken bir filmdir. çünkü filmde çok sayıda karakter vardır ve bunlar tanıtılırken kişiye mi bakacağım yoksa kişi hakında verilen bilgileri mi okuyayım ikileminde kalırsınız, ayrıca diyaloglar o kadar hızlı akar ki okuyacağım derken kendinizi ekranın karşısında şaşı olmuş, ağız burun kaymış, baş ağrıları içinde bulabilirsiniz.
Tür : Komedi / Aksiyon / Suç
Yönetmen : Guy Ritchie
Senaryo : Guy Ritchie
Görüntü Yönetmeni : David Higgs
Yapım : 2009, ingiltere , 114 dk.
Oyuncular
Gerard Butler (One Two), Tom Wilkinson (Lenny Cole), Thandie Newton (Stella) , Mark Strong (Archie), Idris Elba (Mumbles), Tom Hardy (Handsome Bob), Toby Kebbell (Johnny Quid), Jeremy Piven (Roman), Chris Bridges
Londra'da emlak pazarı artık uyuşturucu pazarının yerine geçmiştir. Sektör girişimcileri de bir o kadar büyük oynama peşindedir. Ama bürokrat, simsar ya da gangster, küçük ya da önemli bir konumda olsun hepsinin hesap vereceği bir adam vardır o da eski ekolden bir gangster olan Lenny Cole'dür. Ama aslında Londra'nın tüm yeraltı suç dünyası komplo kurma peşinde ve çatışma halindedir, zaman değişiyordur, kurallar da. Ama bu karmaşanın içinde milyonlarca dolar değeri olan bir anlaşma Lenny'nin öldü sanılan, keş rock yıldızı oğlu Toby Kebell'in işine yarar.
gerard butlerin oyunculuğunu yine konuşturduğu guy ritchienin yönettiği harika filmdir.özellikle rus adamın ölümcül darbelere rağmen ölmediği sahneler ve one twonun bobla dansı ve arkadaşına anlatırkenki çaresiz surat ifadesi yarmıştır.
People ask the question... what's a RocknRolla? And I tell 'em - it's not about drums, drugs, and hospital drips, oh no. There's more there than that, my friend. We all like a bit of the good life - some the money, some the drugs, other the sex game, the glamour, or the fame. But a RocknRolla, oh, he's different. Why? Because a real RocknRolla wants the fucking lot.
yine buram buram suç ve buram buram londra kokan leziz bir guy ritchie filmi. bu adam farklı farklı hikayeleri getirip finalde birbirine bağlamayı çok iyi biliyor.
filmde özellikle bob'un gay olduğunu öğrendiğinde one two'nun gösterdiği tepkiler inanılmaz eğlenceliydi. daha sonra mumbles ile yaptığı konuşmada, kendinin de gay olup olmadığı hakkında tereddüte düşmesi falan dehşet.
One Two: Let's go get those papers from your boyfriend. And drop me off on the way. I'm going back to bed. Handsome Bob: Can I come?*
filmin sonunda tablodaki resmi görmek isterdik, ama sanırım her şey bitmiş değil, çünkü en sonda yazdığına göre elemanlarımız the real rocknrolla filmiyle geri dönecekler.
Hepimiz biraz tatli hayati severiz. Kimi, parayi sever. Kimi, uyusturuculari sever. Kimileri seks oyunlarini, cazibeyi veya sohreti sever. Ama bir RocknRolla. iste o farklidir.. neden mi? cunku gercek bir Rocknrolla hepsini birden ister.
guy ritchie'nin tesadüfler üzerine kurulu suç filmleri kulvarındaki bitirme tezi.
ingiliz raconunda mafya, uyuşturucu bağımlısı filozof rocker, sapına kadar kapitalist rus, 300'de perslerin kafasını yarıp gay arkadaşıyla dans etme lütfunu gösteren gerard butler, taşakları bıldırcın yumurtası kadar narin bir meclis üyesi, elin tersi ile tokat atma tekniği ve bodyguard terbiyecisi bir kurşun kalem...
Guy Ritchie'yi küçük çaplı mobster filmleri çeken biri olarak değil, diyaloglar ve hareket arasında muazzam bir bağlantı kuran bir zekâ küpü olarak değerlendirmek en doğrusu olacağından, filme bakışımız da bu yönde gelişti tabi. Fragmanı izlerken karşıma ne çıkacağından emin oldum ancak, film başladıktan sonra anlaşılan şu ki; devam ettiği süre boyunca yerinizden kalkmanız mümkün değil, neredeyse görülmez zincirlerle yerinize bağlanıyor, The Clashin müzikleriyle adrenalin katsayınız çarpılıyor, hatta film bittiğinde buna inanamayıp, film boyunca neredeyse yanınızda bitmiş gibi hissettiğiniz karakterlerin müthiş ingiliz aksanlarını taklit etmeye çalışıyorsunuz.