yine buram buram suç ve buram buram londra kokan leziz bir guy ritchie filmi. bu adam farklı farklı hikayeleri getirip finalde birbirine bağlamayı çok iyi biliyor.
filmde özellikle bob'un gay olduğunu öğrendiğinde one two'nun gösterdiği tepkiler inanılmaz eğlenceliydi. daha sonra mumbles ile yaptığı konuşmada, kendinin de gay olup olmadığı hakkında tereddüte düşmesi falan dehşet.
One Two: Let's go get those papers from your boyfriend. And drop me off on the way. I'm going back to bed. Handsome Bob: Can I come?*
filmin sonunda tablodaki resmi görmek isterdik, ama sanırım her şey bitmiş değil, çünkü en sonda yazdığına göre elemanlarımız the real rocknrolla filmiyle geri dönecekler.
şu anda yapım aşamasında olan bir guy ritchie filmi. film snatch ve lock, stock and two smoking barrels tarzında olacakmış.*jason statham oyuncu kadrosunda bulunmuyor. 'onun yerine' diyemesek de bu sene gösterime giren 300 ile beraber çok daha yakından tanıdığıma imkanına eriştiğimiz gerard butler oynayacak.
guy Ritchie'nin son filmi. snatch havasında olsa da o kadar başarılı sayılmaz. tabi belki de sinema tarihinin en güzel filmlerinden biri ile karşılaştırarak haksızlık yapmamak gerekir.
guy ritchie'nin tesadüfler üzerine kurulu suç filmleri kulvarındaki bitirme tezi.
ingiliz raconunda mafya, uyuşturucu bağımlısı filozof rocker, sapına kadar kapitalist rus, 300'de perslerin kafasını yarıp gay arkadaşıyla dans etme lütfunu gösteren gerard butler, taşakları bıldırcın yumurtası kadar narin bir meclis üyesi, elin tersi ile tokat atma tekniği ve bodyguard terbiyecisi bir kurşun kalem...
Guy Ritchie'yi küçük çaplı mobster filmleri çeken biri olarak değil, diyaloglar ve hareket arasında muazzam bir bağlantı kuran bir zekâ küpü olarak değerlendirmek en doğrusu olacağından, filme bakışımız da bu yönde gelişti tabi. Fragmanı izlerken karşıma ne çıkacağından emin oldum ancak, film başladıktan sonra anlaşılan şu ki; devam ettiği süre boyunca yerinizden kalkmanız mümkün değil, neredeyse görülmez zincirlerle yerinize bağlanıyor, The Clashin müzikleriyle adrenalin katsayınız çarpılıyor, hatta film bittiğinde buna inanamayıp, film boyunca neredeyse yanınızda bitmiş gibi hissettiğiniz karakterlerin müthiş ingiliz aksanlarını taklit etmeye çalışıyorsunuz.