muhtemelen amerikali organizatorlerin "buydu dimi lan rotten dogs soyleyip abd provakasyonu yapan dudukler??" diyip, pentagramin performansini izledikleri festival.
gun 1 :
... kadikoy'e geldik. rock n coke'a gidecek olan grubu, kilik kiyafetlerinden, hal ve hareketlerinden tanidik. siraya girdik. otobuse binerken buyuk bir mucize gerceklesti ve oturacak yer bulduk. otobuste uyuduk ve iki saat kadar sonra havaalanindaki yerimizi aldik.
yarim saatlik bir sira daha bekledik. o esnada, iceri deodorant sokmak yasak oldugundan, her yerden birbirine karismis hos kokular yukseliyordu. ancak bizim battaniyemizin aralarina yerlestirdigimiz parfum ve deodorantimizi kapidaki canta arayan sisman adam bulamadi. cantalarimizdan problemli bir seyler cikmayinca da, ayni sisman adam gulumseyerek 'iyi eglenceler!' dedi, mutlu olduk.
hemen ardindan, bileklik takanlar bizi guleryuzle 'hosgeldiniiiz!' nidalari esliginde karsiladilar. o esnada bir kez daha sasirdik, cunku 'bu da hediyemiz olsun.' denilerek manic street preachers'i sahne onunden izleyebilecegimiz biletler aniden elimize tutusturuldu. cok mutlu olduk.
kamp alanindaki tuvaletlere hem yakin, hem uzak bir yerde, 5 dakikada cadirimizi kurduk. tuvaletlerdeki su, tasarruf icin, pompalama sistemiyle elde ediliyordu. yani kullandigin kadar suyu, ayaginla asagidaki pompaya basarak elde ediyordun. iyi dusunulmustu, takdir ettik.
ertesi gun yasanacak muzik soleninin hayaliye cadirimiza girdik. gecen yilki soguktan hic eser olmayan bir gece gecirdik. oyle ki, gecen yil, gece tuvalete gitmemiz gerektiginde, soguktan iseyemezdik. simdiyse ustumuze bir sey giymeden uyuyorduk. ilginc olaylarin ardi arkasi kesilmiyordu...
gun 2 :
sabaha karsi 5 gibi uyudugumuzdan, oglen 12'ye dogru kalktik, karnimizi doyurduk. 13.30 gibi ana sahnenin en onundeki yerimizi aldik.
asli, kirmizi bir gelinlikle cikti. performansi gayet iyiydi, bizden de memnundu, memnuniyetini gizleyemiyordu zira. ama gelinlikle ciktigina pisman olmus olacak ki, 'bu havada gelin olmak zormus.' diye hayiflandi. seyircilerden birinin 'ben de damat olayim!' esprisine 'ama senin yasin tutmaz!' diyerek cevap verdi. dans etmeye ihtiyacim var sarkisini soylerken, sesini ne kadar guzel kullandigini gorduk.
gripin icin de olumsuz bir sey soylemek zor. yazin ciktiklari turnede soyledikleri cover'lardan birini soylediler. birol, elalem parcasinda, 'gelsin biri, gitsin biri, si.icem gelmisi gecmisi!' kismini her defasinda gulerek bize soyletti. gayet iyiydiler.
dinlenmek icin oturdugumuz yerden, within temptation'un harika ezgileriyle, irkilerek kalktik. her rockcida rastlanmayan guzelligiyle, solist sharon den adel hem gozumuze hem kulagimiza hitap etmeyi basardi. festivalin en iyi performanslarindan biriydi. ciktigi saat sacmaydi. hava kararmisken cok daha etkileyici olabilirdi bu grup.
ve ne olacagi, nasil olacagi merakla beklenen an geldi. konserlerinin yuzde seksenine gec cikan koskoca teoman, bu defa tam saatinde cikarak, allahin rashit'iyle ayni sahneyi paylasti. o ani yasayanlar olarak, pisman olduguna da emindik. rashit hiperaktif, direklere falan tirmanip, sacmasapan tavirlarla teoman'i bezdirdi. bir keresinde arkasina atlayip, sirtina cikmayi bile denedi. sendeleyen yillarin teo'su, ' ra(shit), allah askina bi siktir git, dayan 10 dakika daha, bitiyor bu iskence! ' der gibiydi. izlerken icimiz acidi, canimiz yandi. saclarina dusmus aklarla, kasimda kirkina basacak teomuz icin hic boyle uzulmemistik. o da zaten, hava kararmasina ragmen, ter icinde kaldi, kravatini yere atti, en sonunda da gomleginin onunu tamamen acti.
bes-alti sarkisini ancak soyleyebildi, onlar da yeni aranjelerle sunuldugundan, dinleyenlere pek keyif vermedi. 10 dakikalari daha olmasina ragmen, hicbir sey soylemeden sahneyi terk etti. insan kas goz yapar, 'ben gidiyorum.' falan der.
sahne arkasinda ne oldu, ra(shit) dayak mayak yedi mi bilinmez, ama teoman' imiza bulent ortacgil daha da yakisiyordu, olmadi, insanlar belki de hayatlarinin en kotu teosunu izledi. tek guzellik, gs lisesindeki konserde calamadigi mizikayi, burada harika calmasiydi. dersine iyi calismis belli, ama tek basina ciksaydi, her sey mukemmel olacakti. cok iyi niyetlisin abicim, bu performansa ragmen on numarasin, en buyuksun...
ve chris cornell... mutlu bir evlilik yaptigi belli. sahnede cok rahatti. kendinden emin, huzur dolu, seyirciyle iyi diyalog kuran, kameralara ilginc mimiklerle karsilik veren, keyif dolu harika bir performans izletti. bir ara grubunun diger elemanlari gitti. uc sarkiyi tek basina, gitariyla soyledi. steel rain'i soylememis olsa da, gunun tartismasiz en iyisiydi.
the smushing pumpkinsi uzaktan izledik. davulun sesi hos geliyordu. izleyicisi boldu, gayet de sert takildilar. ava adora, 1979 gibi hafif sarkilarini da beklerdik.
'yoksa bu gece de mi usumeyecegiz? yok canim, her sey bu kadar da iyi gidemez ya!' derken, 2 gibi yorgun dustuk, yattik. o da ne, yine usumedik. 'e o zaman, kalktigimizda ter icinde olacagiz.' derken...
gun 3 :
13.00 gibi kalktik. ter icinde, yapis yapis, iyy... kivaminda degildik. ne guzeldik. ayrica yagmur baslamisti ve cadirdaydik. cikmamaya karar verdik. dunun yorgunluguyla uyumaya devam ettik. arada uyandik, yagmur suruyordu, yine uyuduk. bir uyandik, 110 bitmis. avidi zaten iplemedik. hayko'ya kalkariz dedik, islanmadan, camura batmadan uyumaya devam ettik.
hayko cepkin gecen yil oldugu gibi bu yil da harikaydi. son albumu agirlikli soyledi. bu adamin yurtdisina acilmasi lazim. sesi kuvvetli, sahnede de harika. albumunu aldirmayi yine basardi.
ozlem tekin de beyaz elbisesiyle, tavirlariyla dikkat cekiciydi. orkestravari bir topluluk vardi arkasinda ve gayet de basariliydi. hayko'yu taklit etmesi, 'sagolun' derken sesini degistirmesi falan da hosumuza gitti.
pentagram festivale katildigi icin , kus zicsa bir elestiri bulan elestiriseverler tarafindan elestirilmesine ragmen, binlerce seyirciyi costurdu. dinlemeyen biri olarak yorum yapmak bana dusmez, ama disardan bakildiginda, 'seveni boldu, olumlu elestiriler alacak.' diyebiliriz.
manic street preachers icin sahne onundeki yerimizi aldik. sira beklerken rashit bey sevgilisiyle yanimizdan geciverdiler. tam onumuzde mor ve otesi'nin solisti harun, sarisin sevgilisi ve grup arkadasi bas gitarist burak guven'le birlikteydi. neredeyse butun sarkilarini bildigi bu gruba, birasi, cami tam ortasindan catlamis 7610'u ile, tam anlamiyla tepinerek, yeri gogu inleterek eslik etti. ama kibar adammis, her ayagimiza bastiginda ozur dilemesini de bildi. grupsa tek kelimeyle harikaydi. if you tolerate this sarkisinda artik bu dunyadan degildik, isin 'bunu da yasadim ya, artik olebilirim... ' kismindaydik.
franz ferdinand la da guzel bir kapanis yapildi. take me out a 'yorum yapmaya bile gerek yok!' diyerek yorum yapabiliriz.
son bir kez kamikazeye bindik. sonra karnimizi doyurduk. yine gayet ilik, guzel bir gecenin ardindan, kalktik, cadirimizi, sisme yatagimizi, tulumumuzu topladik, buyuk bir sans eseri dahilinde oturacak yer buldugumuz otobusle taksim'in yolunu tuttuk. kadikoy'e otobus yoktu zira, ama boylesi daha iyi oldu, eve daha erken vardik.
memnuniyetiniz, ne icin gittiginize, ne aradiginiza bagli. uzun lafin kisasi, bana her seyiyle harika seyler yasatan bu festivalden, bu neredeyse eksiksiz organizasyondan dolayi ben ulkemle bir kez daha gurur duydum...
guvenlik onlemlerinin bokunun cikarildigi festivaldir. cuma aksami giris yaparken onumdeki elemanin butun tekel bayiilerinde satilan ve en cok tuketilen puro markalarindan biri olan purolarine el koymalari, elemanin neden aliyosunuz sorusuna guvenlikci abinin ben daha once bu markayi hic gormedim ve puronun tipi hosuma gitmedi demesi daha baslangicta dumur dalgalarini akin akin ustume dogru yonlendirmeye baslamisti. Asil bomba ise kizcagizin tekini 5 tane izbandut gibi guvenlik görevlisinin aramaya calismasi ve erkek arkadasinin buna isyan etmesi patlatti. Komik kisim ise guvenlikcilerin "bayan gorevliler daha gelmedi" cumleleriydi. Muzikten bahsetmek gerekirse son iki seneye gore biraz sonuktu gibi geldi bana. Chris Cornell disinda super bir performans cikmadi. Firtina ve ucusan toz topragin iceceklerin icine girmesi ve konser alaninda turlayan bir kac sicanin varligida dikkatlerden kacmadi dogrusu. Umarim seneye daha iyi performanslara sahne olur. hazir metallica'nin Turkiye'ye gelmeyisinin 10. yiliyken ve yeni albumleride piyasaya cikmaya hazirlanirken Metallica'yi getirerek Turkiya'nin en buyuk acik hava festivali olma durumunu haketseler keske dedirten festival.
güvenliğin bokunu çıkarmışlar bu seneki festivalde. çantamı baştan aşağıya boşalttılar kapıda. bir puro vardı. onu açtılar, ot mu diye incelediler. sonra bir puro kutusu daha vardı. ondan da kıllandılar ama o da kıllanılmayacak gibi değildi. içinde tütün filan da vardı, boş borucuklar vardı. köpek getirdiler. noluyor lan demeden acaba havlayacak mı filan diye beklemeye başladılar. havlamadı tabi it. sonra anasını satayım benim çantadan hap çıktı, vitamin hapı ama üstünde bir şey yazmıyor. iyice kıllandılar tabi üstümü aradılar. hapları bir köşeye attılar. espri filan yaptım ama ortam yumuşamadı. allah'tan basın kartıyla giriyordum pek kurcalamadılar.
bu sene rock'n toz oldu, rüzgar sebebiyle. fena değildi. within temptation'a ayıp oldu. bir daha gelmezler sanırım türkiye'ye. yani teoman ve rashit'e onlardan sonra yer vermeleri oldukça enteresan bir durum kanımca. within temptation en saygın gothic metal gruplarından birisi ama gel gör ki anca teoman'dan önce gündüz vakti saat altıda kendisine sahne bulabiliyor. rezalet. ortam çoluk çocuk dolu, alıştım ama yadırgadım. ceberrut gibi dolaştım lan. pentagram iyiydi hoştu ama klasik donuk bir listeyle çıktılar, yarısını unspoken'dan çaldılar zaten bir de klasik uzun ince bir yoldayım. playlist olarak kötüydüler, performans olarak iyi, sahne şovu olarak ise her zamanki gibi yoktular. hayko keratasının sahne şovu güzeldi. iyi şov yaptı kerata. burn çadırınad ise gerçekten harika performanslar sergilendi, dj mehdi ve erol alkan şahaneydi.
eh işte denebilecek bir festival oldu. within temptation için gittim. tatmin etmese de iyiydi.
geçen sene gitmiş olduğum ve hayatta sadece 1 kere gidilmesi gereken bir şey olduğunu düşündüğüm çılgın festival dev gibi bir kasaba kuruyolar hezarfen e ... dediğim gibi görmemek ayıp ama görürseniz de sadece 1 kere olsun . (bkz: bir dost)
en sönük rock n coke olmasına rağmen, hayko cepkin in süper, mükemmel, harika ve bilumum güzel sıfatları hakederek sergilediği performansı beni benden almıştır.
(bkz: bu adam işi biliyo)
şahit olduğum kadarıyla sönük geçen festival... burn çadırındaki performanslar çok başarılı yalnız. uffie and feadz'e bayıldım. chris cornell küçük bir seyirci kitlesine seslendi. smashing pumpkins performansı süperdi ama daha coşkulu bir seyirci kitlesiyle izlemeyi tercih ederdim şahsen.
ebeveynlerin işkence aracı olarak kullandığı festival.
*rocncoke a 2 kombine buldum. ne güzel dimi! giderim artık.
-reşit değilsin sen!
*ben kuzenle gitcem bi kere!!
-olmaz tahsin amcan dedi ki orda esrarkeşler varmış. onun oğlu gitmiş.
*esrarkeş olmamış dimi oğlu! hayret bişeysiniz ya!
-sus kes sesini ukalalık yapma anneye babaya!
daha çok liseli gençlerin "bak rock n coke'a gidelim sağa sola hava atalım" tarzında düşünüğünü tahmin ettiğim, zira gelen grupların boktanlığı için ancak bu yapılır, artık benden geçen organizasyon. yalnız ilkinde çok eğlenmiştim o ayrı.
tatilimi yarıda kesip, yarın öğlen saatlerinde dahil olacağım etkinlik. özellikle manics şahane olacak. bol müzikli, bol gıdalı, bol içkili 2 gün geçirip tekrardan tatile dönmek süper olacak.
hem belki, dönünce izlenimlerimizi yazarız uludağsözlük haber ajansının gönüllü araştırmacı-gazetecisi olarak. gelecek olanlara iyi eğlenceler dilerim şimdiden.
manic street preachers için gitmek istenen ama ulaşım problemlerinden dolayı kaçıracağımdan içime oturan bir festival olmuştur. ayrıca sürekli dönen reklamlarında james dean bradfieldı görmek sinirimi zıplatıyor yeterin artık yayınlamayın gidemeyecek insanları düşünün.**
offspring ve korn gibi iki grubu 2005 te getirmeyi nasil basardığına hala inanamadığım festivalin 2007 yılı ayağı. kardesim sen bütün güzel gruplari başlarda getirirsen sonradan getirmeye bir şey bulamassın. 10 tane grup çıkaracağın yerde bi tane grup çıkar*** ama adam gibi olsun da gitmeye değer bir festival olsun ama nerdee..
bu kadar büyük bir festivalin sponsorsuz yapılamayacağının bir kere daha düşünülmesi, ondan sonra değerlendirilmesi gereken organizasyon. kimse sponsor olmadığı için ülkemizde yapılamayan liveaid konserleri konusunda ne kadar üzüldüğümüzü, nasıl ileri geri konuştuğumuzu hatırlamalıyız bu noktada. ayrıca küreselleşmenin doğal sonucu olarak içtiğimiz sudan giydiğimiz pantolona, sürdüğümüz arabadan yediğimiz dondurmaya, öğrendiğimiz dile kadar dış mihraklara(!) para kazandırdığımızı da unutmamalıyız.
şimdi ben inatla barışarock konserine gidip bilmemkaç bininci kez nejat yavaşoğullarını dinlemek istemiyorsam ve en en sevdiğim grup smashing pumpkins de kalkmış istanbul'a geliyorsa sırf coca-cola bu işin içinde diye güzelim festivali protesto etmem çok saçma olur. karşı duracaksak, başlangıç noktası müzik gibi evrensel ve diğer konulara göre çok daha saf bir konu değil de başka ve daha önemli şeyler olmalıdır bence.