edebiyatta romanın ana hatlarıyla doğuşu bu kitapla gösterilir. yıllar sonra 2.kez başlama isteği geldi bugün. o uzunca sayfalara rağmen sıkmaz. bir kitaba başlamak istiyorum diyenler her ne kadar uzun olsa da bununla başlayabilirler.
1609’da bir ingiliz gemisi kaybolmuştur ve tüm mürettebatın öldüğü düşünülmektedir. ancak kaybolan kişiler 1 sene sonra ingiltere’ye geri döndüklerinde insanlar çok büyük bir şaşkınlık ve heyecan yaşar. bu olayı o sırada herkes bilir tabi ve farklı kişiler bu olayı farklı açılardan anlatır.
ingiliz idealizminin açısından anlatan bu kitaptır. ingiliz idealizmi ise medeniyeti ( bugünkü demokrasi) her yere götürmektir.
aynı zamanda (bkz: the tempest) da bu hikayeden çıkmıştır.
Daniel dafoe'ye büyük hayranlık duymamı sağlayan eser.
Fakat tek eleştirim şu olur, bence bu hikaye için 'cuma' karakteri bile gereksiz.
Bence robinson tek başına olmalıydı. Ne bileyim bir hayvanı falan evcilleştirseydi sadece arkadaş olarak.
hayy bin yakzandan arak romandır. aslında alttan alta mesaj veren bir kitaptır. cuma doğuyu robinson batıyı temsil eder. cuma yine zenciler tarafından öldürülür ki doğunun kendi kendini vurduğunu gelişmediğine işaret eder. her ne kadar robinson hıristiyan da olsa kitapta yine çaktırmadan yahudilik propagandası yapılmaktadır. basit bir kitap değildir, tek başına bir roman hiç değildir.
1997 yapımı, başrolde Pierce Brosnan'ın olduğu, Aslında 3 saat sürebilecek bir hikayeyi hem oldukça sade hem de oldukça hızlı bir şekilde ve yaklaşık bir buçuk saatte anlatarak bizim hikayeyi rahatlıkla anlayıp sindirmemizi sağlayan güzel bir uyarlama.
Fırtına sonrası koca gemiden tek başına sağ çıkanirak bir adaya sığınan kölelik yanlısı Cruseo, yeni hayatını kurduğu sırada bir kabileye ve kurban verme ritüellerine denk geliyor. Kabilesinden dışlanmış olan zenci adamı kurtarıyor ve aralarında bir sahip - köle ilişkisi başlıyor. Böylece zamanla iki yalnız adamın da değişimine şahit oluyoruz.