galatasaray dönemlerinde geri zekalı taraftarın "kovulup tazminat almak için takımla ilgilenmiyor" diye çok günahını aldığı hoca.
sonucunda gördük, tazminatını almadan gitti adam.
demek ki neymiş kendisini suçsuz yere adamı bunlarla suçlayanlar asıl fesatlarmış.
zamanında çok dedim, malesef selçuk ve burak'ın üzerine kurulu bir takımda bu ikisi bilerek işin içine ediyorsa manci'nin suçu yoktur.
eğer bu ikili aynı şeyleri prandelli'ye yaparlarsa o da sahaya bir şey yansıtamadan giderse ona çok söyleyecek bir şey kalmaz.
iş ki futbolcuda iş ahlakı olsun.
ama türk futbolcusunda nerde iş ahlakı.
sırf sneijder'i eski formuna kavuşturduğu için bile teşekkür etmek gerekir kendisine.
biz de seni özleyeceğiz.
az hakkını yemediler.
1 sene boyunca takımla hiçbir şekilde uyuşmayan ve isteksizliğiyle göze çarpan bir teknik direktör neden böyle özlüyorum ayağına yatar anlayamamaktayım.
adamdır. her ne kadar oyun tarzını bi türlü sevemesem de kendisini çok sevdim. saha kenarındaki duruşu bile yeter be. takımdan ayrılırken tazminat almaması ve ilk fırsatta eski takımını ziyaret etmesi ne kadar karakterli bi adam olduğunun göstergesi.
karizmatik teknik direktör. ben mancini'nin galatasaray'da başarılı olabileceğine inanıyordum ancak bazı yerli futbolcuların ona karşı olduğu kanısındayım. resmen ruh yoktu takımda.
şu gün bakılınca getirilmesinde iki amaç varmış: ''fatih terim giderse mancini gelir, nedir yani?'' diyebilmek, bir de tabi ya tutarsa diye.
şu gün bakılınca gitmesinin tek sebebi var: misyonunu tamamlaması.
mancini, ancelotti, mourinho, van gaal... bu adamlar işi bilen, realist, köşeli adamlardır.
mancini iyi niyetiyle bir şeyler başarmak isteyen, işine aşık bir adamdı. ama mevcut şartlar altında türklerle de yapamayacağının farkındaydı.
kalmanın zarfını da attı aslında. burda başaramadıkları vardı, hırsları vardı ve egosu tatmin olmamıştı.
ama yönetim türklerle yapamadığını ve yapamayacağını anlayınca ''ffp sinyor, transfer falan yapamayız, bence gitsen daha iyi'' diye salvo attı.
aysal işin astarının yüzünden pahalıya çıkacağı duygusundan ziyade, bi 20 milyon daha yatırdığında, bi 20 milyon euronun daha yanacağını gördü.
bu süreçte aslında olanı biteni bayağı düşündü de. ve herkesin tahmin edebileceği gibi şu sonuca vardı:
''ulan bunu şimdi göndermesek, 11.haftaya kadar zorla göndertirler. 5 milyon euro da para alıyor.
bunu gönderir, hem daha ucuzunu bulurum, hem de vizyonda değişiklik yaparım... zaten şampiyonlar liginde elle tutulur bir şey olmayacağı belli, içeri bakarız. yıldız muhabbeti falan da var. getir mustafa denizli'yi 2 milyon euro'ya iş bitsin.''
dedi muhtemelen.
e giderken de hem terimciler azalmış, hem de terim'e cephe alınmaya başlanmıştı. bir yandan da mancini bütün taraftarın tepkisini emmişti.
kısacası mancini aslında ünal aysal'ın can simidi oldu.
2.5 milyon euro'ya prandelli geldi. yine kimse doğal olarak aysal'a ağzını bile açamadı.
kim ne derse desin galatasaray da bir savunma anlayışı oturtmuştur. bugün prandelli o anlayışı desteklemektedir elbette ancak ilk 2 maçta kendini sağlama alan ve gol yememesinin yanında çok az gol pozisyonu veren bir galatasaray gerçeği var.
şayet burak o trabzonspor yıllarındaki formuna döner ya da pandev beklenenden iyi bir form sergilerse galatasaray bu yıl şl gruplarından bile çıkabilir. fakat bu görünüşle ligde bile şampiyon olamaz gibi.
türkiye kupasını kazandırdı, ligde 2. oldu, şampiyonlar liginde heyecanlı maçlar yaşattı ve 2. turda chelsea'ye elendi ve kabul etmek lazım ki çok da güzel bir futbol oynatmadı takıma. sonra bildiğin gönderildi ve tazminat dahi almadı. buna rağmen hala galatasaray'a destek oluyor, iyi dilekler yolluyor vs. bu adam tüm bunları bir sezonda yaptı ve kendini galatasaray'a bağlı hissediyor belli ki. aynı şey didier drogba için de geçerli. bu tip adamlar özel adamlar. kişilikleri ile tam bir beyefendi, tam bir adam olduklarını kanıtlıyorlar. içimizden gelip bizden biriymiş gibi davranan ama aslında devrin adamı oldukları için g*tümüzden s*kenler gibi değiller.