yıllar yıllar önce bir haftasonu akşamüstü arabada oturmuş radyoyu karıştırıyorum.. derken bir spiker sesi ve fenerbahçe'nin maçının oldugu bir istasyona gelip duraksıyorum, maç istanbulspor ve fenerbahçe arasında, derken fenerbahçenin mağlup durumda olduğunu öğrenip bir galatasaray'lı olarak haliyle seviniyorum, maçı sonuna kadar dinleyip 3-0'lık fenerbahçe mağlubiyetini bahçede oturan babama anlatıyorum, fenerden bu sene de bi cacık olmaz, o kaleci * de kurtaramaz onları diyordu, maçın ardından enke'nin fenerbahçe'den daha ilk resmi maçının ardından ayrıldığını öğrendik ve babam haklı çıkmanın gururunu yaşıyordu.. aradan yıllar yıllar geçti ve bugüne kadar bu anlattıklarımı hatırlamama sebep olacak hiçbirşey olmadı. bu adamın öldüğünü öğrenince neden bilmem içim bir cız etti, kendimi çok kötü hissettim ve ansızın bu anlattıklarım gözümün önünden geçiverdi, keşke 32 yaşındaki bu sarı çocuk için herşey daha iyi olabilseydi.. Bir on sene daha Kadıköy'de beraberlik yüzü dahi göremeseydim, 6-0'lık bir hezimete daha tanık olsaydım da keşke hayatta ve fenerbahçe'nin 1 numarası olarak kalabilseydi.. ruhun şad olsun enke..
Her şeyi bir yana bırakıyorumda bu resim beni gerçektende çok etkilemiştir. Bebeğin burnundaki o seruma rağmen gülüşünün beni ne kadar etklediğini anlatamam.
tuhaf olacak ama ölümüyle beni kendine hayran bırakmış insan. deli değilim, bildiğim kadarıyla, ölü sevici de. ancak daha iki yaşına gelememiş evladının ardından hayata tutunamayan bir adam sadece üzüntü vermiyor, bir yandan da tam tarif edemediğim bir saygı uyandırıyor. şöhretli, şimdilerde başarılı, hiç şüphesiz ki paralı, genç bir insan hayatın maddi olarak ona sunduklarına sırt çevirip, iki çift laf edemediği meleğinin peşine düşüyor, hemen, çabucacık, kestirmeden. yaşam ve bebeği arasındaki tercihi net. dünyadayken hayvanlara el uzatan, amatör türk takımlarına yardım eden bir insandan geldiğinde pek te şaşılası değil tercihi. öteki tarafta karşılaşmak istediklerimden robert enke. bis dann robert.
hastaydi o. bremen hannover seferindeki bir regional express´in önüne atlayarak intihar etti. bir de intihar mektubu birakti. mektupta "intihari uzun zamandir düsündügü, ve esinin ve cevresindekilerin engel olmasindan korktugu icin, onlara durumunun düzeldigi seklinde bir his vermek icin ,durumunu bilincli olarak gizledigi, bundan dolayi da özür diledigi" seklinde bir mektup birakmis...
kendisini altina attigi tren ona carptigi anda 160km hizla seyrediyormus...makinist bile birisine carptigini tam anlamamis ama "carptik galiba yaw" diyerek durmus... enke´yi trenin altindan tam toparlayamamislar, topladiklari kadariyla yetinmisler. topladiklari seyin adam mi hayvan mi, oldugu pek anlasilmiyormus...olay gece-yani günes battiktan sonra olmustu, ertesi gün- acaba arkadasin bütün parcalarini topladik mi diye gene bi tur raylarda gezindiler...
yani tahminen hic aci cekmeden öldügü seklinde bir düsüncem mevcuttur...ama intihari gene de onaylamiyorum, orasi da öyle yani...
Ölüm haberini aldığımda nasıl sarsıldığımı hala tarif edemem. sadece fenerbahçe macerası ile tanıdığım ve ara sıra alman milli takımında gördüğüm bir ismin ölüm haberi beni niye bu kadar sarstı onu da bilemem.
eşiyle, peta için yaptığı çalışmaları, kendisini hayvan haklarına adamış olması, kürk sevdasına öldürülen hayvanlar için katıldığı kampanyaları okuyunca özünde ne kadar iyi bir insan olduğu da öğrenilmiştir.
türkiyede insanları nasıl değerlendirdiğimizin bir maçla nasıl yokettiğimizin göstergesi. fenerbahçeden gittikten sonra hannover 96ya transfer olmuş ve performansıyla ilk senesinde almanya da yılın kalecisi seçilmiştir