Kısa bir süre Fenerbahçe kalesini de koruyan Alman kaleci Robert Enke, ani bir ölümle hayata veda etti.ölüm nedeni kesin olarak açıklanmasa da, intiharın sebep olarak gösterilmesi ayrıca üzüntü yarattı.Kendisine Allahtan rahmet diliyoruz.
Bir parantez de bize açmak lazım. Robert Enke'yi geldiği sezonun ilk maçında yediği 3 golden sonra resmen aforoz eden bir camiayız. O günler, yaşanan ölümden sonra kötü bir anı olarak hafızalarda çok daha etkin olarak kalmaya devam edecek. Bir maçla futbolcuyu linç etmeyi marifet sananların, en azından şu ölümden bir şeyler çıkaracağını umid ediyoruz.
ölümünde fenerbahce kulübüne pay çıkarmak kadar saçma bir olay olamaz. Enke zaten kişisel sorunları olan biriydi son dönemlerde. psikilojik yardım falan aldığını okumuştum. gelip bunu 3 gol yiyip gönderilmesine bağlamak veya bağlayan insanları görmek enteresan. bir insanın ölümü hep üzer ama bazıları neden fazla üzülmüştür anlamış değilim. bunlar bana yapmacık gelmektedir içimde kalmasın söyleyeyim. allah rahmet eylesin demekten başka yapacak birşey yok.
tuhaf olacak ama ölümüyle beni kendine hayran bırakmış insan. deli değilim, bildiğim kadarıyla, ölü sevici de. ancak daha iki yaşına gelememiş evladının ardından hayata tutunamayan bir adam sadece üzüntü vermiyor, bir yandan da tam tarif edemediğim bir saygı uyandırıyor. şöhretli, şimdilerde başarılı, hiç şüphesiz ki paralı, genç bir insan hayatın maddi olarak ona sunduklarına sırt çevirip, iki çift laf edemediği meleğinin peşine düşüyor, hemen, çabucacık, kestirmeden. yaşam ve bebeği arasındaki tercihi net. dünyadayken hayvanlara el uzatan, amatör türk takımlarına yardım eden bir insandan geldiğinde pek te şaşılası değil tercihi. öteki tarafta karşılaşmak istediklerimden robert enke. bis dann robert.
bir futbol aşığı olarak asla kaldıramayacağım bir şekilde hayata gözlerini yummuştur. bu kadar başarılı olmuş bir futbolcu -siz kaleci de diyebilirsiniz- böylesine bir ruhsal durumdayken hannover 96 adlı alman kulübünün psikologları devreye girmiyorsa bu kulübün ayıbıdır. bu ayıbı bir nebze olsun örtmek için web sitelerinin girişini simsiyaha boyamışlardır. (bkz: http://www.hannover96.de/)
ayrıca;
Türkiye'ye gelmiş en iyi yabancı kalecilerden biriydi. ama Aziz Yıldırım'ın günü kurtarmak adına bir maçta üç gol yedi diye takımla ilişkisini kesmesi biz yani fenerbahçe rakipleri için çok iyi olmuştur kanısındayım.
kendisine Alla'tan rahmet, ailesi ve yakınlarına başsağlığı dilerim.
Her şeyi bir yana bırakıyorumda bu resim beni gerçektende çok etkilemiştir. Bebeğin burnundaki o seruma rağmen gülüşünün beni ne kadar etklediğini anlatamam.
ölüm haberine kadar hatırlasam çok takmayacağım birinin ölmesi beni niye bu kadar üzdü, ağlattı hiç bilmiyorum ama allah kimseye evlat acısı vermesin. o sarışın miniminnacık bebek senin bebeğin... karısı ne kadar üzülmüştür ya rabbim hem hayat arkadaşın hem kızın ölüyor. of anam of kimsenin başına gelmesin... ailesine başsağlı ve sabırlar diliyorum. toprağı bol olsun. kalbimizdesin enke!
fenerbahçe den ayrılırken de üzülmüştüm. şimdi daha derinden üzmüş bir kaleci. kalecilik de biraz yalnızlık sayılır sahadayken. ölüm gibi. o yolda yürümeyi seçtiysen acın tahammül edilemez olmalı.
hastaydi o. bremen hannover seferindeki bir regional express´in önüne atlayarak intihar etti. bir de intihar mektubu birakti. mektupta "intihari uzun zamandir düsündügü, ve esinin ve cevresindekilerin engel olmasindan korktugu icin, onlara durumunun düzeldigi seklinde bir his vermek icin ,durumunu bilincli olarak gizledigi, bundan dolayi da özür diledigi" seklinde bir mektup birakmis...
kendisini altina attigi tren ona carptigi anda 160km hizla seyrediyormus...makinist bile birisine carptigini tam anlamamis ama "carptik galiba yaw" diyerek durmus... enke´yi trenin altindan tam toparlayamamislar, topladiklari kadariyla yetinmisler. topladiklari seyin adam mi hayvan mi, oldugu pek anlasilmiyormus...olay gece-yani günes battiktan sonra olmustu, ertesi gün- acaba arkadasin bütün parcalarini topladik mi diye gene bi tur raylarda gezindiler...
yani tahminen hic aci cekmeden öldügü seklinde bir düsüncem mevcuttur...ama intihari gene de onaylamiyorum, orasi da öyle yani...
Ölümü ile ilgili bir çok iddia var ortada, bazıları;
-Eşcinsel olduğu ve Alman milli takımından bu yüzden çıkarıldığı ve bunu kaldıramadığı
-Çok nadir görülen öldürücü bir hastalığa yakalandığı ve depresyona girip intihat ettiği
-Kızı öldüğü ve bunu kaldıramadığı için.
intihar etmiş olabilir, diye haberler var...
bi ara fenerbahçe'nin kaleciliğini yapmış kişi. fakat daha sonra performans sağlayamadığı için sözleşmesi iptal edilen kaleci.birkaç yıl önce intihar etti. bunun sebebinin ailevi olduğu belirtilmiştir. asıl olarak fenerbahçe'den gönderilme sebebi ilk maçında 3 gol yemesi olmuştur.
vefat ettiği gün ölüm haberini henüz duymamama karşın gün boyu aklıma gelen ulan acaba ne yapıyor bu adam, nerelerdedir diye düşünüp akşam intahar ettiğini öğrenince şok geçirdiğim kaleci.
schumacher'den sonra fenerbahçe kalesine geçen tek yabancı kaleci. fenerbahçe'nin yerli kaleci tercihindeki istikrarının çarpıcı bir örneği olarak 90 dakika sonrasında gönderilmiştir. daum'un gereksiz bir kaprisi yüzünden transfer edilmişti zaten. transfer edildiği gün abimle beraber neden yabancı kaleci transfer ettik diye ne kadar üzüldüğümüzü hatırlıyorum. gitmesine de sevinmiştik. kalıcı olmaması nedense çevremdeki kimseyi üzmemişti.
sonraları intihar ettiğini öğrendik.
2003 yılında transfer olduğu fenerbahçe'nin ligin ilk maçında sahasında istanbulspor'a 3-0 mağlup olmasının ardından alelacele ülkesine gönderilen merhum kaleci. rahat uyusun.
Robert Enke Bu ülke basının Enkek ilan ettiği bir modern zaman kahramanı. Tek maçlık Fenerbahçe serüveninden hatırladığımız, daha sonra Almanyada 'Yılın kalecisi' seçilen, Panzerlerin üç direk arasını bekleyen birisi. Mahzunluğuyla hep dikkat çekerken, bir gün kendisini trenin önüne bırakan bir adam. Bir insan. Boynunda çarmıh gibi taşıyamadığı hüznüyle düşündüren, üzen, ağlatan...
Bir zamanlar duvarla ayrılan iki Almanyanın doğusunda, Jenada doğan Robert Enke, kentinin takımı Carl Zeiss Jenada oynamaya başladı. ikinci ligde 11 Kasım 1995te ilk defa kaleyi koruduğunda, Almanyanın en genç file bekçisi unvanını ele geçirmişti. Borussia Mönchengladbachın kalesini Uwe Kampsten teslim alan genç oyuncu, 1999da Benficanın yolunu tutuyordu.
Portekizin Kartalında, hocası Jupp Heynckesin kaptanlığa getirdiği file bekçisi, kulüp tarihinin en kötü sezonunda kaleyi beklemişti. Buna rağmen hayranları artıyor, büyüklerin ilgi odağı oluyordu. Barcelonaya imza attığında, bir rüya gerçek oluyordu. Belki de kâbus...
Katalan devinin elendiği Novelda ile oynanan Kral Kupası maçında, sonradan Galatasarayın yolunu tutacak Frank De Boer tarafından günah keçisi ilan ediliyordu. Kaderin garip bir cilvesi, Şampiyonlar Liginde Galatasaray ve Brugge karşısında görev yapmıştı. Evet yine sonraki bir Galatasaraylı Rijkaard, Barça'da göreve geldikten sonra sarı-kırmızılıların ezeli rakibi Fenerbahçeye kiralanan Alman file bekçisi, sarı-lacivertlilerde sadece bir maçta oynamıştı. istanbulsporlu Balilinin aşırması, onu 'Enkek' yapınca, bir maçta kalemi kırılmış, geldiği gibi gönderilmişti. Hiç açıklanmadıysa da depresyona girmiş, psikolog Valentin Markserden yardım almaya başlamıştı. Barcelonada idmanlara çıkarken bu sefer ikinci küme tozu yutmaya, güneşli Tenerifee yollandı. iki kulüp de o acı haberden sonra dün O'nun için birer dakika duracaktı.
Hannovere dönüşü suskun olan Enkenin sahalara ayak basışı muhteşem olmuştu. Kısa sürede kalenin vazgeçilmezi olan file bekçisinin performansı büyüklerin dikkatini çekiyordu. O ise, takımında kalmaya devam ediyordu. Uzun yıllardır beraber olduğu Terasa ile bir çocuk sahibi oldu. 13 yılın ardından sevgilisiyle 2006da evlenen Enkelerin dünyası kararmıştı. Kalbinde büyük bir sorunla doğan minik Laranın yüreği, 17 Eylül 2006da iki yaşındayken yapılan bir operasyona dayanamamıştı. Terasa dimdik ayakta dururken, altı gün sonra kaleye dönen Robertin yüreği kan ağlıyordu. Kimbilir, belki de futbol sayesinde hayata tutundu; en azından bir süre daha...
O, Hannover kalesinde yaptıklarıyla milli takım antrenörü Joachim Löwün dikkatini çekedursun, küçücük Empedede karısı, Portekiz ve ispanyadan toplanan köpekleri ve bir atla çiftlikte yaşayan file bekçisi havyan hakları için savaşıyordu. Belki de uzatmaları oynuyordu. Adının hep geçtiği milli takımda Lehmann ile kale için savaş veriyor, Löwün en güvendiği adamlardan biri oluyordu.
ilk defa Danimarka karşısında Panzerlerin formasıyla tanıştı. EURO 2008de yedek kulübesinden çıkmayan oyuncu, Hannover gibi küçük bir takımdan ayrılıp büyük bir ekibe gitmesini bekleyenlere inat, bırakmıyordu taraftarını, kulübünü. Kendisine en zor günlerinde sahip çıkan camiaya karşı bir vefaydı belki de bu tavrı.
Mayıs 2009da Leilayı evlat edindiler. Bir bakteri zehirlenmesinden dolayı 63 gün kalesinden uzak kalan kaptan, 31 Ekimde Kölnde destan yazmış, 8 Kasım'da da Hamburgun usta ayaklarına karşı sahne almıştı. 10 Kasımda arabasını istasyonun önüne park eden kaleci, kendisini trenin önüne atmıştı, biricik kızı Laranın mezarının 200 metre ötesinde.
intihar notunda ailesi ve doktorundan özür dileyen file bekçisinin eşi Teresa, o gün yapılan basın toplantısında şöyle konuştu kocasının ardından:
Çok şeyi beraber aştık. istanbul ve Barcelonada çok zor zamanlar geçirdik. Daha sonra her şeyi geride bıraktığımızı düşündük. Derken kızımızın ölümü geldi. Düşündük, her şeyin üstesinden gelebilirdik. Sevgiyle her şey olurdu. Hayır, olmadı.
Hiçbir zaman unutmadığı kızının ardından bir gün, Ölümden sonra zamanla daha basit olacağını öğreniyorsunuz. Daha iyi olmuyor. Bir de bence bir insan çocuğunu kaybetmedikçe bunu anlayamaz demişti Enke. Tıpkı ölen kızının ardından Acıyı yaşadım ben, yalnızlığı ve sevgisizliği Bir ölüm kaldı, o da umurumda değil; ölüm yaşanmıyor ki diye soran rahmetli büyük usta Fethi Naci veya iki çocuğunun ölümünden sonra Kindertotenliederi (Çocuk Ölümü Şarkıları) yazan şair Friedrich Rückert gibi. Rückertin şiirlerinden beşini besteleyen Gustav Mahlerin aynı acıyı tattıktan sonra ölümsüz eserini asla yönetmemesiyse başka bir yazının konusu.
Geriye yaşanmadık bir ölüm kalmıştı, o da 10 Kasım 2009'da bir trenin altında geldi buldu onu. O şimdi biricik Larasıyla huzurlu