17 kulağı, 25 burnu, 6 metre burnu olan, petrolle beslenip, kimyasal madde sıçan erkektir. manyak mısınız aga? her yörenin erkeği gibi bir erkektir işte. genellemenin anasını ağlatıyorsunuz.
atıp tuttuğunuz rize erkeğiyim ben. ne futbolla kafayı bozdum, ne mantıksızım, ne de muhteşem, inanılmazım. herkes gibi hatalarımız, herkes gibi zayıflıklıklarımız var işte. erkeğiz yani. o kadar işte.
rize' nin havası gibi anı anlarını tutmaz. rize' nin havası derken; gitmeyen, yaşamayan bilmez. sabah kalkarsınız hava günlük güneşlik, hadi denize gidelim diye hazırlanırken bir arkanızı dönersiniz yağmur yağıyor size nah gidersiniz denize dercesine...
özenti kesim: bu kesim, başta sedat peker olmak üzere her türlü mafyaya ve mafya dizilerindeki karakterlere özenen, onlar gibi olmak isteyen, bir yumrumluk canı olduğunu bildiği için sürü halinde dolaşan tipleri kapsar. içki ve sigara yegane besin kaynaklarıdır. yaz ya da kış farketmeksizin başa tam geçirilmemiş bir şapka, marka bir spor polar (kendi aralarında üstlük derler) bol taşlı ya da yırtık pırtık dar paça bir pantolon, ayağında da mutlaka marka bir ayakkabı ve ellerinde tespih giyim tarzlarıdır. serseri olduklarını bilirler ama bunu kabadayılık olarak görürler. karakterleri olmadığı veya tam oturmadığı için ciddi psikolojik sorunları vardır. birbirlerne "reis", "başkan", "kral" gibi yüceltici sıfatlarla seslenirler. fazlasıyla kaba konuşurlar. eskiden sünepe bir tip olsalar bile belirli grupların içinde kendilerini bulduktan sonra dağları ben yarattım havasıyla yürürler. yürürken kollar birer orangutan gibi sağa sola ayrılarak hareket eder ve kamburları çıkar. tipik bir "tehlikeliyim" havası vermek isterler. gurup halinde dolaştıkları için bazen durduk yere gözüne kestirdikleri insanlara laf atarlar ve onları kavgaya davet ederler. kavgada dayak yedikleri anda telefona sarılıp adam çağırırlar ve hâlâ ahkâm kesmeye devam ederler. okul ve aile hayatları berbattır. okuldaki hocalarına ve ailelerine karşı hep isyandadırlar. kendi bildiğini okurlar. tek dertleri rüyalarını süsleyen o mafya hayatını yaşamaktır ve ömrünün büyük bir kısmını da mafyacılık oynayarak yaşarlar.
okumuş kesim: bilinçli ailelerin evlatlarıdır. çocuklarını sokakta bulmadığı gibi bilinçsizce sokağa salmazlar. balkon çocuğu da yetiştirmezler tabii ki; fakat evladı kiminle nerede ne yapıyor bilir bu kesimin aileleri. eğitim ailede başladığı için temeli sağlam almış bu kesimin, geleceği de parlak olur. ilkokuldan itibaren taktir, teşekkür ve bilimum başarı belgelerini eve götürür, dersine de sosyal yaşantısına da gereken zamanı ayırırlar. resim, müzik ile ilgilenenleri ilerde iyi işler çıkartır. lisede bir kısmı biraz dağıtsa da liseyi de bitirirler ve bir şekilde üniversiteye kendilerini atarlar. çoğu güzel bölümlere yerleşir. ama asla inek veya sünepe değillerdir. sosyal yaşantıları da canlıdır. bu kesimin arkadaşlık bağları da kuvvetlidir. gruplara ayrılırlar ve kendi belirledikleri grup arkadaşlarıyla hayat boyu görüşürler. hayatlarını türkiye standartlarına göre güzel yaşarlar. zaten bir çoğu beyin göçü yapmış, rize merkezi sıkıcı buldukları için büyük şehirlere yerleşmiştir ve orada çalışmaya başlamıştır. yazdan yaza köylerine gelip memleket hasreti giderir, ardından çalıştıkları şehirlere dönerler. rizeli olmasına rağmen normal konuşması rize ağzıyla olmayan kesim tam olarak bu kesimdir (istedikleri zaman rize ağzıyla konuşabilme yetisine sahiptirler tabii). yani rizeli olduğunu bildiğiniz birine "sen hiç rizeli gibi konuşmuyorsun, hiç rizeliye benzemiyorsun" diyorsanız bilin ki o kişi, bu kesimin insanıdır. okumuş kesimin bir de marjinal alt kesimi vardır. aykırıdırlar. farklı olma çabası içindedirler. zevkleri, renkleri, hayata bakış açıları farklıdır. herkesin "o değişik bi çocuk ya" dediği kişilerdir. yaşları ilerlerlese de marjinalliklerini kaybetmezler ve marjinal bir türk vatandaşı olarak yaşamlarını sürdürürler.
standart kesim: adından da anlaşılacağı gibi standart bir hayat süren standart rize erkeğidir. dizilerde veya filmlerde gördüğümüz klişeleşen rize erkeği tam olarak bunlardır. rize ağzıyla konuşurlar. babadan ya da dededen kalma tarlaları, çaylıkları, inekleri vardır. bir yandan fabrikalarda veya çeşitli işlerde çalışırken bir yandan da tarım ve hayvancılıkla uğraşırlar. yazın topladıkları çay onlar için önemli bir gelir kaynağıdır. yazları köyde veya yaylada yani yalan dünyanın cennetinde yaşarlar. temiz hava, doğal besinler, yeşilin her tonu, binbir türlü çiçek ve böcek arasında ömürlerine ömür katarlar. yani hepimizin hayalini kurduğu bu cennetin sahipleridir onlar. kışın ise şehir merkezindeki ya da daha az rakımlı köylerdeki evlerine gelirler ve orada yaşarlar. mevsimine göre arıcılık ve balıkçılıkla uğraşanlara da rastlayabiliriz. hayatlarını bu şekilde devam ettirirler.
ihtiyar kesim: rize'nin nasrettin hocalarıdır. tam fıkralıktırlar. gafları, lafları, konuşma tarzları filmlere konu olacak niteliktedir. kendilerine has üsluplarıyla her türk insanının ilgisini ve sevgisini çekerler. bu kesimi ufak bir yaşanmış olayı anlatarak bitirmek istiyorum. hem kafanızda daha iyi canlanır. olay şöyle: 2 mart rize'nin kurtuluşu. rize meydanında bir kutlama töreni var. vali'sinden belediye başkanı'na herkes orada. rize'nin kurtuluşunda silah tutmuş yaşlı mı yaşlı bir dedemizi o günleri anlatması için konuşma kürsüsüne davet ederler ve "efendim biraz savaş zamanından bahseder misiniz?" diye sorarlar. dedemiz başlar anlatma: "sene 1917. ruslar karadenuzden bizum topraklari bombalayi, elden bişe celmeyi. bizi aldi bi telaş. baktuk moskoflar bizum topraklara cirdi, asçerler karadan tufeklan celiyi... ula biz bi kaçayiruk bi kaçayiruk arkamuza bile pakmaduk zor kurtarduk canumuzi" der ve oradaki herkes yerlere yatırır.
dedemin mensup olduğu bir cemiyet olup çokça severim. istisnalar var tabii ki rte gibi. ama çok mühim değil herhangi bir önyargım bulunmuyor bu insanlara karşı. ayrıca mahallemiz resmen karadeniz mahallesi gibi. bu yüzden olacak ki gerek rizelisi olsun, gerek trabzonlusu olsun; tuhaf davranışları olabilen, sevecen, koyu düşüncelere sahip, elinden her iş gelen, ekmeğini taştan çıkaran zat-ı muhteremlerdir.