tanrının 2000'lerin genç kuşağına attığı en büyük kazık. düşünün ki neredeyse yarım yüzyıl önce kurulmuş bir grup; yaptıkları müzik bugün bile en çok dinlenenler arasında. ama biz bu adamların yeni albüm heyecanını yaşayamadık. yeri göğü sarsan konserlerine yetişemedik; anne ve babamızın anılarıyla, izlediğimiz belgesellerle yetindik sadece. yaptığımız tek şey rick wright ve diğer ilahlaştırdığımız müzisyenlerin ölümüne tanık olmak. haksızlık değil mi bu?
bu adam, 2 sene sonra bana tekrar yaş büyük değilken ölümden, ölüm zamanından, daha doğrusu ölüm zamanının ne kadar esnetilebileceği düşüncesinin ne kadar saçma bir şey doluğunu hatırlattı. demek istediğim, dedem 70 yaşında, yani rick'den 5 yaş fazla tam yıl yaşamış şu ana dek. gözüme geliyordu ki, "ne var ki, 5 yıl uzun bir süre mi yaşamak için?". öyleymiş gerizekalı past pyn. onun bugün ölmesi ile, bugünden 5 yıl sonra ölmesi arasındaki farkı anlamam için ölmesi mi gerekiyordu yani? salağım ben salak. bu iki oldu. salağım ya.
pink floyd'da ön plana çıkmayı seçmemiş, fakat her şarkının arka planına inanılmaz güzellikte partisyonlar döşemiş dahi klavyeci.
hani careful with that axe eugene'de delicesine çaldıktan sonra birden durulurlar ve rick klavyeyle inanılmaz huzurlu bir partisyon girer ya, işte o huzuru bize yaşatan insan, rick wright, ölmüş bugün. ondan aldığımız o huzur kaçtı bugün, hüzün kapladı hepimizi. kendine iyi bak oralarda rick abi.
sol framede adını görünce girme ihtiyacı hissettim. bende yanında bir sayı yazmıyor heralde bir hayranı ya da bir floydian methiyeler düzdü dedim neler yazmış acaba diye merak ederek girdim başlığa.
girerken nerden geldiğini anlamadığım bir "acaba öldü mü?" sorusu takıldı beynime. ama yok ya dedim ölmüş olsa yanında parantez içinde 10-15 falan yazar.
o da syd'in yanına gitmiş meğer. psychedelic klavye dokunuşlarıyla altüst ettiği psikolojimizi gidişiyle efkara sürükledi. shine on you too rick. huzur içinde yat.
sizleri rick wright anısına bir şişe biraya davet ediyorum.
hayır çok garip ya. çünkü ben mutluydum, hastayım ve algım bulanık bu yüzden 2-3 gündür. yeni şeyler kurdum bilgisayarıma ve firefox'u açtım. başlangıç sayfam ekşi sözlük'dür ve ben açtığımda "rick wright(11)" gözüme "girdi". keşke fiziki olarak girseydi bir şeyler daha iyidi lan. rick yahu, rick! syd gittikten sonra, ben -kalan- 4'ünün ölebileceğinin farkındaydım ama şimdi mi yani? rick, allahsız, mutluydum diyorum lan sen ölmeden önce. cennete veya cehenneme ne kadar inanmıyorsam, gökyüzündeki o konsere de o kadar inanıyorum. şu gün yaptığım her şey burnumdan geldi vallahi. konserde tombul efes şişesi atarak intikamımı alırım ama rick. bilesin. görüşmek üzere.
ölümü üzerine sigaralarını yakan tüm arkadaşlar ruhumu kül tablası yapabilirler. en çok koyan da zaten hayal olan birlikte son bir defanın artık mümkün olmayışı. ağlamak istiyorum... efsane nasıl anlatılır ki.
elimde sigara, 10 dakikadır monitöre boş boş bakıyorum. hiçbir tepki vermiş değilim, ancak live at pompeii açıp echoes dinlersem hüngür hüngür ağlayacağımı biliyorum. çok kötüyüm çok..
bugün kansere yenik düşmüş efsanevi klavyeci. eserleri arasında the great gig in the sky da bulunmakta. ki kendisi gökyüzündeki bu büyük şölene davet edilmiş olmalı ki gitmeyi tercih etti.
efsane pink floyd grubunun klayecisidir. gençken okulda waters ve barrett ile tanıştılar ve birlikte çalıştılar,çok grup kurdular ve en sonuda pink floydda da birlikte yer aldılar. pink floyd un o inanılmaz sound unu ve mükemmel tonlarını yaratan ve çok saglam şarkılar üreten sakin ve kıyak insan...