benzeten olmadı ama kendimi benzetirim.
farklı bir benzetme anlayışım olduğunu da itiraf edeyim.
böylee nasıl desem, genel havayı ve aurayı hissedip benzetiyorum herhalde, tarz falan.
harrison ford'la birbirine benzetilen oyuncudur.
harrison ford'dan karizma ve oyunculuk becerisi bakımından benzeşir.
ama harrison ford'unki kadar güzel bir yüze sahip değildir.
geçen izlediğim bi filmde evsiz bir adamı oynuyordu. çöpten falan yemek yiyordu. çekimler uzaktan oyuncularla değil gerçek insanların arasında yapılmıştı sanırım. kimsede vay anasını richard gere la bu diye dönüp bakmadı herife...
garip bir şekilde bir iticiliği olan adam... anlatması zor.. insana doğal gelmiyor. filmlerini izlerken kendimi rahat hissetmiyorum. garip bir yapmacıklığı var gibi.
pretty woman izleyip de ona aşık olmayan kadın yoktur herhalde.eh pretty womanı da izlemeyen çok yoktur herhalde.dolayısıyla dünyanın en çok aşık olunan adamıdır büyük ihtimalle. p.s: senin o küçük,birbirine yakın gözlerine ve o mükemmel gülüşüne kurban yahu.
"I don't care about expensive things
Cashmere coats,
or diamond rings
Don't mean a thing
All I care about is love..."
ve parçayı gülümseyerek noktalar:
"Give me two
Eyes of blue
Softly saying, "I need you"
Let me see her standin' there
And honest, mister, I'm a millionaire"
aids, kızılderililer, tibet vs. ile ilgili yardım organizasyonlarında sık sık isminin geçmesiyle epey duyarlı biri olduğu düşünülen aktör. birkaç yıl evvel resmen "budist" olmuştur.
çok da abartılacak bir aktör olmadığı kanısındayım. pretty woman filmindeki rolü sebebiyle uzun bir süre idare etti.
ancak sonrasında ne unutulmaz bir filmi oldu ne de rolü.
akıllarda gri saçlı hoş adam olarak kaldı.