revolutionary road

entry64 galeri4
    39.
  1. kate winslet in mükemmel oynadığı film. evliliğin zamanla yalnızlık yarattığını ispat ediyor bununla kalmıyor psikolojik yıkımı da anlatıyor.
    1 ...
  2. 38.
  3. Filmde hep hayalleri peşinde koşmuş ve evlendikten sonra toplumun kendisine biçtiği rolü kabullenerek sorumluluklarına sıkıca sarılmış bir erkek vardır. Bekar olduğu zamanlardaki gibi değildir artık. Karısı ise bu kalıpları reddederek eşinin hayallerinin peşinden gitmesini ister, her şeyin eskisi gibi olmasını ister. Oysa evlilik bir tuzaktır, hayalleri öldüren, kavgaların eksik olmadığı iki kişilik bir yalnızlıktır. Kadının bu gerçeği reddetmesini dramatik bir tarzda anlatır film. Bu reddediş yıkımla son bulur.
    4 ...
  4. 37.
  5. sıkıcı film. konu fena değil, oyunculuklar iyi. özellikle kate winslet. tabi bütün bunlar uyumanıza engel olmuyor.
    3 ...
  6. 36.
  7. leonardo di caprio,kate winslet ve kathy bates'i titanic'ten sonra tekrar biraraya getiren american dream üzerinden kadın-erkek ilişkilerini anlatan sam mendes filmi.

    --spoiler--
    adam daha fazla para kazanabileceği,saygınlığı olan,potansiyeli olan yani emekli olduğunda anlatırken övünebileceği bir iş istiyor.aslında babası gibi olmak istemiyor.kadınsa macera arıyor.çocuksu hayallerin peşinde koşmak,sıradışı olmak istiyor.filmin başında adam işinden memnun olmadığı için karısından gelen paris'e gitme fikrine katılıyor ama karısının hamile kalması ve işyerinden gelen cazip teklifle birlikte paris'e gitme fikrinden vazgeçiyor.ancak karısı bu durumu içine sindiremiyor kendini kafese kısılmış hissediyor.kafese kısılmasının sebebinide hamile olmasına bağlıyor.kürtaj yaparak bundan kurtulabileceğini düşünürken komplikasyon sonucu ölüyor.kocasıda vicdan azabı içerisinde yaşamına devam etmeye çalışıyor.
    --spoiler--
    1 ...
  8. 35.
  9. bana hayallerin peşinden asla ayrılmamak gerektiğini düşündüren film türkçe çevirisi de zaten hayallerin peşinde olarak yapılmış.
    1 ...
  10. 34.
  11. en beğenilen filmlerde kendisine haklı olarak her zaman yer bulan american beauty filminin yönetmeni sam mendes'in, 50lerin amerikan rüyasına bir çiftin penceresinden bakarak anlattığı yeni filmi.

    --spoiler--
    filmde tartışmalar, günlük konuşmalar çok güzel senaryolaştırılmış ve oynanmış. yönetmenin farklı çekim teknikleri, kurgusu felan pek yok. hemen hemen tüm film wheeler çiftinin etrafında dönüyor. o kadar ki, klasik 50lerin amerikan ailesi sahnelerinde bile çocuklar bi-iki kere ya gözüküyor ya gözükmüyor.
    filmde mesajlar sözlü değil daha çok sahne sahne verilmiş. dikkat çekici sahneler: çiftin evi ilk gördüklerinde kadının (bkz: kate winslet) sadece dış görünüşüne bakarak eve hemen bayılması, aynı şekilde kocasını da bu şekilde seçmişti; amerikan hayatındaki yozlaşmaların, özellikle çiftlerin birbirini aldatmalarının başlangıçları; kadının gerçek hayatta en çok istediği iş olan artist olmayı başaramayışı ama aile hayatında sık sık rol yapma yeteneğini konuşturmak zorunda kalması (özellikle son kahvaltı sahnesinde); kadının işler kötüye giderken konuşmaya değil, sessizliğe ihtiyacı oluşu ama erkeklerin tam tersini yapması; sıradan olmak istemeyen kadının çırpınışı ama bir türlü sıradanlıktan kurtulamaması, kendisini gayet sıradan bir hale çeviren annelikten içten içe nefret etmesi; kadının paris'e gitmek isteyişini kocası ve çocukları için değil kendisi için istemesi ama bunu sanki kocasının hayali imiş gibi satması, adamın (bkz: leonardo dicaprio) ise eşinin hamileliğini rahatlıkla gitmemek için kullanabilecekken bunu (birazda boş boğazlığı nedeni ile) yapmaması; paris'e gitme fikrinin çiftin etrafındaki herkeste tam bir şok etkisi yaratması ve amerikan rüyasına örnek gösterilen çiftin hazin sonu...
    öte taraftan adamlar zaman filmini çok iyi çekiyorlar, harika bir 50ler filmi olmuş görsellik olarak. hele ofiste, trende, restoranda kısacası heryerde, herkesin sigara içmesi ve kadının hamile olduğu halde toplum içinde gayet normal karşılanarak içki ve sigara içmesi çok vurucu. amerikan rüyasının ilerliyen yıllarda en iyi tarafı sigara ile savaş olmuş dedirtiyor bu sahneler.
    son olarak film sizi içine alıyor, derdini anlatabiliyor, daha çok american beautynin de izleyici kitlesi olan 30lu yaşlara hitap ediyor ama asla bir american beauty olamıyor. yine de amerikan rüyasına sağlı-sollu güzel vuruyor, bazı gerçekleri seyircinin kafasına çaka çaka gösteriyor. ayrıca biz üçüncü dünyadaki orta sınıf için 2000lerde bile rüya olan o muhteşem bahçeli, devasa-müstakil evlerin dahi bir illüzyon, aldatmaca olduğunu; kaldı ki 20-30 katlı, havuzlu, sözde sosyal tesisli kıç kadar evlerin ve vadettiği hayat tarzının huzur ve mutluluğu getirebilecek olmasının çok da olası olmadığını da gayet çıplak bir şekilde gösteriyor.
    --spoiler--
    1 ...
  12. 33.
  13. Şehir toplumu olma yolundaki ülkelerin bireylerinde sıkça rastlanan problemleri konu almış Mendes. Şehir toplumunun en belirgin özelliği olan "birey olma" bilincine erişilmesiyle aile-birey arasındaki dengenin bozulması ve kendini gerçekleştirme yolunda atılan adımların, geleneksel özellikleri bünyesinde fazlasıyla barındıran toplum üyeleri ile ters düşmeyi ve "anormal" "sorunlu" olarak algılanmayı beraberinde getirme sürecini çok içten bir dille yansıtmış.

    Bu geçiş sürcindeki toplumun bir bireyi olan April'ın kendinden ve hayatından beklentilerinin çok yüksek olmasından kaynaklanan huzursuzluk ve mutsuzluklarını, hayatının ona yetmeyip farklı bir yerde farklı ve "mutlu" olacağı(nı zannnetttiği) bir yaşama başlamak istemesini, bunun için elinden geleni yapması ve tüm engelleri ortadan kaldırmaya çalışmasını, bu uğurda eşiyle verdiği mücadeleyi ve eşiyle bu süreçteki ilişkilerini, başaramayınca da "içindeki umutsuz boşluğu" deneme-yanılma yoluyla doldurmaya çalışmasını çok etkileyici bir şekilde tasvir etmiş yönetmen ve tabii ki performansıyla da Kate Winslet.

    devamı için http://www.sinemabuyusu.com/?p=298
    0 ...
  14. 32.
  15. Bir roman ancak bu kadar muhteşem anlatılabilirdi. Kate Winslett iyiydi ama Leonardo DiCaprio ondan da iyiydi.
    0 ...
  16. 31.
  17. 30.
  18. birbirinden bıkmanın nefrete dönüşmesini konu alan film. tek eksisi leonardo'nun bir türlü silinmeyen bebe imajıdır.
    1 ...
  19. 29.
  20. başrolde olmamasına rağmen Michael Shannon'ın oyunculuyla izleyeni etkilediği sürükleyici film.
    0 ...
  21. 28.
  22. kate winslet'in resmen döktürdüğü film.
    0 ...
  23. 27.
  24. pek bir numarası olmayan ortalama bir film. hatta biraz sıkıcı.
    2 ...
  25. 26.
  26. kadronun sağlamlığına bakıp gidilirse hüsrana uğranacak filmdir. ayrıca sadece kate winslet'la leonardo bir araya gelmemiş, deli elemanın annesi rolündeki Kathy Bates de onlara katılmıştır bu bir araya gelme olayında.

    --spoiler--

    ayrıca filmin sonunda leonardo'nun mirkelam'ı hatırlatan koşu performansı hanım koş'a rakip olma niteliği taşımaktadır.

    --spoiler--
    3 ...
  27. 25.
  28. Sam Mendes'in Leonardo DiCaprio ve Kate Winslet'ı Titanic'ten sonra ilk kez bir araya getirdiği film evlilik ilişkisi üzerine eğiliyor. evlilik sandalına binip açılan çiftimiz kıyıda bıraktıkları hayallerini özleyipte onlara yeniden kavuşmaya çalıştıklarında, aslında değerlerinin ve önceliklerinin ne kadar farklı olduğunu görüyorlar.
    2 ...
  29. 24.
  30. türkçeye çevrilen ismi ilk başta anlamsız gibi gelsede filmi izledikten sonra bu çevirinin tabiri caizse filme 'cuk' oturduğunu gördüğümüz yapım. Zira filmde hayallerinin peşinden gidemeyen bir çiftin gitgide 'olasılık umutlarını' kaybetmelerini, bunun sonucunda hem yaşamdan hem de birbirlerinden koplarına tanık oluyoruz. Hayata, evliliğe, en çokta insanın içine gerçekçi bir bakış.
    0 ...
  31. 23.
  32. son zamanlarda izlenebilecek en güzel filmlerden biri. uzun zamandır kendisini ve hayatını sorgulamayan insanlar için bir osmanlı sillesi gibi, bir kapitalizm gibi sert bir tokat atıyor. sadece bir delinin, insanlara kaçıkça gelen her şeyi arkada bırakma hayalini anlayabilmesi ve bunu seyirciye çok başarılı bir şekilde aktarılması çok başarılı. hele bir kavga sahneleri var ki, hani yan odada kavga edilse bu kadar içinde hissedemez insan.
    3 ...
  33. 22.
  34. oyuncularin duygulari seyirciye aktarabildigi fakat senaryoda bazi bosluklar olan, kate winslet-leonardo di caprio gibi iki buyuk oyuncuyu bir araya getiren film. filmde, ikilinin evlilikteki sorunlari guzel bir bicimde islenmis olsa da, bu duruma gelis hikayesinin es gecilmesi -ilk tanismadan sonra hemen evlilik sonrasi doneme gecilmesi-, bazi olaylarin sonuca baglanmamasi (april'in esini aldatmasi ancak filmin akisinda bu olayin bir etkisinin olmamasi gibi) senaryoda bosluklar olmasina neden olmustur.
    0 ...
  35. 21.
  36. --spoiler--
    bu filmle birlikte kate winslet'i kocasını aldatan kadın rolünde görmekten gına gelmiştir.

    oscar'ı da aldı. biraz daha değişik rolleri oynar umarım artık kendisi.
    --spoiler--
    1 ...
  37. 20.
  38. 19.
  39. 81. oscar ödüllerinde sadece yardımcı erkek oyuncu dalında aday gösterilen film. son derece haksızlık yapıldıgını düşündüğüm film. en iyi erkek ve kadın oyuncuda da aday gösterilmeliydi.leonardo dicaprio'yla kate döktürmüş ama akedemi üyeleri görmezden gelmiş.
    --spoiler--
    kate'e 2 farklı adam birer kere köslüyor ve 2'si de 1er dakika bile sürmüyor. sabah aksam düşün düşün işin içinden çıkamadım. sonra bir de vikipediye bakayım dedim ve aradıgım sorunun cevabını aldım. meğersem filmin yönetmeni sam mendes'le bizim kate evliymiş. anladım ki bu gavurlar o kadar da domuz değil arkadas; karısını kıskanıp fazla emdirmiyor başka adamlara.
    --spoiler--
    4 ...
  40. 18.
  41. türkiye´de "hayallerin pesinde" adiyla vizyona girmesi beklenen film. ulan biraz delikanli olun,artik korkularinizi yenin. "devrimci yol" diye cevirmek bu kadar zor mu! bi cacik olmaz bu ülkeden.
    2 ...
  42. 17.
  43. söylenilenlerin aksine evlenmeyi düşünen çiftlerin izlemesini tavsiye ettiğim filmdir. izlesinler ki, büyük beklentiler içerisine girmesinler. sahip olduklarıyla mutlu olmaları gerektiğini, aksi taktirde arayışın, uçuk hayallerin hiçbir zaman son bulmayacağı ve elde edilse dahi kişiyi tatmin etmeyeceğini anlasınlar.
    sistem gereği insan her zaman daha fazlasına, daha iyisine sahip olmaya zorlanıyor, bunun farkına varamaz ve sistemin kölesi olursa onun yaptırımıyla tatminsizliği tavan yapar. çünkü her elde ettiği şeyin ardından daha fazlasını, kendisini daha fazla mutlu edebilecek şeyler arar. mesela fast food; insanlar deli gibi tüketiyor, sağlıksız besleniyor, sistem bizi tüketmeye mecbur tutuyor sonra da zayıflama ürünleri ekranlarda gözümüze gözümüze sokuluyor, önce şişmanlatıyorlar, sonra zayıflamanız için çözüm satıyorlar.

    --spoiler--
    aprile göre hayat her yönden tatminsizlik abidesi. işinde başarılı değil, kocasıyla konuşmaktan uzak, kocası ve kocasını aldattığı adam erken boşalıyor vs vs.. hayatında değişiklik istiyor ve avrupaya yerleşme planları yapıyor, kocasını da ikna ediyor fakat hamile kalması bütün planları altüst ediyor. aslında kendisini seven bir kocası ve çok güzel iki çocuğu var. ama april mutlu değil. işinde başarılı olsa belki bu kadar kopmazdı sahip olduklarından. o yüzden diyeceğim şudur ki: mutsuz ve işinde başarısız bir kadın saatli bomba gibidir, onu farkedemiyor veya farketseniz bile etkisiz hale getiremiyorsanız ne yazık ki zamanı dolduğunda elinizde patlayacaktır.

    --spoiler--
    4 ...
  44. 16.
  45. ilk 30 dakika bir numarası olmayan gayet rutin geçen işine giden evine gelen fakat sonra şiddet kavga gerilim arttıkça aldatmalar yalanlar açığa çıkmaya başladıkça keyiflendiren, güzel bir film. sürekli sigara içme modunda dolasılması da enterasan tabii. imdb den 7,8 puan almış filmdir kendileri. *
    2 ...
  46. 15.
  47. kate winslet ın almış olduğu övgüleri fazlasıyla hak ettiği filmde leonardo di cprio da bir hayli üstün bir performans sergilemiş. klasik şekli ile yaşandığı takdirde evlilik kurumunun kalıpların dışındaki insanları nasıl bunalttığına, körelttiğine dair çok başarılı bir senaryo. üstelik tüm kavga gürültüye rağmen son derece yalın bir anlatımla işlemeyi başarıyor film konuyu. fakat ne yazık ki ingiliz yönetmen sam mendes e rağmen film fazlasıyla amerikan sineması kokuyor. oracle rolünü üstlenmiş bir yarı delinin seyircinin gözünü çıkaran didaktik monologları, gereğinden fazla dramatik bir son ve toplumun çoğunluğunun güya ne derece kalıpçı* ve tek düze olduğunu simgelemek üzere filmde yer alan yan karakterlerin grilikten uzak siyah ve beyaz kadar net hayat görüşleri filmdeki rahatsızlık verici bir kaç unsur. yine de seyredilesi bir film. titanic faciasından sonra bu ikiliyi düzgün bir yapıt içinde görmek insanı mutlu ediyor.
    2 ...
© 2025 uludağ sözlük