yamulmuyorsam dicaprio ve winslet`in titanic ten sonra ikinci buluşması olacak olan film. ünlü gemi de leo pek bir tıfılken, kate baya olgun görünüyordu ama şimdi erkek tarafı iyice haşin oldu serpildi.
tam çevirisi devrimci yol olan film. şimdi filmin böyle bir çevirisi yaplır mı? bilmem yapılmaz ama yapılırsa gidipte hüsrana uğrayacak çok kişi çıkar.
oyuncularının performansıyla ayrı bir güzelliğe bürünen sam mendes filmi.film süresi boyunca kate winslet ve leonardo dicaprio yu öle izliyorsunuz.ikiliden en az biri oscarı kapacak gibi.
filmde di caprio'nun veya winslet'in bakış açısından kimin haklı olduğuna kara vermek oldukça zor. ancak zaten taraf tutmak zorundaymışsınız gibi hissettirmiyor. film bu açıdan sanki rashomon etkisi yapıyor. birde evli çiftlerin izlemesi yasaklanmalı.
yıllardır filmi çekilsin, kitabı yazılsın diye beklediğim konunun en sonunda anlatılabileceğini müjdeleyen film. tüm içtenliğimle, ülkemizde vizyona girme tarihini belirleyen organizatörlere saygılarımı sunarım.
hem kadın hem de erkek için, evlilikten korkma sebepleri olarak çok başarılı bi film.
kate winslet çok iştahlı bir şekilde rolünün hakkını vermiş derler ya ondan işte. oscarı kesin gibi.
filmin son sahnesi en güzel yeriydi demek isterim.
harika avcı filmleri sayesinde öğrendiğimiz çocuk düşürme araçlarından olan 'elbise askısı' na bir yenisini ekleyerek bizi hayretlere düşüren film. bu nesne pompadır. bildiimiz kolanya doldurmaya yarayan pompa. kate winslet , leo'nun 1 derece üstünde oynar bu filmde. filmin yönetmeni sam mendes , kate winslet'in kocasıdır. evlilik müessesesi üzerine etkileyici bir drama örneğidir.
izlendikten sonra uzun süreli sessizliğe, düşünmeye sebebiyet veren film. belki de kendimizi, kendi geleceğimizi, ve hatta bugünümüzü gösterdiği için... hayatın anlamının aslında öyle büyük bir şey olmadığını anlattığı, bir "anlam"ın peşine düşmenin aslında anlamsızlık içinde savrulmak olduğunu gösterdiği için... *
kate winslet ın almış olduğu övgüleri fazlasıyla hak ettiği filmde leonardo di cprio da bir hayli üstün bir performans sergilemiş. klasik şekli ile yaşandığı takdirde evlilik kurumunun kalıpların dışındaki insanları nasıl bunalttığına, körelttiğine dair çok başarılı bir senaryo. üstelik tüm kavga gürültüye rağmen son derece yalın bir anlatımla işlemeyi başarıyor film konuyu. fakat ne yazık ki ingiliz yönetmen sam mendes e rağmen film fazlasıyla amerikan sineması kokuyor. oracle rolünü üstlenmiş bir yarı delinin seyircinin gözünü çıkaran didaktik monologları, gereğinden fazla dramatik bir son ve toplumun çoğunluğunun güya ne derece kalıpçı* ve tek düze olduğunu simgelemek üzere filmde yer alan yan karakterlerin grilikten uzak siyah ve beyaz kadar net hayat görüşleri filmdeki rahatsızlık verici bir kaç unsur. yine de seyredilesi bir film. titanic faciasından sonra bu ikiliyi düzgün bir yapıt içinde görmek insanı mutlu ediyor.
ilk 30 dakika bir numarası olmayan gayet rutin geçen işine giden evine gelen fakat sonra şiddet kavga gerilim arttıkça aldatmalar yalanlar açığa çıkmaya başladıkça keyiflendiren, güzel bir film. sürekli sigara içme modunda dolasılması da enterasan tabii. imdb den 7,8 puan almış filmdir kendileri. *
söylenilenlerin aksine evlenmeyi düşünen çiftlerin izlemesini tavsiye ettiğim filmdir. izlesinler ki, büyük beklentiler içerisine girmesinler. sahip olduklarıyla mutlu olmaları gerektiğini, aksi taktirde arayışın, uçuk hayallerin hiçbir zaman son bulmayacağı ve elde edilse dahi kişiyi tatmin etmeyeceğini anlasınlar.
sistem gereği insan her zaman daha fazlasına, daha iyisine sahip olmaya zorlanıyor, bunun farkına varamaz ve sistemin kölesi olursa onun yaptırımıyla tatminsizliği tavan yapar. çünkü her elde ettiği şeyin ardından daha fazlasını, kendisini daha fazla mutlu edebilecek şeyler arar. mesela fast food; insanlar deli gibi tüketiyor, sağlıksız besleniyor, sistem bizi tüketmeye mecbur tutuyor sonra da zayıflama ürünleri ekranlarda gözümüze gözümüze sokuluyor, önce şişmanlatıyorlar, sonra zayıflamanız için çözüm satıyorlar.
--spoiler-- aprile göre hayat her yönden tatminsizlik abidesi. işinde başarılı değil, kocasıyla konuşmaktan uzak, kocası ve kocasını aldattığı adam erken boşalıyor vs vs.. hayatında değişiklik istiyor ve avrupaya yerleşme planları yapıyor, kocasını da ikna ediyor fakat hamile kalması bütün planları altüst ediyor. aslında kendisini seven bir kocası ve çok güzel iki çocuğu var. ama april mutlu değil. işinde başarılı olsa belki bu kadar kopmazdı sahip olduklarından. o yüzden diyeceğim şudur ki: mutsuz ve işinde başarısız bir kadın saatli bomba gibidir, onu farkedemiyor veya farketseniz bile etkisiz hale getiremiyorsanız ne yazık ki zamanı dolduğunda elinizde patlayacaktır.
türkiye´de "hayallerin pesinde" adiyla vizyona girmesi beklenen film. ulan biraz delikanli olun,artik korkularinizi yenin. "devrimci yol" diye cevirmek bu kadar zor mu! bi cacik olmaz bu ülkeden.
81. oscar ödüllerinde sadece yardımcı erkek oyuncu dalında aday gösterilen film. son derece haksızlık yapıldıgını düşündüğüm film. en iyi erkek ve kadın oyuncuda da aday gösterilmeliydi.leonardo dicaprio'yla kate döktürmüş ama akedemi üyeleri görmezden gelmiş.
--spoiler--
kate'e 2 farklı adam birer kere köslüyor ve 2'si de 1er dakika bile sürmüyor. sabah aksam düşün düşün işin içinden çıkamadım. sonra bir de vikipediye bakayım dedim ve aradıgım sorunun cevabını aldım. meğersem filmin yönetmeni sam mendes'le bizim kate evliymiş. anladım ki bu gavurlar o kadar da domuz değil arkadas; karısını kıskanıp fazla emdirmiyor başka adamlara.
--spoiler--
oyuncularin duygulari seyirciye aktarabildigi fakat senaryoda bazi bosluklar olan, kate winslet-leonardo di caprio gibi iki buyuk oyuncuyu bir araya getiren film. filmde, ikilinin evlilikteki sorunlari guzel bir bicimde islenmis olsa da, bu duruma gelis hikayesinin es gecilmesi -ilk tanismadan sonra hemen evlilik sonrasi doneme gecilmesi-, bazi olaylarin sonuca baglanmamasi (april'in esini aldatmasi ancak filmin akisinda bu olayin bir etkisinin olmamasi gibi) senaryoda bosluklar olmasina neden olmustur.
son zamanlarda izlenebilecek en güzel filmlerden biri. uzun zamandır kendisini ve hayatını sorgulamayan insanlar için bir osmanlı sillesi gibi, bir kapitalizm gibi sert bir tokat atıyor. sadece bir delinin, insanlara kaçıkça gelen her şeyi arkada bırakma hayalini anlayabilmesi ve bunu seyirciye çok başarılı bir şekilde aktarılması çok başarılı. hele bir kavga sahneleri var ki, hani yan odada kavga edilse bu kadar içinde hissedemez insan.
türkçeye çevrilen ismi ilk başta anlamsız gibi gelsede filmi izledikten sonra bu çevirinin tabiri caizse filme 'cuk' oturduğunu gördüğümüz yapım. Zira filmde hayallerinin peşinden gidemeyen bir çiftin gitgide 'olasılık umutlarını' kaybetmelerini, bunun sonucunda hem yaşamdan hem de birbirlerinden koplarına tanık oluyoruz. Hayata, evliliğe, en çokta insanın içine gerçekçi bir bakış.
Sam Mendes'in Leonardo DiCaprio ve Kate Winslet'ı Titanic'ten sonra ilk kez bir araya getirdiği film evlilik ilişkisi üzerine eğiliyor. evlilik sandalına binip açılan çiftimiz kıyıda bıraktıkları hayallerini özleyipte onlara yeniden kavuşmaya çalıştıklarında, aslında değerlerinin ve önceliklerinin ne kadar farklı olduğunu görüyorlar.