(bkz: #4840945) yazmış da yazmış. tanıdığım revenge bunu yazan, o kendini beğenmiş, ukala havasından sıyrıldığında adam gibi muhabbetin dibini görebildiğim revenge. içini tüm yalınlığıyla açmış, normalde sesli olarak sıklıkla dile getiremediklerini, içini sızlatanları yazmış. okurken sanki onun günlüğünü açıp okuyormuşum gibi hissettim, gündelik kelimeleriyle özdeşleştirdim ve kafamda seslendirttim bu hikayeyi, siyah bir fonda konuşuyor revenge, elinde rakı kadehi, içtikçe anlatıyor; ama daha önemlisi anlattıkça içiyor. anlattıkları güzel şeyler değil, bir evladın babasına, onu sevdiğini söyleyemeyişinin hikayesi. kederleniyor, biraz daha içiyor. unutuyor mu? belki azıcık, belki kısa bir süreliğine. gerçek değişiyor mu? hayır, kalıyor öyle yumru gibi boğazının bir yerlerinde. arasa, saçmalamadan formaliteleri es geçse ve sadece söylemek istediğini söylese bu adamın içinde kalanlar bir nebze olsun hafifleyecek, duygularını sözlüğe yazabildiği rahatlıkta aktarabilse belki babasıyla arasındaki iletişimin şekli değişecek, bir kıvılcım gereklidir buzları eritmeye, o kıvılcımın yakacağı odun bolca var, alınırsın sen şimdi, alınma sakın. bırak yansın o odun, kor olsun. hamdın, pişiyorsun, yanman da gerek, unutma.
radyoda ki " evrim mi, devrim mi, yoksa geğirdim mi ? " konulu açık oturum, açılın oturiim programında gözlerimizin aradığı prof. dr. pratisyen nörolog ve aynı zamanda orgeneral müdür baş yardımcısı serkan can insanı.
3500 dolarlık laptop'u ile yeni sosyolojik antropolojik andropoz incelemesi " tikkyler ve istanbul pijleri " adlı denemesel fıkralı makale romanı tarzında yazılmış epik şiirlerini yazmaktaymış; arada bir başını kaldırsa da katılsa açıp oturuyim programlarına... *
yazlıkta 35 metreden sol ayağımın dışıyla attığım golün hala hafızasında olduğunu umduğum yazar. bisikletle kilometrelerce uzaktaki şehir merkezine sefer yaptığımız dost.
galatasaray-hamburg maçından sonra hayatı devam eden yazar. gülmeler, eğlenmeler falan. fotoğraf geyikleri yüzünden bir an kendisini model sandığım. değilmiş. yakışır tabi o başka.*
bebeyken falan tanıştıydık bunla. hayatı fırat tadında yaşıyorken bu ibne vardı hayatımda, ordan gelir sevgim. ekmek arası sarelle yemişliğimiz var mı bilmiyorum ama aynı yatakta yatmışlığımız var. ya da sızmışlığımız diyelim yanlış yerlere kaymasın.
şöyle 6-7 yıl önce olsa da, yine geyiğin gibine vursak bizim elemanlarla. çekirdek çıtlayıp, peş peşe 3 halı saha maçı yapsak. halı saha kiralayıp 13 aylık oynasak. denizde dibe dalıp birbirimizin suratına ıslak kum falan atsak pisliğine. ya da ne bileyim altınkum'dan şehir merkezine bisikletle gidip, simit alıp geri falan dönsek. counter oynasakta böyle yanyana ekran kestiğim halde yensen sen beni. ps oynasakta ezsem bi güzel, sonra ağlasan bal deyip.
merhum; diye başlıcam şimdi o denli gaza geldim la.
olm skicem okulunu artık, gel lan özledim yeminle. geldiğin günün gecesi atakum'a gidip hesabını ben çekicem ahan sözünü de verdim(entry'nin bu kısmı editlenebilir).
en çokta neyi özledim biliyo musun beybi, milletle gizliden taşak geçişimizi. sadece kendimizi eğlendiriyoruz da bunlar mal oluyor ya onu.
yazarlığına gelince, içinde çok cevherler var da yazmaya kıyamıyor eleman. neyse çok deşmiyorum şimdi. *
kanka kelimesinden nefret ediyor olmama karşın sempati duymama sebebiyet veren 3-4 kişiden biri.
dostum, gardaşım, ibnenin teki.
buralara sayfalarca anı gelirdi de, entry'ye dönüştüreyim diyorum. çok subjektif olmasın deyyi.