çizgili pijamalarını çekip, okey takımı, bakkaldan alınmış lastik top, tavla, piknik tüpü, rakı, karpuz... gibi ekipmanı da yanlarına alarak bir günlük de olsa eğlenme moduna kendini ayarlamış yurdum ailesi..
hafta içi her gün saatlerce şehrin keşmekeşini yaşayıp, akşama kadar masa başında oturan, soluduğu havanın kirliliğinden bunalmış insanın; hafta sonu bir günlüğüne tüm bunlardan uzak, güneşin okşayışını yüzünde, rüzgarın esintisini saçında hissetmek ve içine çektiği temiz hava ile can bulmak isteğinin sonucudur.
allahaşkına olmaz ben ödeyeceğim ısrarları ile biten bir yemek yerine, elim sende oynayarak biten bir piknik gününü tercih etme halidir.
uzun yemek boyunca oturmaktan uyuşan kıçını rahatlatmak için sağa sola dönmek yerine hamağa uzanıp kestirmenin keyfidir.
içindeki çocuğa uçurtma uçurma ile istop oynama arasında karar verme özgürlüğü sunmaktır.
semaverde pişen çayın kokusunu içine çekmek, doğanın güzelliğini izlemek, ohh iyi ki gelmişiz demek için yapılan tercihtir.
hele de bu sıcak yaz gününde elini sokamayacağın kadar soğuk suların aktığı gövdesine kolların dolanmayacak kadar kalın ağaçları bulunduğu bir yaylaya gidilmişse..
tamam piknik biraz pisliktir ama kirlenmek de güzeldir.
kirlenmemiş sahillerde, kesilmemiş ağaçlar arasında çöp yığınları bırakmak isteyenlerin tercih ettikleri bir durumdur:
piknik kültürü geniş olan kişilerce bir gün önceden, eğer minibüse-arabaya tıka basa doldurulursa kaç kişi sığabileceğinin hesapları yapılır.
temel içgüdülerin ilki, yemek-içmektir; arabaya kömür, mangal birkaç kilo et konulur.. arabesk tonlar mangal dumanlarına karışır..tuvaletsiz alanlarda sakin bir yer aranır!
piknik konusunda bir çok yasak sözkonusudur. ama piknik yapanların bu yasaklara uyması da yasaktır.
en ilginç iş piknik yapanları izlemektir:
ancak..''bu herifi nasıl dövebilirim'' havasına girmeden, oradan uzaklaşmak gerekir.
iki hiperaktif çocuğu olan yediğinden fazla tabak çanak parası ödemekten bıkmış insandır. açık havada bırak çocukları ne isterlerse yapsınlar sende ne yediğini bil.