eskiden oyunların ruhu vardı diyip örnek verebileceğimiz oyunlardandır. şimdiki olağan üstü grafikli oyunları 4'e bölüp 25le çarpar.
(bkz: 8'e bölüp 55'le çarpmak)
serinin tartışmasız en iyi ve en korkutucu oyunuydu. sonraki oyunları zaten korku faktöründen çok maceracı yönünü ön plana çıkardı oyunun. bu oyunu , resident evil resident evil iken oynayabildiğim için kendimi şanslı sayanlardanım. hala da arada canım sıkıldıkça defterime yazarım oyunun başlarındaki monologu.
--spoiler--
september 28, daylight... the monsters have overtaken the city. somehow... i'm still alive.
--spoiler--
Oyundaki gerçekçiliği filmlerinde yakalayamamış efsane bir oyundur .hakikaten o tadı hiç bir oyundan alamazsınız tıpkı call of duty age of empires gibi ps1 oyunlarına bakın çok çok geniş yelpazeliydi crush ından tutun fifasına nba den call of duytsııne tekken serileri tam manasıyla harikaydı herşeyi ile ps oyunları daha güzel ve daha eğlenceliydi oyun hazzını sonuna kadar yaşayabiliyorduk .
birazdan televizyona play station 1'imi bağlayıp sabaha kadar oynayacağım; şimdiki grafik kasması gigabyte katillerinin eline rahatça verebilecek şaheser.
bir oyunda her şeyin grafik olmadığının en önemli kanıtlarından.
nemesis ile karşılaşıldığındaki heyecan + göt korkusunu, merdivenlerden yavaş yavaş çıkarkenki topuk seslerini veya önünze bir anda fırlayan zombi köpekleri unutmak mümkün değildir.
Kendi zekamla çözemedigim oyun, tramvayı çalıştırırken la bu sigorta hangi delikte amk deyip, elektrik santralinde nemesis emminin bana iki tokat çarpmasıyla sigortayı bulmusumdur. Lakin tramvayı raydan çıkarttım zaten bu oyunda bişi duzgun gitmiyor arkadas.