döngüsel kurgu tekniğine dair öğrenmek istediğiniz bir şey varsa bu filmde en yalın haliyle görebilirsiniz.
--spoiler--
içinde tek bir soygun sahnesi geçmeyen soygun filmi. fakat çok başarılı, söyleyecek fazla bir şey yok, dahi bir yönetmenden dahice bir film.
--spoiler--
quentin tarantino'nun 2. filmidir aslında. ilk filmi my bestfriends birthday'i asla bitirememiştir.(yoksa bir yangında yanmışmıydı lan?) my bestfriends birthday, true romance'ın altyapısını oluşturur. neyse konumuza dönersek reservoir dogs tarantino'nun görücüye çıktığı ilk filmdir. 1992 yapımı film hong kong yapımı city on fire filminden izler taşır. gerçi tarantinonun çalışma tarzı kıymeti bilinmemiş filmlerden parçalar alıp harika bir bütün oluşturmak üzerine kuruludur. filmde 6 tane gangesterin bir elmas dükkanını soymasını anlatır ancak o soygunu biz hiç göremeyiz. film bu olayın öncesini ve sonrasını anlatır. film için gerekli finansmanı bulamayan tarantino'nun yardımına (bkz: harvey keitel)koşar. merak etme bu filmi bitireceğiz der. ancak gene de zorluklar yaşarlar. oyuncular kendi eşyalarını filmde kullanırlar. mesele mr white'ın arabası keitel'in kendi arabasıdır. aynı şekilde Michael madsen'de. chris penn kendi kıyafetleri ile oynar vs.
Mr.white: Aslında rol için (bkz: steve buscemi)okuma yapar. ancak buscemi mr.pink için ısrarcı olur ancak tarantino mr pink'i kendi için yazmıştır. ancak işin içine finansör olarak giren (bkz: harvey keitel) mr white'ı alınca mr pink'i buscemi kapar.
Mr.Blonde: (bkz: michael madsen) ilk önce mr pink için okuma yapar. blonde için ilk düşünülen isimler (bkz: george clooney) ve (bkz: Christopher Walken)'dır. ancak ikisi de rolü reddeder. rol madsen'e kalır. mr blonde'un adı vic vega'dır, ki bu da pulp fiction'daki vincent vega ile akraba olduğuna dalalettir. zaten tarantino da sonradan ikisinin kardeş olduğunu söyler.
mr.pink: En popüler ve benimde en sevdiğim karakterdir. daha önceden de söylediğim gibi rolü kendisi için yazmıştır tarantino. Vincent gallo rolü reddeder. Tim roth bu rol için düşünülür ama o mr orange'ı ister. en son (bkz: steve buscemi) gelir ve tarantino ona bak koçum rolü kendime yazdım. almak için acaip bi oyunculuk yapman lazım der ve bu rolü çok isteyen buscemi bunu başarır.
mr. orange: bu rol için ilk düşünülen isim (bkz: james woods)'tur. ancak woods'un menajeri 4 kez yapılan tekllifi her defasında ücreti az bularak reddeder. bunu sonradan öğrenen woods menajerini kovar ama iş işten geçmiştir. (bkz: samuel l. jackson)da rol için harika bir okuma yapar ancak rol (bkz: tim roth)'a gitmiştir bir kere.
mr.blue: (bkz: Edward Bunker)filmde en silik karakterlerden biridir. fazla diyaloğu yoktur ve göremediğimiz bir şekilde soygun sırasında ölür. aslında senaryoda nasıl öldüğü belirtilmiştir ancak çekim sırasında parasızlıktan senaryodan çıkarılmıştır.
mr.brown: (bkz: quentin tarantino)tarafından canlandırılmıştır. mr pinki steve buscemi'ye veren tarantino kendisine bu rolü seçmiştir. mr blue'den hallice diyaloğu olan mr brown, soygundan sonra arabayla kaçarlarken başından vurularak ölür. filmin başında yer alan kahvaltı salonu sahnesinde saz onun elindedir ve (bkz: madonnna)nın (bkz: like a virgin)şarkısıyla ilgili oldukça uzun bir hikaye anlatır. ayrıca kendisine mr brown ismi verilince "brown boku andırıyor" diye itiraz ederek güldürmüştür.
filmi izleyince ulan ne pis geyiğiniz varmış diyorsunuz.
tarantinonun federer zamanlarından hoş bir film.
ankarada deniz yok diyen arkadaşım film odada geçiyor deyince kapattım yalnız.
Hiç aksiyon kullanmadan, bu kadar kısıtlı mekanda çok büyük bir başarı bu filmi çekmek. Özellikle diyaloglarıyla dikkat çekiyor film. Çoğu insana boş ve sıkıcı gelse de mizah dolu ve eğlencelidir o hikayeler. Acayip bir kafanın ürünüdür diyebiliriz. Klasik Tarantino filmidir gerçekten (bir tek ayak eksiktir). Muhabbetler ve tartışmalarla insanı içine çeken bir özelliği var. Anlatım tarzı ve sahneleri bakımından da hayli kuvvetli. Aksiyon olmaması bazıları için filmin sıkıcı damgası yemesine, iğrenç tabirlerine yol açıyor. Ben aksiyon filmlerinden aldığım hazzın daha fazlasını aldım..
Oyunculuk, çekimler, mekanlar, karakterler hepsi çok başarılı. Senaryosunu, özellikle sonunu sevmedim bir tek. Önemli olan, çoğu diyalogla geçen bu film hiçbir noktasında sıkıcı olmaması. Çok fazla bir olay olmamasına rağmen sıkılmadan izlenmesi, muhteşem oyunculukla birleşince güzel bir film ortaya çıkmış gerçekten. Ancak olayı abartıp şaheser bir film ya da ''bu filme laf atanı tarantula kovalasın'' gibi şeylere girmem. Bu yapımın da eksikleri var şahsım adına..
filme müthiş demezsiniz.
filme kötü de demezsiniz.
fakat iş en iyi afiş konusuna gelince sadece stanley kubrick'in clockwork orange'ına yenilecek, müthiş afişlere sahip dersiniz.
tarantino'yu da görebileceğimiz kanlı, diyaloglu, takım elbiseli, mekansız film.
hoppalı zıppalı filmleri izlerken uyuyakalan şahsım, gecenin 2'sinde bu filmi 7.kez tek solukta izleyebilmektedir. bu kadar mı güzel işlenir arkadaş? Eşi aranır.
Ayrıca filmi izledikten sonra kulaklıkla yürürken "Little Green Bag" çalmayagörsün.
karakterlerin, diyalogların da yardımıyla oyunculara "cuk" diye oturduğu filmlerden birisi. tarantino ise bunu en başarılı yapan yönetmenlerden birisi.
--spoiler--
fakat benim için yıllardır eddie'nin nasıl vurulduğu muazzam bir merak konusu.
--spoiler--
--spoiler--
Quentin Tarantinonun ilk uzun metrajı olan Rezervuar Köpekleri orijinal bir soygun hikayesini konu alıyor. Büyük bir hırsızlık olayı için bir araya gelen bir ekip, birbirlerinin isimlerini bile bilmeyen bir grup hırsızdan oluşuyor. Soygunda yaşanan bir aksaklık nedeniyle kan gölüne dönen atmosferde polisten kaçmaya çalışan ekip, aralarında bir polis casusunun olduğunu öğreniyorlar ve bu kanlı mücadele fiziksel şiddeti de anbean artan psikolojik bir savaşa dönüşüyor. Büyük bir kısmı tek bir mekanda geçen klostrofobik filmin oyuncu kadrosu, Harvey Keitel, Tim Roth, Freddy Newandyke, Michael Madsen ve Quentin Tarantino gibi önemli isimlerden oluşuyor.
--spoiler--
tarantino şaheserlerinden biri daha. başından sonuna diyaloglar belki de hiç bir film de bu kadar etkili kullanılmamıştır. pulp fiction, snatch tadında bir film, izlemeyen için tavsiye edilir.
gece gece canımın çektiği film hani üşenmesem kalkar izlerdim o derece tadı damakta kalan bir film. gece gece kan görmek istiyorum, kendimi sabah kalktığımda bu dünyaya daha alışık görmek için. güzel filmdi, hatta en nadide filmidir tarantino'nun girişi bile çok fiyakalı.