repulsion

entry17 galeri1
    1.
  1. türkçeye tiksinti olarak çevrilmiş, gelmiş geçmiş en korkutucu, sarsıcı, ürkütücü filmdir. çekildiği yıllarda portakalda vitamin olanlar için izleme fırsatı, geçen yılki istanbul film festivalinde gösterilmesiyle sunulmuştur. psikolojik gerilim mi demek lazım gerilim mi demek lazım bilemiyorum ama insanı sinema koltuğunda böylesine hoplatabilen başka bir film görmedim,duymadım. catherine deneuve gençliği, güzelliği ve oyunculuk yeteneğiyle sizi kendinsine hayran bırakır. filmden çıkıldığında, çoğu kişide 3-4 dakikalık konuşamama, etrafa mal mal bakma gibi belirtileri olan bir şok gözlenmiştir. bu gayet normaldir, yani bu film acayip bişeydir. film izlendikten sonra her hangi bir gerilim-korku-vb. filmi beğenmek oldukça zordur. *

    http://www.iksv.org/film/festival2005.asp?fid=39
    http://www.imdb.com/title/tt0059646/
    4 ...
  2. 2.
  3. bir roman polanski filmi olup sarsıcı sahnelere sahiptir. filmin siyah beyaz olması "renkli olsa bu kadar güzel olmazmış sanki" havası yaratır. catherine deneuve nün oyunculuğu tarihe geçen bir oyunculuk olmuştur.
    1 ...
  4. 3.
  5. adamı gayet geren filmlerdendir. catherine deneuve filmin ikinci yarısında gerginliğe gerginlik katar o emsalsiz güzelliğiyle.
    1 ...
  6. 4.
  7. carole ledoux.

    aptal sarışın klişesini rafa kaldıran film. bir polonyalı yönetmenin gözünden, elinden, yüzünden güzelliğin kırılması. bilinçaltıyla yaşayan güzel carole ve sarsıntıları. sürekli kabus gören ve yalnızlığın dibine vuran bir ruh. gittikçe hırçınlaşan, perdelerin gölgesinde saklanan ışıksız beden. işten-eve evden-işe rutinleşen hayatın duvarlarda oluşturduğu çatlaklar. çürümeye yüz tutmuş tavşan eti ve 3 adet filizlenmiş patates. fallik sembollerin (pisa kulesi ve erkek) içinden çıkamayan doyumsuz bir abla. usturayla işlenmiş 2 cinayet veya tüm rollerden tiksinmiş carole ledoux...

    mutfak penceresinden top oynayan rahibelere bakmak ister misin canım.
    3 ...
  8. 5.
  9. catherine deneuve'nin ledaux karakteri ile yıldızlaştığı film. kendisi daha çok bunuel filmlerindeki rollerini canlandırmaktadır. filmin gerçek ev düşü birbirini karıştıracağınız sürreal yapısı ve yönetmenin hiç elinizden tutmaması bir yana; ölümlerin gerçek mi yoksa düşsel olduğunu ciddi anlamda sorgulamanıza neden olan film. ama beş satırlık yorumlarla harcamamak gerektir.
    1 ...
  10. 6.
  11. gördüğüm en iyi psikolojik gerilim filmlerinden biridir. yarım kalmış bisküvi, bebek cesedini andıran tavşan eti, salon ve banyonun küçülüp büyümesi, duvardan çıkan eller... tam polanski'ye yakışan bir film olmuş. catherine deneuve bu filmdeki oyunculuğu ile şuan hatırlayamadığım bir sitede gelmiş geçmiş en iyi kadın oyuncu performansı listesinin zirvesindedir. ayrıca sonunu söylemek istemiyorum ama gördüğüm en iyi film sonlarından biridir o sahne. bir bakışta bütün filmi açıklığa kavuşturur. hakkında bu kadar az entry görmek beni hayal kırıklığına uğrattı.
    1 ...
  12. 7.
  13. roman polanski çalışmalarının nadide parçalarındandır. içerisindeki psikolojik yaklaşımlar, bilinçaltı açıklamaları, bireyin kabullenemediği obsesyonlarını manidar öğeler ışığında işlemiştir. catherine deneuvenin akıl almaz derecede samimi ve çocuksu simasının içerisinde barındırdığı buhranlı deneyimler ve ensest. film ensest konusu dahilinde yoğruluyor. catherine'in, küçük bir çocukken babası ile yaşadığı cinsel birlikteliği film sonundaki benzersiz sahneden; catherine'nin yılların kırgınlığını fırlattığı o bakışın bulunduğu, resimden çıkarımlayabilirsiniz...
    2 ...
  14. 8.
  15. '65 yılında kiralık evlerde asansörmü varmış, dedirten filmdir.
    çok eski yapım olmasına rağmen bakış açıları, çekim, kare seçimleri vs. olağanüstü başarılıdır. siyah-beyaz olmasına rağmen hiç sıkmadan izlettirir kendisini.

    mutfaktaki vimi görünce şaşırdım. çok eski marka demek ki. *
    1 ...
  16. 9.
  17. polanski'nin the pianist filmini en iyi filmi sananlara ağır gelecek izlemeden ölünmemesi gereken bir gerilim ve drama filmi.
    1 ...
  18. 10.
  19. filmin son karesinde ortaya çıkan o son bakış herşeyi özetlemiştir. anlamak için geri alıp tekrar bakmam gerekti ama o da benim cahilliğim sanıyorum..
    0 ...
  20. 11.
  21. Son derece berbat filmdir. Boşa zaman kaybı. Yönetmenini severim ama bu filmi hiç olmamış canlarım.
    0 ...
  22. 12.
  23. korkutucu olduğu kadar geren bir roman polanski filmi. yapıldığı yıla göre inanılmaz işler başarmış bir film. Bir kadının kendi iç dünyasında kayboluşunu ve kendi korkuları arasında çıkış yolu aramasını anlatır. gerçekten korkunç bir filmdir.
    0 ...
  24. 13.
  25. tiksinç adamın* tiksinti isimli filmidir.

    filmin çok doğru noktalara parmak bastığını düşünüyorum, toplumlar farklı olsa da günümüz islam devletlerinin, kız çocuklarına karşı uyguladığı psikolojik baskının, sapkın bir ensest ilişkiyle benzerlik göstererek ne denli eşdeğer sonuçlar doğurabileceğini gösterir.

    not: film, hiçbir zaman dışarı vuramadığımız; düşünce, iç dünya, sırlar gibi bir çok şeyi bizlere kanlı canlı gösteriyor.
    0 ...
  26. 14.
  27. Roman Polanski'nin apartman üçlemesindeki en rahatsız edici filmdir. Obsesyonların karakterin gördüğü şekilde filme yansıtılması bu filmi kült yapan özelliktir. Yeni nesile ilham kaynağı da olmuştur aynı zamanda (bkz: may)
    6 ...
  28. 15.
  29. Nine inch nails dinleyen bir yazar. Sonunda bu grubu dinleyen bir insan gördüm. Devam.
    5 ...
  30. 16.
  31. şizofreninin katatonik türünü ele almış bir siyah-beyaz film.
    1 ...
  32. 17.
  33. Polonyalı yönetmen roman polanski'nin apartman üçlemesinin ilk filmidir. Devamında çekilen rosemary'nin bebeği ve kiracı filmlerinden benim icin bir tık öndedir.
    Polanski mütüşşş bir sinematogragi ile oluşturduğu atmosfere sizi mıknatıs görmüş demir gibi çeker.kurgu,görsel ve ses dönemine gore üst seviyede ki bu dönemde yapılan bir çok korku atmosferinden çok daha başarılı.
    Film,carol'un çarpık psikolojisini bana da aktarmayı başarmış ve hatta bendeki bazi potansiyel çatlakları tetikledigini söylenebilirim. Feci halde sinir bozucu, duvar tirmalatan film.
    17 ...
© 2025 uludağ sözlük