ilkokuldayken koyu yeşil tahtanın üzerine kırmızı tebeşirle yazı yazan öğretmenime "öğretmenim ben göremiyorum" demekten dilimde tüy kalmazdı. bilerek yaptığımı sanardı, az azar işitmedim. yanımdaki arkadaşımın defterinden yazardım ben de. işte böyle zor durumlara sokabilen bir hastalıktır.
eğer yıllarca pilotluk hayali kurmuşsanız, benim gibi daha 10 yaşınızdayken ILS'den tutup IFR'ye kadar bütün uçuş terimlerini ezberlemişseniz, renk körü olduğunuzu öğrenince dünya başınıza yıkılır, bunun dışında bir sıkıntısı yoktur.
ha bir de, bunu öğrenen arkadaşlarınız "olum san dimas, bu kaç bu? diye sorarlar durmadan.
tanidigim bir renk koru hem doktor hem de kimya ogretmeniydi. ustune de bir gozu sasi ve onunla gormiyordu. kimseyi vucudun da iyi gitmeyen seyler icin kisitlamamak lazim. o eski ogretmenimin bir cogunuza tas cikaracagina eminim.
polis ya da asker olamama sebebidir. kaç tane genci elemek zorunda kaldım. sanki hepsini sniper yapacaz anasını satayım. saçmalık.
ayrıca belli oranda tedavisi de var, zaten renk körlüğünün bir standardı yok, herkesin duyarlı olduğu renk valörü farklı.
ağzımda çıkan aft yüzünden aile doktoruna gittiğim sırada, duvarda asılı bir şekilde duran tabloya bakarken, bende de olabileceğini fark ettiğim hastalık.
tabloda 3x8 şeklinde sralanmış 24 tane test yuvarlağı vardı. içlerinden birinde 12 yazıyordu. geri kalan 23 tanesini asla okuyamadım.
x gonozomu ile taşınan çekinik bir hastalık olduğu için erkeğe sadece anneden geçebilir. baba hasta olsa da hiçbir etkisi yoktur. dişi kişinin bu hastalığı fenotipin de gösterebilmesi için, anne ya hasta ya da taşıyıcı olmalıdır, baba ise hasta olmak zorundadır.
her seferinde gerizekalı muamelesi görmek zorunda kaldığım hastalığım . şöyle ki , taa vakti zamanında kuleli askeri lisesinde yarı çıplak vaziyette, altta baksırım, ayağımda üzerine basarak giydiğim çıplak ayağımın içinden fırttığı ayakkabım , aklımda çakı gibi asker olma hayalleri ile muayenelere sıra ile girip çıkıyorduk . sıra renk körlüğü testine gelmişti . sıra tam olarak bana geldiğinde başıma geleceklerden habersiz ağır adımlarla tarihi binanın içinde yarı çıplak komutana doğru ilerliyordum .
- evet bu kaç ?
- 8 ( heheh bu da soru mu amk . )
- bu ?
- 21
- bu ?
- 18
- değil
- 13
- değil iyi bak
-183 mü ?
- sen okusana ( arkamdaki çocuğu çağırarak )
- 216 ( artık nasıl bi körlükse bendeki )
- sen renk körüsün .
- don , dona kal , dona kalmak !
sonra elindeki kırmızı (belkide benim kırmızı gördüğüm ama aslında yeşil olan) rejected yazılı mührü, aynı esaretin bedelinde red'in her seferinde dosyasına vurulduğu gibi güüümmm diye vurdu . belki 13 yaşında olan bu vücudu küçük ufku büyük bünyem bunu kaldıramadı ki çıkışta bi saat ağladım. ( hala üzülüyorum bak bu kısmı hatırlayınca ) ve işte hikaye burda başladı .
şimdi renk körlüğü yani en azından benim sahip olduğum renk körlüğü kırmızı - yeşil renk körlüğü olup oda normal bi insanın ayırt edebileceği kadar kırmızı ile yeşili ayırt etmeye mani deil . zaten bu yüzden kimse kendisinin renk körü olduğunu anlıyamıyo ve veya başkası tarafından bu anlaşılamıyo ve renk körlüğü testine ihtiyaç duyuluyo .
ancak birde kör damgası yemiş olan ben genel olarak rek paletindeki hiç bir ara rengin adını bilmediğimden, her hareketimde kör muamelesi görürüm . misal
- abi şu sarı kalemi versene
- sarı mı lan bu kavuniçi olum
- hucam şu kırmızı şeyi versene
- ne kırmızısı la pembeağzı bu
renk körü ya hep ondan bak .
ulan ne alakası var ben zaten renk körüysem bile kırmızı ile yeşili ayırt edemem gerekir . kavuniçi ne yavruağzı ne? ben bu rengin adını bile bilmiyorum . ana renkler üzerinden derdimi anlatıyorum . ha arada gölge oyunlarının azizliğine de uğramıyor deyiliz . ama olur o kadar .
bugün öğrenmem le şahsım da bulunan hastalık. trafik ışıkları, orman doğa börtü böcek tabela, boyalar vs renklerini karıştırmamama rağmen gel gelelim şu saçma testte tökezliyoruz.. (bkz: sarı yeşil renk körlüğü)
halk arasında adı sebebıyle yanlıs bılınen aslen lıse kıtaplarında bıle yanlıs aktarılan hastalıktır.
sımdı renk korlugu ve renk azlıgı ıkı farklı hastalıktır. renk korlugu cok ender rastlanan , sadece sıyah ve beyazın tonlarını gormeye ımkan veren bı hastalıktır.
oysa kı renk azlıgı cok yaygın olan anneden ogula gectıgı bılınen erkeklerın yuzde 8 ınde rastlanan, renklerı, ozellıkle yesıl ve kırmızıyı ayırt edememe rahatsızlıgıdır.
ıshıra testı denılen renk ve rakam konbınasyonu ıle bırlestırılmıs bır kagıtla test edılır.
bu da yanlıs bıldıgımız bır bılgıdır.
x kromozomu yoluyla, çekinik genle aktarılan hastalık.
erkeklerde görülme olasılığı, kızlarda görülme olasılığına göre daha yüksektir.
şöyle ki; erkeklerde xy kromozomları bulunur. (y kromozomu babadan, x kromozomu anneden aktarılır) annenin hastalıklı geni aktarmasıyla, çekinik gen bile olsa bu hastalık görülecektir.
kızlarda ise xx kromozomları bulunduğundan, bu hastalığın görülebilmesi için hastalıklı genin hem anne hem de baba tarafından çocuğa verilmesi gerekir. bu da düşük bir ihtimal olduğundan, kızlarda bu hastalık daha az görülür. kızlar genellikle taşıyıcı olurlar. anne hastaysa, oğlu da kesinlikle hastadır.
tam olarak renk körlüğü değilse de, iyi niyetli düşünmek gereklidir bazen.
-selam danışmadan arıyorum da yolcunun gri bir bagajı varmış. almadan çıkmış. stuttgart uçağından, bugün.
+ gri bagaj hiç kalmadı uçaktan, sadece kahverengi bir tane var. sor bakayım olur muymuş? hehe..
-kahverengi kalmış sadece? gri yokmuş.
+yahu dur..söylenir mi öyle. adam gri demiş.
-yok yok kahverengiymiş.
+hö..
renk körlüğü ehliyet almaya engel olmamalı. sinirli, öfkeli, eğitimsiz, kötü araba kullanan insanlar ehliyet alabiliyor. sorun trafik ışıkları olmamalı, kırmızı ışığın en üstte olduğunu bilmek ya da büyük punto ile kırmızı ışık yerine "dur" yazmak yeterli. bir çok renk körü olan değerli insana yapılan haksızlık.
Papağan gibi, gerizekalı gibi tekrarlayıp durduğum, ama her yerde de yeniden tekrarlanması gerektiğini hissettiğim bir anlayışım var; Dünya tek renkten oluşmuyor, dünya sadece sağına soluna bakılarak anlaşılmıyor... bu kadar rengin arasında yaşayan insanoğlunun/kızının en yaygın olarak sahip olduğu hastalık renk körlüğüdür... Herkes bir siyah-beyazlığa takmış gidiyor, bir "Dön babam dön burası başım öbürü kıçım gerisi yoktur" anlayışı hakim... Mesihlikler, tüm her şeyi kavrayıp bir de anında reçetesini sunmalar, dar "ben" anlayışları üzerinden çoğullaşıp aynı darlıkta "biz"ler yaratmalar vesaire...
Daha burnun dibindekini kavrayamayan, onunla ortaklaşamayan insan nasıl özgür bir dünyadan bahseder ki?... Nasıl bir iddiadır bütün her yere bir elitin, belirli bir kitlenin davranışını, bilincini, algısını anlatmak ve bunun kabul görmesini beklemek?... yok öyle bir şey... Esas ben bu anlayışa "dünyadan kopuk fantazi" derim işte... budur sözüm...
diskromatopsi, yani kısmi renk körlüğü günlük hayatı fazla zorlaştırmamakla birlikte renk algısını da renk körü olmayan insanlardan farklı bir biçime sokmamaktadır.
esas can sıkan kısım birine renk körü olduğunuzu söyleyince akabinde "bu ne renk?" gibi bir soruyla karşılaşmanızdır. fark yok arkadaşım. ben 17 sene yaşadım renk körü olduğumu bilmeden. fen bilgisi kitaplarında içinde 12 yazan kareyi görmekle ben sağlamım demek olmuyor. geçerli bir renk körlüğü testi yapmak gerek.