bu cimle bayağı yanlıştır;doğrusu şöyle olmalıdır
rektörlerin işi sadece eğitim değil bilimdir>>din ahlaki hukukun(ve aynı zamanda sosyolojiyi de ilgilendirir) bir koludur öyleyse din birnevi hukuktur>>hukuk bir bilimdir öyleyse din rektörleri de ilgilendirir
demagoji üstatlarınını peşinde kaval ezgileri eşliğinde güdülen, ezici cahil çoğunluğa sahip ve de böyle giderse hakettiği yerlere ulaşamayacak ülkemden bir başka cahil zatının ürettiği ,cahil cüheylan, belki de dadaist kelimeler bütünüdür.kavalın sesi ,iktisadı gidişatı anlamak için daha çok dirsek çürütmek ,en azından kafa yormak gereklidir efendim,bu yüzden de çoğumuz gidişat hakkında gerçekçi bir tahlil yapamaz.
eğitim nedendir? mevcut sistemi, türkiye için konuşmak gerekirse, laik demokratik sosyal hukuk devletini ileriye, yükselterek götürecek nesiller yetiştirmek için.
peki bu amacı baltalayacak bir gelişme gördüğü zaman rektör ne yapar?
tabi bunların başbakanı herkese "sus otur, sen kimsin git işini yap", "hadi ulan, sen iki koyun güdemezsin" "senin işin bu değil sen git şunu yap" dediği için, bu algılama biçimi o başbakanın kullarına da yansımış. o yüzden başlıktaki lafı söylemek, ampülcüklerden beklenen bir gelişmedir.
peki, siz başta desenize başbakanınıza, yiyorsa...
senin işin imamlık git imamlık yap. imamların işi devlet meseleleri değil namaz kıldırmaktır.
rektörlerin işi değil, anayasa mahkemesi'nin işi değil, yargıtay'ın işi değil o zaman kimin işi dedirten cümle. valla ne güzel rte beyimiz at koştursun, dizlerinin önüne çöktüğü şeyhinden aldığı emirleri uygulamaya çalışsın, hiçbir kurum görüşünü belirtmesin, kanunları uygulamasın ne güzel bir türkiye olur değil mi? pardon dingonun ahırı diyecektim...
Burada bahsedilen yargı, rektörlerin 1.derecede yapmakla yükümlü olduğu şeylerden bihaber durumda olup, salt olarak türban konusunda celallenmesidir.
Rektör'ün işi üniversitesidir. üniversiteye mensup eğitimci ve öğrencilerin başarı statüsünü daha yükseğe endekslemek adına mücadele vermesidir. Rektör siyasetçi değildir, olamaz. Hiç bir dünya ülkesinde örneğin amerikadaki üniversitelerin rektörleri amerika başkanı bush ile ilgili herhangi bir demeç vermez. işine bakar rektörün rol ve sorumlulukları dışındadır çünkü. Başarısı üniversitenin başarı grafiğine göre endekslenir.
rektörlerin yalancısıyım efendim. diyor ki beyefendiler bilime odaklanmalıymışız, türban, başörtüsü kurcalamamalıyımşız. e ulan amca, hükümet mi odaklanacak bilime? niye adamın bilimine odaklanmıyosun da gidip başındaki örtüye, ayağındaki çarığa göre içeri girsin, dışarı çıksın diyosun? niye daha çok bilgi sahibi insanlar yerine kılık kıyafete göre alıyosun. öss yi de kaldıralım o zaman. nasıl olsa kıyafete göre alınıyo di mi? üniversitelerin işleriyle ilgilense rektörlerimiz, dekanlarımız, öğretim üyelerimiz üniversitelerin işleri de aksamasa bilime de odaklansak arkadaşım. herkes önce kendi işini yapsın!!!
(bkz: uludağ üniversitesinde ders kayıtlarının ertelenmesi)
öncelikleri ilk 500'e bir üniversite sokmak olsun.
afrika ülkeri bile bizi geçmişken o dangalaklar hala bir metre bez parçasıyla uğraşıyorlar.
la bırak la onu millete bırak, meclise bırak, adalete bırak.
herkes görevini ve haddini bilsin yeter...
rektörlerin görevi, üniversiteleri ilgilendiren her türlü durum veya eylemde üniversitelerin menfaatini gütmeleridir.
bazı dangalaklar çıkar her zaman şöyle derler; "önce onlar üniversiteleri ilk 500 içinde soksunlar" bari bu tarz kişilerin meraklarını 18 ocak 2008'de açıklanan raporlar açıklayayım da tam olsun, bu rapora göre; istanbul Üniversitesi, istanbul Teknik Üniversitesi, Çukurova Üniversitesi, Bilkent Üniversitesi ve Sabancı Üniversitesi ilk 500 içindedir son listeye göre, ısınan yerlerine buz koymak isteyenler koyabilir. oks'de 2006'da 46.000 2007'de 27000 öğrenci sıfır çekti.
sanki ilk ve orta öğretim sistemimiz mükemmel, avrupa standardında "vay efendim üniversiteler ilk 500 içine girmiyorlar" bunun için kökten bir eğitim reformu yapılmalı. bugün üniversiteyi kazanan adamlar 2 bilinmeyenli denklemi bile çözemiyorlar, adam mühendislik okuyacak, hazır gelmesi lazım liseden ama öğrenci hazır gelmeyince, okul bir de baştan matematik dersi veriyor.
neyse, bir başka ders vereyim, dünyada bütün devrimler üniversitelerden başlamıştır... hani diğer ülkeleri bilmezsiniz anlatsam da anlamazsınız ülkemizden örnek vereyim, 60 darbesinin gelişen sürecine bakın, önce üniversiteler menderes'e karşı yürüyüşler yaptı! arkasından 60 darbesi, 71 muhtırasına gelinen süreçte üniversitelerde karşıt görüşlü öğrenciler kendi siyasal düşüncelerine göre bir yol çizmek için eyleme geçtiler kaos ortamından 71 muhtırası çıktı devlet üniversitelere hakim olmaya çalıştı, 80 darbesi öncesi ve sonrası, savaş hep üniversitelerde, 28 şubat süreci yine aynı yürüyüşler protestolar ve muhtıra.
bugün yine aynı terane, "siz işinize bakın biz biliriz sizin için neyin iyi olduğunu" tabi ya, "kimseye danışacak değiliz" diyen biri çıkıp bir de demokrasi dersi verir.
meclise bırakılmış öncesinde, o adalete bırakmış, adalet de bu yasağı onaylamış. -hem danıştay, hem anayasa mahkemesi, hem de aihm- adam hala çıkmış diyor ki, "meclise bırak, adalate bırak" adalet vermiş kararını?
millete bırakalım evet, burası dünyanın en eğitimli, en kültürlü insanlarının olduğu bir ülke. size bir örnek vereyim; cumhurbaşkanını halkın seçmesi parlamenter sistem içinde ne gibi sakıncalara gebedir, ne gibi sakıncalar doğurur, geçtim halkı, sokaktaki ali amcayı, manav hüseyin amcayı, milli piyangocu ayşe teyzeyi bana bu sözlük ortamındaki eğitimli olana yazarlardan kaçı sayabilir? ama iş basit popülist temelde "halk seçsin, siz halka karşısınız" bunu dediğin zaman dünyanın en büyük siyet bilimcisi sen oluyorsun ne de olsa. milletle mutabakat aranıyor mu? özgür bir çalışma ortamı oluyor mu? "biz dikte ederiz siz uygularsınız" mantığı mı demokrasi? ver sabah programlarıyla, öğleden sonrası programlarıyla ahlaksızlık örneklerini, ver toplumu uyuta afyon niteliğindeki bu programları, halkın bir şeyi tartışmasını engelle sonra da gece 3'te bir spor programına bağlanıp "kapatırım programınızı" diye ahkam kes.
iran'da humeyni islam devrimini 1 günde yapmadı ve ilginçtir humeyni önce üniversiteleri ele geçirdi, sonra örtünme yavaştan girdi, sonra giderek çoğaltıldı bakın bunların hepsi "demokrasi" adına yapıldı, gün geldi islam devrimi oldu ve "demokratik" şekilde referanduma gidildi halka soruldu "şeriat istiyor musunuz?" halk evet dedi. şahlık yıkıldıktan kısa süre sonra bu referandumdan bu sonuç çıktı. peki şahlık yıkılmadan 10 sene önce halka sorsalar aynı cevabı verirler miydi? önce halka sindire sindire pompalandı bu düşünce. ilk ele geçirilen yer de üniversitelerdi.
sen hala çık "demokrasi, halk" diye naralar at, sonra bak ekonomiye ulusa seslenişteki konuşmayı ağzın açık izle "vay görüyo musun ne kadar güzel" de ama türkiye'nin işsizlik artışında dünya ikincisi olduğunu bilme. bizim toplum yıllarca sömürülmüş, hala da sömürülüyor, başbakan veriyor çelik çomağı "demokrasi, halk" diye oynuyoruz.,
işine gelince "referandum, halkın isteği, milet" işine gelince "biz biliriz" şu ab'ye üye olalım mı diye hele bir soralım bakalım nasıl bir sonuç çıkacak? halk "hayır" dediğinde "halkımız hayır dedi, biz bu olayı kapattık" mı diyeceksiniz?
biz bunu kömür demokrasisi olan ülkelerde görebiliriz ancak. işine gelince halkçı olan liderler ancak bu tür demokrasilerde ortaya çıkar.
üniversite üzerinde değişiklik yaratmak iste üniversiteye "sen karışma biz biliriz" merkez bankası'nı taşımak iste, merkez bankası'na "sen karşma biz biliriz"
e nerde millet bilinci? nerde mutabakat? nerede halkçılık? işimize geleni almayı bir bıraksak?