her önüne gelenin, türbanı konuşmak rektörlerin işi değildir, demesi ile akla gelen ilk önermedir. kendi cümlelerinizle cevap vermek gerekirse, oturun oturduğunuz yerde, o bunun işi değil, şu bunun işi değil, peki senin işin herkesin işini öğretmek mi? sen kimsin? iş profesörü mü?
bırakın bu yalan dolancılığı, işinize geldiği gibi konuşsalar, böyle mi diyecektiniz veya hadi söyleyin aynı şeyi şu türban özgür kalsın diyen bir kaç yüz öğretim üyesine. onlara da desenize, oturduğunuz yerde oturun, size mi kaldı türban konusu diye. yok yok iki yüzlülük sizin kanınıza işlemiş, demokrasiyi kullanarak, bizden daha demokratik görünerek, demokrasiyi ortadan kaldırmak isteyeceksiniz, biz de uyuyacağız, o olmaz o öyle.
önce rte söyledi bunu, sonra bugün yök başkanı, bre melunlar önce siz açmadınız mı türban konusunu, önce yök başkanı demedi mi özgür olacak diye, senin mi işin dediniz mi...
siz demokratik görünüp, sadece sizin düşündüklerinizi söyleyebilen insanlara demokrasi isteyeceksiniz, aksini düşünen insanlara oturun oturduğunuz yerde, bu sizin işiniz değil diyeceksiniz. hepiniz haddinizi bilin, herkes kendi işini daha iyi biliyor, kimse başkasına işinin ne olduğunu öğretmesin, hele 100 üniversitenin 100 rektörüne hiç öğretmesin...
başbakanın işini başbakana öğretmeye kalkanların getirdiği bir eleştiri. asli görevi halka hizmet olan devlet kademelerinde kimse kimsenin işi hakkında yorum yapmasın rahatlayalım bari.
mükemmel üniversitelerimizin dünya listelerinde ilk sıraya yerleşecek düzeyde başarılı olmalarına binaen, saçma durumdur.
rektörlerin işi bilimdir. gerekirse yunanistan'a da gideriz anasını satayım deyip sosyal tesisi kendi üzerine almak değildir. göz göre göre intihal yapmış adamı kendi görüşünden diye yükseltmek de değildir. tarihi eser kaçakçılığı da değildir. postal yalayıcılık da değildir. bir cacığa yarasınlar ondan sonra laiklik elden gidiyor kisvesine yapışsınlar.