Bundan 10-15 sene öncesinde yiyecek reklamları revaçtaydı. özellikle tarım ürünleri (buğday, makarna, pirinç vs), traş bıçağı, traş kremi, salça, sıvı yağlar gibi günlük tüketim ürünleri revaçtaydı. şimdilerde ise konut ve banka reklamları dışında reklam göremez olduk. "reklamlar toplumun aynasıdır" tespitinin doğruluğunu gözönüne alıp biraz düşünmek gerekiyor.
reklamların tek amacı mantıksız seçimler yapan bilinçsiz tüketiciler oluşturmaktır. zihinler manipüle edilerek bir mal veya hizmet insan yararına gördüğü işlev ile değil paketiyle veya popülaritesi ile öne çıkarılmaktadır.
seçimlerin sonuçları da mantıksız seçimin en güzel örnekleridir.
yeri geldikçe, vakti zamanında üçüncü sınıf futbol takımlarını "tesadüfi gollerle" yenerek elde ettiğimiz bir dünya üçüncülüğünün, vakti zamanında üçüncü sınıf bir şarkı yarışmasında alt tarafı "göbek havasıyla" kazandığımız bir kıta birinciliğinin yüzbinlerce budalaya nasıl zil taktırıp oynattığını eleştirip dururum...(şimdi beni vatan haini ilan edersiniz kesin!)
üçüncü sınıf bir televizyon dizisinde kadın kahramanın kanser olmasının yüzbinlerce budalayı nasıl salya sümük ağlattığını da kınamışlığım var da, reklamların yıkıcı gücünü yazmak ve toplumu bilinçlendirmek istiyorum şu sıralar. elbette bu entry davulcu yellenmesi gibi tarihin tozlu sayfalarına gömülüp gidecektir elbette ama elime megafon alıp meydanda bağıracak olsam ekseriyetle akıl sağlığımdan şüphe ettirmiş olurdum!
efendim? reklamları tartışamayız değil mi? cıs, çünkü kızarlar da reklamı keserler maazallah!
söz konusu boktan bir dizinin elli beş dakikalık son bölümüne tam seksen bir dakika reklam yağmış, reklam filmin kendisinden yarım saat fazla sürüyor, yayının boku çıkmış ama yayıncılar köşeyi dönmüşler, RTÜK de kanalı uyarıyor "ölçüyü kaçırmayın" diye, onu kastetmiyorum elbette.
Yok hayır, ağız şapırdatan sucuklu yumurta reklamlarını falan da kastetmiyorum, hani eve sucuk alacak parası yokmuş da insanların, bu tür reklamlar çoluk çocuğun iştahını kabartıyormuş, ana babası da çocuğuna sucuk alamayınca üzülüyormuş, yasakçı kafa hemen "yasaklansın" diyor, o da değil konum.
Daha köklü, daha esaslı ve çok daha tehlikeli, sinsi bir faaliyet.
Yok efendim merak etmeyin, gizlice komünizm propagandası falan yapılmıyor reklamlarda. Daha berbat bir şey, "vahşi bireycilik" propagandası yapılıyor.
Gençlik mençlik ayağından, özgürlük dümeniyle, kuraltanımazlık aşılanıyor.
Görünürde gazoz, çiklet, meyve suyu, dondurma reklamları falan bunlar. Masum şeyler. Öyle ya, yaz ayları gelince, çocuk dondurma da alacak gazoz da içecek. Bundan doğal ne olabilir? Bu ürünler satılacak, reklamı da elbette yapılacak.
Bunlarda para çoktur abi, o arada daha pahalı şeyler, cep telefonu falan da alsınlar piç kuruları!...
Birkaç saçı at kuyruklu entelle birkaç kıvırcık zıpır karı kafa kafaya versinler, kenarından yol yol kahve süzülen kulplu Nescafe fincanları ve bol Gitanes cıgarası eşliğinde "brainstorming" yapsınlar (toplantıdan çıkınca salata yemeye giderler, sağlıklı yaşam), gençlere ne kadar özgür olduklarını hatırlatalım.
Gitar çalıp şarkı da söyleyen bir kız (ne hikmetse hep gitar çalarlar, hiç flüt ya da çello çalanını görmedim!), Nevada dağlarında ya da Denver kanyonunda gezer gibi Doğu Anadolu dağlarında dolaşsın, ırzına geçilme ve gırtlağı kesilme tehlikesi olmadan... Münbit otlaklarda otlayan mutlu ve besili ineklerle, güler yüzlü ve lisan bilen köylülerle tanışsın...
Şaka bir yana, gençliğe, bir içecek reklamında, "heeey dostum," deniyor birtakım sahte Amerikan ağızlarıyla, "kurallarını kendin koy!"
Kafana göre takıl! Göster enerjini! Zıpla! Dağıt! Diploma törenine şıpıdık tokyoyla git, öğretmen hanımın poposunu mıncıkla, götür karıyı... Ceza falan görmezsin, korkma, çekinme. Kuralları takma, kendi kuralını kendin oluştur, tıpkı pizzanın üstündeki ek malzemeyi kendin oluşturur gibi!
Bir futbolcunun, yakınlarının, arkadaşlarının ve büyüklerinin "oku, adam ol, bir işe gir, çalış" öğütlerini dinlememekle ne kadar doğru yaptığı da gösterilir reklamlarda...
Çocuk, gazoz mazoz tüketimi gibi masum bir alanda sunulmuş da olsa, bunu ciddiye alacak, hayatın başka yerlerine uygulayacaktır.
Çünkü çok zeki ve bilgili de değildir, Amerikan emperyalizmi tarafından zaten aptallaştırılmış, etkiye açık hale getirilmiştir. "idrak ve ihata kabiliyeti" ortadan kaldırılmıştır. Salaklık bombardımanıyla büyütülen "Matrix kuşağı" eğilip bükülmeye açık bir kuşaktır. Üstelik, salaklık, genç kızlarımız tarafından ne yazık ki "dişi, kadınsı, seksi" sanılmaktadır, modadır, "in"dir. Mankenlerin en aptal suratlısı en iç gıcıklayıcı olarak kabul edilmektedir örneğin. En abullabut yürüyen tombul ve şapşal oğlan, en fiyakalı çocuk olmuştur.
Çocuğa "kurallarını kendin koy" derseniz, örneğin sınavda kopya çekip çekmeme "etiğini" de, anasının çantasından para çalıp çalmama ilkesini de, hatta trafik kurallarını da kendisi koymaya kalkacaktır!
O zaman da size "hızı ben yapmıyorum ki abi, arabanın kendisi yapıyor" diyecektir tabii.
Çünkü biz "liberalizmi" zıpırlık yapma, serserilik etme, ezme, çiğneme, geçme özgürlüğüdür sanıyoruz. bu da yetmezmiş gibi kendilerine "demokrat-liberal" diyen bazı andavallar var ki, sanki bu ülkede demokrasi varmış gibi kendilerini demokrat sosuna bulayıp bir de liboşluk yaparlar.
yeni nesil; kişiliksiz, silik, ezik, kuzu gibi, "itaatkar" olsunlar, küçüklerini sevsinler büyüklerini saysınlar demedik. Ama nasıl çarpık bir "süperego" oluşturuyorsunuz bu çocuklarda, nasıl ters bir kişilik geliştiriyorsunuz, nasıl yanlış bir toplum bilinci veriyorsunuz?
Siz ne halt ettiğinizin farkında mısınız reklamcı dıngıllar?
Bu aq şeyi en fazla 3 dk olur hadi olsun 5 dk, 10 dk yayın yapıp 20 dk reklam vermek nedir aq rtük falan ne işe yarıyor ben anlamıyorum ki. Para söz konusu olunca hizmeti falan kimse siklemiyor. Milletin bi televizyonu var doğru yapsanıza şu işi aq.
telefondan sözlüğe girince karşılaştıklarım. bir ekrandan diğerine sekiyorum ceylan gibi. sorun şu ki bilgisayarda yazmaya o kadar alıştım, telefondan yazmak işkence gibi geliyor.