filmin son sahnelerinden birinde reis bey kendisini ifade ederken bunları söyler;
--------------------
benim merhamet tezim bir dedektif kaidesimidir ki suçluyu bulsun? ben diyorum ki her fert başucuna; "suçlu benim herkes suçsuz!" levhasını asmalıdır. ben diyorum ki yegane kurtluşumuz herkesin herkesi affetmesindedir. daha ötesi kanunların sorumluluğuna girer. ama görüyorum ki anlatamıyorum... hissediyorum ama anlatamıyorum! çocuk, "ağlayabilseydiniz anlyabilirdiniz" dedi. ağladıkça anlıyorum... ağladıkça anlıyorum... artık bütün mantık hesaplarımı kaybettim. hem de öylesine kaybettim ki ; amerika'da bir cinayet işlense de, dünya çapında bir ses sorsa; "katil kim?", "benim!" diye haykırabilirim! soğuk kış geceleri, köprü altında yatan çıplakların vebali benim boynumda, gömleğimin yakasında... isterse çareme adli tıp baksın fakat bir hastaneye girsem de kan kanseri çeken hastalar görsem acaba onları bu hale ben mi getirdim? diye düşünüyorum.
ben ne yaptım? uykuda, baygınlıkta, annemin karnında, babamın kanında hangi cinayeti işledim? hangi mukaddesi kirlettim ki kendimi gelmiş gelecek bütün fenalıkların tek sorumlusu biliyorum? dışımda ne arıyorlar? içime doğru suçluyum ben! birde kalkmış belki kendimden birine, ondan öbürüne geçer, bir merhamet yangını çıkar bütün ülkeyi sarar diye; tımarhanelik bir hayalin peşine düşmüş gidiyorum! reis beyefendi;
ceketim benimdir! cep benim ceketime aittir. erionde o cebin malıdır. ben suçluyum bana acımayın reis beyefendi... bana acımak merhamete haksızlık olur!
--------------------
depresyon teşhisiyle gittiğim ilk psikiyatrist bana "içinde bir suçluluk duygusu var mı?" diye sormuştu. hayatımda kimseyi kırmadığım ve inciltmemeye çalıştığım için bu soruya açık yüreklilikle "hayır" cevabını verdim. bugün anlıyorum ki hastalığım depresyon değilmiş. depresyon ciddi anlamda kişiye suçluluk duygusu verir. yukarıda reis bey karakteri öyle büyük bir depresyona girmiş ki dünyada bir suç işlense kendini suçlayacak dereceye gelmiş. filimde bu kesiti dinledikçe kendimi buldum. ve o gün bugündür soruyorum ben ne yaptım???
sinematografi falan değil de şiir gibi diyaloglarıyla yürekleri dağlayan üstadın eseri. filmi de bu izlenir kılar, bir de rahmetli haluk kurtoğlu'nun mükemmel oyunculuğu. aslında müzikleri de fena değildir filmin.
vicdan mahkemesinin dünyadaki en şaşmaz, en adil ve en acımasız mahkeme olduğunu gözler önüne seren necip fazıl kısakürek eseridir, filme de uyarlanmıştır. ağır ceza hakimi olan bir isanın, onca suç ve suçlu ile ilgili karar veren bir insanın dahi kendi vicdan mahkemesinde, kendisini yargılayışını gösterir. "herkes, herkesi affetmeli" vurgusu özel bir anlamlandırılmıştır şahsım tarafından. zira herkes, herkesi affedebildiği takdirde üzerinde yaşadığımız şu dünya; çok daha yaşanılır bir hal alacaktır. konusu ve konunun işlenişi açısından son derece de özgündür oluşturulduğu dönemde ilgili eser.
insafsız bir hakim iken yüreğinin sesini dinlemeye karar veren bir hakimin öyküsünü ve yaşadığı zorlukları anlatan film. necip fazıl'ın eserinden uyarlanmıştır. başrolde haluk kurdoğlu oynamıştır.
idam cezasının tartışıldığı şu günlerde, bir kez daha izlenmesi gereken harika eser. roman kuvvetli, uyarlama sağlam, üstüne bir de haluk kurtoğlu.
yalnız izlerseniz daha çok tadına varırsınız. tüketimlik bir film değildir. o kadar ki film demeye dilim varmıyor, sanki daha fazlasını hak ediyor gibi.
--spoiler--
...Bütün bunların kanunlarını bilmiyoruz da kanun çıkarmaya kalkıyoruz. bir şey olmasın diye mi, olsun da yapılmasın diye mi? sen kaplanı yetiştir, besle sonra pençe atıyor diye boynuna kement at, ipe çek! yazıktır kaplana, günahtır kaplana! kanunu bir şey ortadan kalksın, yapılamaz olsun diye değil, bizim başka türlü yaptığımızı, bazıları bu türlü yapmasın diye çıkarıyoruz.
--spoiler--
--spoiler--
işi fazla fikre kaptırmayalım. savcı bey haklı... merhametin ukalası olmak, merhametsiz olmaktan beter. papazların yaptığı gibi, sadece edebiyatçısı olmak da, onu harcamak... yalnız duyalım, duygusunu arayalım, hayatını yaşayalım! çocuk bana, mühürlü kalbinizin bir gün açılmasını dilerim, dedi. kalbim bütün dikişlerinden yırtıldı; yine mühürü istediğim gibi açılmıyor. beş dakika uyusam, merhametsiz uyanıyorum. yediğim yemeğin ilk lokmasında merhametli, son lokmasında zalimim. ne yapayım ki, bütün kin ve garez duygumu, kendime bütün af ve merhamet hissini dünyaya çevirebileyim? ne etsem, nefsim arkamdan onu salyasıyla kendikine göre mayalayıp yutuyor, besleniyor. hem benim nefsimi kıracak, hem de rahmetinden hiçbir şey kaybetmeyecek bir sistem! onu arıyorum...
--spoiler--
--spoiler--
otel katibi- reis bey! herles sizden bir pay alıyor! yedi senelik kapıcınıza göstereceğiniz yol?
reis bey- senin nasibin, kiremitlerinde merhamet kumrularının dem çektiği, otel ismi verilen bu insanlık sergisinde gözcülük... daha ne istiyorsun. Gelene, geçene bak, düşün, ağla!...
--spoiler--
gibi muhteşem bölümler içeren, muhteşem bir necip fazıl yapıtı.