Bi ara sevgilimden ayrıldığımda kadına derdimi anlatmıştım dedi ki siktir et vay ke kadınım dedim ne kadar yardımcı oldun her neyse şimdi olsa anlatmam niye mal gibi gittysem ders için gidin ama asla aşkmış meşkmiş gitmeyin bacım allah rızası için kadınla bidaha konuşma hevesim kalmadı.
dershanelerde bulunan eğitim simsarlarıdırlar. iş hayatları, ögrencilerin ailelerini sömürmek için türlü yalanlar söylemekle geçer. sıralama olarak son sınıflarda bulunan ögrencilerin bile iyi bölümler kazanacağını iddia edip, ailerin cüzdanlarının baş düşmanı olurlar.
liselerde "çocuklar bu hayatinizin en önemli sınavı ama kazanmanız lazım" lafından baska bir sik bilmeyen,ve onca ders boyunca hocalardanda daha cok maas alan hoca bozuntulari .
bi boka yaradiklari yok, kendi odalari var ya kendini mudur saniyo elllam, nöbetçi oldugumda az mi tost cay goturdum pice, ha bide tercih döneminde konuşur konuşur başka bi ise yaramaz.
on yıllık öğretmenlik hayatımda bir tane ama allah rızası için bir tane işini ciddiye alıp öğrencilere 'rehberlik' edenini görmüşlüğüm yoktur. sadece 'olumsuz', 'sorunlu', 'yaramaz' öğrenciye odaklanırlar o da mecburen olur çünkü sınıf öğretmenleri baskı yapar bu konuda. ama birgün bile öğrencilere 'nasıl ders çalışmalıyız', 'yeteneklerimizi nasıl geliştiririz', 'geleceğimizi nasıl planlarız' gibi bir konuşma yapmamıştır. öğrenme güçlüğü çeken öğrencilere (kaynaştırma diyoruz biz onlara) bep dosyasını internetten indirip 'yalandan bir imza' attırmanın dışında bir gayret göstermemiş, o öğrenciler için 'kaynak oda' oluşturma gibi bir gayreti olmamıştır. biz branşçılar kaynaştırma öğrencilerinin kimler olduğunu 'tahminen' veya 'tesadüfen' öğreniriz, kimse haber verme gereği duymaz. üstünzekalı öğrencilerin sınıfta yaşadığı problemlerle de asla ilgilenmezler. bütün sene üstün zekalı bir öğrenci -üstelik babası da yeni vefat etmiş- depresyonda olduğu halde onunla hiç ilgilenilmemiştir.
öğrencilerin gelişimlerine katkıda bulunmak için herhangi bir yarışmayı 'organize' etmemiş, boş duran kütüphane raflarının doldurulması için idareyi 'teşvik' etmemiştir. fen odasının tekrar açılması konusu 'herhangi bir sohbet'te konuşulmamıştır. fen odası açılırsa öğrencilerin gelişimine nasıl bir katkısı olacak ki? müzik odasının akibeti ise belirsizdir...
bilim merkezine götürme teşviğimi 'gözardı' ederek, bir randevü alma zahmetine bile katlanmamıştır. yüzyüze görüşmelerimizde 'çocuklara çok faydalı olur, tabii hocam götürelim, ben de yardımcı olurum' dediği halde. tüm olumsuzluklara rağmen monami resim yarışmasına başvuru yaptığımda, resimleri 'lütfedip' toplamış fakat sınıflara göre ayırmadığı için gelen madalyalar, plaketler, okul çantası... gibi hediyelerin sahiplerini bulmak için günlerce uğraşmak zorunda kalmışımdır. ahh ahha içimde kanayan bir yaradır...üstelik iki kişiler... bari biri fark yaratsa... ama nerde...
Mantıken okulun en önemli görevine sahip olmalarına rağmen birçok okulda gün boyu oturmak dışında hiçbir şey yapmayan öğretmenlerdir. Öğrenciler aile sıkıntısı, arkadaş sorunu, kişisel kaygılar derken bi de sınav stresiyle karşılaşınca birinden yardım almaları kaçınılmaz hale gelir ve bu görev de rehberlik öğretmenine düşer. Olması gereken, ona gidip hayallerimizi anlatmamız ve birlikte en gerçekçi geleceği kurmaya çabalamamızdır. Ancak bu siktimin gereksizleri ya ders programı hazırlar 1kez, ya gelîr sigara zararlı diye internetten indirdiği sunumu yapar, ya bütün gün oturur ya da ona bile zahmet etmez amına kodumun piçleri izin alır okula gelmez. Asıl merak ettiğimse bu rehberlikçi olucam diyen kişiler "ne güzel kıçımın üstüne yayılıp para kazanıyorum" diye mi bu mesleği seçiyo yoksa okul sistemi derslerden dolayı rehberlikçilere çok fırsat vermiyo mu ??
Eğitim öğretim hayatım boyunca sınıf öğretmenlerim tarafından sürekli sevk edildiğim hocalardır. Rehberlik öğretmenleriyle olan uzun maceram ikinci sınıfta başladı. Aşırı kitap okuduğum, asosyal olduğum ve diğer çocuklardan aykırı olduğum gibi saçma gerekçelerle adama yolladılar. iki ay sonrasında tayin istemişti garibim.