ülkemizde genç kuşak yönetmenler arasında sadece Çağan Irmak mı var yani beğenebileceğimiz türden diye hayıflanırken, 'korkuyorum anne'yi izleyince, nasıl olup da bu güne kadar bi filmini izlememişim dedirten, muhteşem renkler kullanan, karakterleri çok dokunaklı olan bir yönetmen..(Öyle ki,belki de 20 kez izlenmiş olan "amelie" nin verdiği histen cok daha etkili bir his veriyor bu film) tüm bunların yanında senaryoya da kendinin el atıyor olmasıyla (korkuyorum anne- reha&nilüfer erdem) ilerde bir 'reha erdem sineması' ekolünü yaratacağına inandıran, şimdilerde gösterime girmeye hazırlanan "5 vakit" i ise merakla beklenen, reklam yönetmenliği de yapan yetenek..
hayat var gibi bir içsel kirlilik hikayesinden sonra kosmos gibi değişik bir film yapmış olmasıyla kendisini tekrarlamadığını gösteren güzide yönetmen. beş vakit 'in kendi halinde minimal bir başyapıt olduğunu düşünmüşümdür hep. uzak 'a, masumiyet 'e, sonbahara meydan okurcasına.
filmlerinin şu sıraya göre izlenmesini tavsiye ederim:
kaç para kaç ile başlanmalı. sonra beş vakit, sonra korkuyorum anne. sonrası işte a ay, hayat var ve kosmos.
son dönem türk sinemasının en başarılı yönetmenlerinden. hatta en sevdiğim türk yönetmen. görüntü, kamera, açı, ses olaylarında aşmış durumda. umarım bu aşkınlık ona yetmez. daha da aşsın, devamını getirsin. saygıyla izliyoruz efendim.
beni gittiği her ortamda görüp "yine mi sen lan" diyen ve bir diyalogumuzda "manita durumları vaay" diyerek sempatimi on katına çıkartan idol kişisi. 2010 siyad ödül töreni'nde sırrı süreyya'nın esprisine şu şekilde karşılık vermiştir.
s.s.ö: ... ve reha erdem-hayat var. ama lütfen bu kez uzun konuşsun.
reha erdem sahneye gelir ve gülümseyerek: söyleyecek pek de birşey yok aslında teşekkürler. der ve sahneden iner.
herkes gülmektedir. r.e. sahneye çıkmadan önce yanındaki arkadaşına "oglum bak teşekkür edip incek" diyen hamsi pilavi daha bir gülmektedir. şükeladır.