bugünkü gündeme de tam oturduğunu düşündüğüm başlık; referandum farklı ve abd yi yenme konusu da basketboldan ulusal mücadele eksenine kaymış durumda.
şöyle bir durum var: Bu ülkenin okuyan yazan, sosyalleşen bir kesimi var. Eğitimli değil güngörmüş kesim demek daha doğru; çünkü tahsilden ziyade sorumluluk hissine göre bu konudaki ağırlığınız ortaya çıkıyor diye düşünüyorum.
Ben özellikle soma madenindeki ölümler sonrasında fark ettim ki bu kesim üzerinde muazzam bir baskı var. bu kesimi yok saymaya hatta yok etmeye yemin etmiş bir düşünce var. bu düşünce için tahmininiz iktidar partisini işaret edeceğim olabilir ama değil. bilakis bu düşüncede olanların dış ülkeler olduğunu düşünüyorum.
yıllar yılı hep ilerleme ve çağdaşlaşma eksenini ab üyeliği ile bağdaştırmış bir psikoloji ile yönetiliyoruz ama ne bunun içeriği hakkında insanlar bilgi sahibi ne de ne getirip ne götüreceği hakkında. bence herkesin beklentisi Avrupa'da serbest dolaşım izniydi, hatta kafasına göre gidip yerleşmek gibi fantezilerle ab yi düşlüyorduk, siz de bir düşünün bence çok başka bir şey temelde yok. ha, bir de Avrupa ülkeleri standardına ekonomik gelişmişlik ve medeniyet alanında ulaşmak.
ama görüyorum ki yabancı ülkeler bizi desteklemeyi bırak alenen tiksiniyorlar ya. vatandaşları arasında da bireysel oalrak bilinçli olan kitle dışındakiler de, havuz medyası takip edip onların dediklerini koşulsuz doğru kabul eden vatandaştan gram farklı değil. dolayısıyla kişilere indiğinizde de hem bu, hem de geçmişten gelen bir nefret var. dolayısıyla, bunu da şimdiye kadarki tarihimiz boyunca kendimiz güçlü olarak aşabildiğimize göre ab ve diğer yabancı ülkeler önünde güçlü olmamız gerekiyor.
ben hükümetin, üzülerek belirtiyorum, yabancı ülkelerin bizi şekillendirmek için enstrumanlığını yaptığını düşünüyorum. Bugün geldikleri noktada da, kendi güçlerine koşulsuz tapınan kitleler yarattılar ve bu kemik kitle, ülkenin neresinden baksanız %30-35 bandından aşağı değildir, kendilerine sunulanı alacak bir kitledir. dolayısıyla, kitleyi yönlendirme araçlarında tam kontrolü olan birisi istediği gibi yönlendirme yapabilecek olmakla birlikte, bu araçlarda kısmen ya da başkaları üzerinden kontrolü sağlıyorsa burada aksama ve sıkıntılar yaşaması da olasıdır. bunu aşmanın tek yolu, milletin gerçekten istediği yönde strateji ve politikalarını belirleyerek desteğini almaktır.
ama siz, tabanı sağlam hiçbir yere basmayan halifelik hayalleri, Osmanlı diriltme fantezileri üzerinden ülkeyi örgütlemeye giderseniz buna taraf olmayan ya da somut gerekçelerini bulmayan insanları karşınıza alırsınız. bunu sağlamak için, kurucu iradeye savaş açarsanız, örgütlenmiş ülke yapısını sürdürmek niyetindeki insanlarda kuşku yaratırsınız.
bugüne kadarki tüm büyük politik olaylara bakalım: Ergenekon balyoz üzerinden özellikle ordu üst kademeleri tasfiyesi, açılım süreci, oslo müzakereleri, suriye politikası, Suriyeli göçmenlerle ilgili ab ile anlaşma, devlet kademelerinde fetullah cemaatinin örgütlenmesi, komşularla sıfır sorun, ihalesiyle birlikte ticaret garantisini devlet üzerinden veren köprü - otoyol - tünel projeleri, 4+4+4 eğitim sistemi, özelleştirmeler. e iyi de siz hepsinde keklemiş - keklenmişsiniz arkadaş??! bu listeye, bu politikalar kadar büyük şu işi yaptık ve kandırılmadık, keklenmedik dedikleri tek bir konu var mı? ne yapılmış da ülkeye hayırlı olmuş, ki 15 yıl dediğiniz Atatürk'ün hüküm sürdüğü zaman kadar.
bir işe emek veren insan, o emeğin zorluğunu bilir. Sadece yazar olarak örnekleyeyim, bu yazıya eksi veren, tek cümleyle ama yol yaptılar, fetöyü devletten temizlediler gibi cevabı olan ama %100 kapsamı cevap yazmanın uzun uzun entryler süreceği konularla trolleyen yazar ile bir konuda çapraz gerekçeleri olan, farklı fikirlerden alıntı yapan, yazdığı konu hakkında ilave bilgiler veren yazarın emek konusundaki bakış açısı farklıdır. ilki için bir yerlere gelmek, bir işte başarılı olmak doğru bağlantılarla çözülebilirken, diğeri uzun vadeli, sağlam adımlarla ve kendi emeği ile bir yere gelmeye çalışır. o yüzden buradaki mücadele, yetkinler ile vasatların mücadelesidir ve hüküm sürenler vasatlardır.
vasatlar oldukları bir mevkiye tesadüfler veya arkadan ittirmeler dışında bir şekilde gelemeyeceğini içten içe de olsa bildiği için, o gücü korumak adına herşeyi yapar. emek veren ise emeğin olmadığı yerde, bu kendi seçtiği taraf bile olsa, tepki koyar. işte bunun için referanduma kadar gelirse konu hayır denilecektir. işi referanduma taşımaya vesile olanların çoğu da tepedeki birisinin oluru ile oraya gelmiş tiplerdir, kendi karakteri ve birikimini ortaya koyan olsa şunun için evet denmeli diye yorumlar, karşı görüşü dinler, karşı görüş hatalı bir nokta yakaladığında bunu da veri alır ve gerekirse kararını buna göre şekillendirir. oysa bugünkü durumda burhan kuzu nun söylediği noktadayız. "bu işe hayır diyenlerin kimler olduğuna bakın, sonra tarafınızı belirleyin." diyebilmiş zavallıdır kendisi. görüşüne göre, ben az pişmiş et yediğim için, az pişmiş eti sevenlerin arasında pkk lı, fetöcüler olduğu için eti çok pişmiş sevenlerle asla aynı görüşleri paylaşamam. bu denklemde, tayyip Erdoğan çıkıp eti az pişmiş seven müfteridir, alçaktır, vatan hainidir diye açıklama yapsa beni sınırdışı edecek milyonlar varken de, aradan zaman geçip sistem canlarına okuduğu olası bir durumda aldandık, safmışız biz diyecek tıyniyetteki karaktersiz alçak cahiller sürüsü geri dönülemeyecek noktalara koşar adım ilerlerken tepemizde kara bulutlar dolaştırıyorlar inatla.
ama biz karanlıktan bıktık artık, bir cinnet olayı çözer sığlığında olaya yaklaşmayacağım ama devlet yapısına güvenen milyonları her işini kendi halleder hale getirdiniz. bir şekilde iç savaş çıkartıp yandaşlarınızı silahlandırdığı için bu mücadeleyi kazanacağını düşünenler, yine yukarıdaki saydığım noktalarda keklendikleri içindir ki mutlak hakimiyet istedikleri noktada başarılı olamayacaklar ama onların yediği haltları temizlemek 2-3 kuşak sürecek. öyle bir gün gelirse de umuyorum o abd ve ab yancısı aşağılık işbirlikçilerin hepsini de bir daha var olmamak üzere ortadan kaldıracağız. bu başarılır mı bilmiyorum, ama bu kadar nefes almayı bize yıllardır lüks gören alçaklardan hesap kesilecek mutlaka, devran dönecek ulan!
bir ihtimal daha var o da recep' in ölmesi mi dersin? evet evet bizim devler abd' ye çaksın, referandumdan hayır çıksın, recep bey de kalp krizinden gitsin. tabi böyle bir üçlü aynı gece olursa muhtemelen ben de zevkten giderim.