Demokrasinin ne olduğunu bilmeyenler için demokrasi.
Lan işçisin, emekçisin, ataması yapılmayan öğretmensin, ürettiği ürünler üç-beş kuruşa alınan köylüsün, geleceği ipotek altına alınmış öğrencisin, hükümet karşıtı bir görüşe sahipsen kadrosu elinden alınan öğretim görevlisisin, Üniversitelerde hükümet taraftarı değilse sosyal kuluplerinin bile kapandığı öğrencisin.
Demokrasi he?
bütün bunların yanında bu cahillerin gözünde En büyük demokrasi türban, onu da MHPye borçlular.
Neyin demokrasisinden bahsediyorsunuz allah aşkına?
Bugün Başbakan üniversitelere güya ziyarete geldiğinde öğrencilerin karşısına çıkamıyorsa, es kaza çıktığında da demokratik hakkını kullanan öğrencileri içeri aldırtıyorsa orada demokrasi falan yoktur.
Bugün Başbakan Bir şehire miting yapmaya gittiğinde işçisinden köşe bucak kaçıyorsa orada demokrasi yoktur.
Bugün Başka partilerin il başkanlıklarına polis gelip valiyle beraber siyasetçilik oynuyorsa o parti propagandasını engelliyorsa orada demokrasi yoktur.
yapılan anketleri incelemek ve sonuçlara göre neredeyse elezığ hariç bütün doğu ve güneydoğu illerinin evet diyecek olması. ayrıca eğitim seviyesi düşük kesim de evet oyu verecek... çünkü ben malım(!) okumuyorum araştırmıyorum. akp ne diyosa kabulümdür. akp'ye itimadım tamdır (!) işte bunlar evet demek için yeterlidir (!)
(bkz: bir evet yeter)
Aldatılmaktan ve kandırılmaktan bıkmamak.
AKP'lilere ve evet'çilere düşman gözüyle bakmıyorum ben. Dün çok uzun zamandır AKP'li olan bir arkadaşımla oturup çay içiyorduk.
Evet diyeceksin değil mi dedim. Sağ elini göğsünün üstüne koyup "inşallah" dedi.
"Baba başka" dedi... Baba dediği Erdoğan. "Baba öl desin ölelim vur desin vuralım" dedi.
"Bu kadar basit mi" dedim... "Adam kendi de söylüyor aldatıldım, kandırıldım" diye. Ya "O vur ya da öl derse, sen de vursan, ölsen ya da öldürsen ve sonra da yeniden "Aldatıldım, kandırıldım, hata yaptık" derse" dedim...
"Allahın yazdığı olur bir saatten sonra abi" dedi...
"iki tane kızın var değil mi"
"Evet...?"
"Onları arabayla bir yerden bir yere götürürken çocuk koltuğuna bindiriyorsun ya da emniyet kemerlerini takıyorsun değil mi"
"Ya öyle bir şey değil abi...Anladım ne diyeceğini"
"işte tam da öyle bir şey... Ama bizim milletimiz pek bir sabırlıdır. Pek bir dayanıklıdır ve içinde son ana kadar umut barındırmayı da bilir. Ama bir de kötü tarafı vardır bu huyun, bozuk yumurtanın kokusunu alır ama emin olmak için illa ki ağzına atıp bir lokma yer. O hesap"
"Gerekirse o yumurtayı yiyeceğiz o zaman"
"Hep beraber yiyeceğiz sonuçta. Sadece şunu merak ediyorum. Burada seninle kimi zaman ne tartışmalar yaptık. O zaman da adam ne derse onu savunuyordun. Ben o zaman da aynıydım şimdi de aynıyım. O zaman da sana "bak şu şu konularda hatalı, bu iş başına bela olacak ülkeye de yazık olacak diyordum. Demiyor muydum?"
"Diyordun abi..."
"E ne oldu peki... Ben Feto'ya ne diyordum, PKK ile barış olmaz diyordum, demiyor muydum? "
"O zaman ki koşullar öyleydi, öyle davranmak gerekiyordu"
"Ergenekon'dan yıllarca hapis yatan insan içinde suçsuz diyordum..."
"Oooo... Abi çok eskilere gideceksin"
"Kardeş... Adamlar 4-5 sene hapis yattı, bazıları öldü. Sinek mi bunlar. insan yahu... Hata yaptık pardon demekle hemen çözülmüyor bazı şeyler. Bak bugün de başkaları hapiste."
"Abi hiç çeneni yorma ben "evet" diyeceğim"
"Biliyorum. Fikrini değiştirmeye değil çabam gözünü açmaya. Hiç bir hatası yok mu bu iktidarın ve bu adamın"
"Yok abi... Hiç bir hatası yok. Her yaptığı da doğru."
"Yuh..."
"Öyle... Boş ver, ben senin sen benim fikrimi değiştiremezsin"
O sırada yaşça daha ileri bir abimiz geldi. Bir kolunu arkadaşımın omzuna koydu.
"Biz onların boyunlarına demin halkalar geçirdik. Bunlar çenelerine kadar dayanmıştır da bu yüzden onların kafaları yukarı kalkıktır. Önlerine bir set, arkalarına da başka set çektik. Böylece onları kuşatıp sardık; onlar artık göremezler. Sen ha onları uyarmışsın ha uyarmamışsın, onlar için fark etmez inanmazlar." deyiverdi.
"Ne diyon abi" dedi...
"Ne okudum lan ben... O kadar din iman dersiniz"
"Dünya kadar dua var. Bir dua okudun da ne bileyim hangisi"
"Sen biliyon mu lan" diye bana da sordu abi...
"Ya'sin suresi" dedim...
"Ben arapçasını biliyorum.Türkçesini bilmiyorum"
"Oğlum ne okuduğunu bilmedikten sonra neye yarar. Her cuma okuyorum demiyor muydun sen?"
"Okuyorum da arapçasını..."
"Sen ne zaman okuyorsun"
"Valla ben açıkçası uzun zamandır okumuyorum. Ama Lise 2'de kalmamak için çok okuyordum. Ama ben Türkçesini de okuyordum".
"30 sene önce yani..."
"Yani..."
Sonra benim arkadaşa döndü ve "Neden hayır diyeceğimizi biraz olsun anladın mı" dedi... "Böyle biat etmek istemiyorum kardeşim ben... Belki sen kazanacaksın ama ben haklı olacağım."
ülkenin bölünmesini isteyen bi bölücüyseniz başkanlıktan sonra ortaya çıkacak yeni "devlet"inizi seviyorsanız evet diyebilirsiniz. Yok diyosanız ki ben bağımsız türkiye cumhuriyetini seviyorum, o zaman kesinlikle hayır demelisiniz.
bir iki maddeyi kendine yontarak, diğer maddeleri de halkın yararınaymış gibi gösterip yargıyı ele geçirme planları kuran hükumetin bu tuzağına düşmek için nedenler, yani tamamen bir boktan anlamamaktır.
yıllardır akepenin yaptığı atama, sınav, görevlendirme, müdürlük, ihale, özelleştirme, vesaire gibi binlerce usulsüz ve acımasız peşkeşlere karşı insanların tek umudu olan yargıyıda ele geçirerek yola devam ettirmek gibi harika bir sebeptir.
Muhalefetin anayasa değişikliğinde akepe ile birlikte hareket etmek istememesini içeremeyecek nedenlerdir. Sebep sonuç ilişkisini bu kadar zorlamak en kibar tabirle naiflik olur.
Akepenin anayasa değişikliğinden ve demokratikleşmeden anladığı tüm üyelerini tamamıyla siyasi iradenin (dün dinci olur, yarın ırkçı olur, öbür gün mandacı olur ya da bugünkü gibi hepsi birden olur) yani şu an için kendisinin atayacağı bir Üst mahkeme tanzim etmek.
siyasi iradenin varlığında ve önderliğinde olmakla birlikte mesleki bir kurum olması nedeniyle, Yargıtay ve Danıştay üyeleri tarafından seçim sonucu olarak önerilen adaylar arasından (yani mesleğin içerisinden ve mesleki liyakate uygun olarak) Cumhurbaşkanı'nın seçtiği üyelerden oluşan HSYK'nın içerisindeki siyasi otorite etkisini artırmak ve böylece hakim ve savcı atamaları ile bunların denetlenmesi konusunda siyasi otoritenin tek söz sahibi olmasını sağlamak.
Bütün bunlar geçebilsin diye dinci yobazlar hariç kimsenin itiraz etmeyeceği çocuk istismarı (14 yaşındaki kıza tecavüz, evlilik yaşının indirilmesi ve bunların dincilere göre gayet normal olması hasebiyle), kadınlar lehine pozitif ayrımcılık, kamu denetçiliği ve hepsinin üzerine yanar dönerli bir sos olarak sağdan soldan her kesime Cici görünmek sempati ve oy toplamak için 12 Eylül darbecilerine yargı yolunun açılacağı gibi bir palavra eklenmesiyle paket süslenmiş oluyor.
Acaba darbecilerin yargılanacağı (bunu benden daha çok isteyebilecek kaç evet'çi vardır; gerçekten merak ediyorum) umudu içindekiler hukukun temel ilkelerinden olan "kanun geri yürümez" prensibinden haberdarlar mı? Peki müruruzaman'dan, yani zaman aşımından?
Saf olmayalım lütfen; adamlar göz göre göre işlemeyecek, işe yaramayacak kolpa değişikliklerle göz boyayıp asıl amaçları olan dikta rejimine zemin hazırlıyorlar, demokrasinin temel prensibi olan "hesap verebilirlik" ilkesine tecavüz ediyorlar.